1922 Temmuz başından itibaren Doğu ve Batı Cephesiyle yazışmalar sıklaşır. Meclis’te yapılan gizli oturumlardan Doğu Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir de haberdar olmak ister. Büyük Taarruz yakındır. Hazırlıklar büyük gizlilik içinde yürütülür. Mustafa Kemal Paşa, o sırada Konya’ya gelen İngiliz General Townshend’la görüşmek üzere 22 Temmuz 1922’de Ankara’dan ayrılacağını hükümete bildirir. Trenle Konya’ya doğru yola çıkar.
Böylece gizli bir biçimde orduyu ve hazırlıkları kontrol etme olanağı bulur. Aynı şekilde 28 Temmuz 1922’de de kamuoyuna subaylar arasında bir spor karşılaşması düzenlendiği duyurulur. Maçı seyretmek üzere ordu ve kolordu komutanları Akşehir’e davet edilir. Maç sebebiyle komutanların bir araya gelmesinden düşman şüphelenmemiştir.
Kurmay heyetinin bir araya geldiği bu toplantıda Büyük Taarruz planı son kez gözden geçirilir. Bu arada Mustafa Kemal, sorunun barışçıl çözümü için İtilaf devletlerine son bir başvuru daha yapmayı uygun bulur. TBMM’yi temsilen İçişleri Bakanı Fethi (Okyar) Bey’i tam yetkili olarak Avrupa’ya gönderir. Gelen rapor iç açıcı değildir. Fethi Bey, raporunda da “Ulusal amaçlarımızın sağlanması ancak askeri faaliyetlerle mümkün olabilecektir” der. Barış girişimleri sonuçsuz kalır. Mustafa Kemal Paşa, 29 Temmuz 1922’de Akşehir’den Bakanlar Kurulu’na çektiği telgrafta şunları söyler:
“Harp bölgesinde aşar muamelesinin ertelenmeksizin icrasına lüzum vardır. Bilhassa Sivrihisar, Aziziye, Seyitgazi, Bolvadin, Sandıklı, Dinar, Çivril, Çal, Sarayköy kazaları dahilinde nihayet bir hafta zarfında ordular yeni mahsullerden erzak tedarik etmek mecburiyetindedirler. Bunun için aşar muamelesinin müstacel bir usul ile sona erdirilip aynî aşarın belirlenmesi ve teslimi ve köylünün satış keyfiyetinde serbest bırakılması icap eder. Biçilmiş mahsul hemen kalmamış olmakla beraber, kalmış bulunsa dahi bunun da tahmin ile ona bölünmesi mümkündür. Takip edilecek usulün süratle bildirilmesi rica olunur. Askeriye tarafı lüzum göstereceğiniz her türlü yardımı yapacaktır.
Başkumandan Mustafa Kemal.”
İstanbul, işgal kuvvetlerinin elindedir. Dolayısıyla İstanbul’daki depolarda bulunan silah, top ve cephanenin Anadolu kıyılarına ulaştırılması kolay değildir. Ulaşımla ilgili deniz mücahitleri, yurtsever memurlar, milli kurtuluş hareketine destek veren dernekler İstanbul’daki silah depolarından kaçırdıkları silahları Anadolu’ya gönderirler. Edirne’deki Kolordu Karargâhı Çerkezköy’üne gelir. Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi Başkan vekili Adnan Bey’e bir telgraf çeker.
Telgrafta, 31 Temmuz 1922’de gelecek olan heyetin yanında ordunun maaşının da bulunması nedeniyle, daha güvenli olması açısından, Biçer yolunun tercih edilmesini ister. Heyeti almak üzere bir otomobilin de orada hazır bulunacağını belirten telgrafı şöyledir:
“Büyük Millet Meclisi Reis-i Sanisi Adnan Beyefendi’ye
C.31.7.38 (1922) tele. Gelecek olan heyetin beraberinde ordunun aylık maaşı bulunacağından, Biçer’de otomobil bulundurulacaktır, Efendim.
Başkumandan Mustafa Kemal.”
Bir cepheden diğerine harekât hazırlıkları sürerken Mustafa Kemal de Yunan ordusu hakkında kesin bilgi edinmek için telgraflar çekerek Yunalıların vaziyetini takip eder. Felah Grubu Riyaseti’ne* İstanbul’a gönderilen Ağustos 1922105 tarihli bir telgrafta şu bilgi istenir:
“Batı Anadolu’da Eskişehir-Afyon hattına çekilerek yerleşen ve burada esaslı tahkimata giriştiği anlaşılan Yunan ordusu hakkında kesin bilgi edinilmesi lüzumu hasıl olmuştur.”
Düşmana sızacak hiçbir bilgiye olanak tanımayan gizlilikte hazırlıklar tamamlanır. Sakarya Meydan Muharebesi zaferiyle Mustafa Kemal’e büyük inançla bağlanan halk, ordunun hazırlanması için varını yoğunu ortaya koyar, ordunun emrine verir. Anadolu halkı, orduyu hazırlamak için olağanüstü çaba gösterir. Seferberlik ilan edilir, böylece ordunun ihtiyacı büyük ölçüde giderilir. Kapanan Doğu ve Güney cephesindeki askeri birlikler Batı cephesine kaydırılır. Cephanenin batıya taşınması için dört beş ay zamana ihtiyaç vardır. Taarruz yaklaştıkça muhalif kanatın ayrı bir grup oluşturmasıyla Meclis’te huzursuzluk artsa da 1922 Temmuz sonuna doğru ordunun hazırlıkları tamamlanır. Amaç, yok edici tek darbede düşmanı yenerek imha etmektir. Yunan askeri 200 bin iken Türk askerinin sayısı ise bir yıllık hazırlığın sonunda zar zor 186 bine tamamlanır. Mustafa Kemal, 7 Ağustos 1922’de Ankara’dadır. 13 Ağustos 1922’de Batı cephesine gönderdiği telgrafta, Adana Kozan’dan ve Maraş’tan yirmi altı bin askerin Batı cephesine sevkine dair emir verdiğini bildirir. Askeri kıtaların satın alımlarının yakın köylerden gerçekleştirilmesi talimatı verilir. Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Muhafız Taburu’nun 16 Ağustos günü Ankara’dan trenle Biçer’e, oradan da Batı Cephesi Kumandanlığı tarafından Çay bölgesine götürüleceğini 14 Ağustos 1922’de şifreli bir telgrafla bildirir. 15 Ağustos günü Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’ya şu telgrafı çeker:
“… Ben emrimde bulunan altı yüz küsur bin lirayı zorunlu askeri ihtiyaç için Maliye Vekili’nin emrine verdim… Bir iki güne kadar Konya yoluyla cepheye hareket niyetindeyim. Orada vardığımda hemen harekete geçilecektir.
Başkumandan Mustafa Kemal.”
17 Ağustos günü yine İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta; “Bugün 17 Ağustos 338, (1922) sabahleyin otomobil ile Konya’ya hareket ettim’ der. Aynı gün yine İsmet Paşa’ya bir telgraf daha
çeker. Der ki:
“Sandıklı depolamasını temin için gerekli tedbirler alınmıştır. Bunların uygulanması, isteklerinizi tatmin edecektir. Ağır topçu cephanesinin şimdiye kadar getirilmemesi dikkatimi çekti. Müdafaa-i Milliye Vekâleti’ne bu hususta emir verdim. Mümkün olanı yapacaktır. 19 Ağustos’a kadar yetiştirileceği bildirilen üç avcı tayyaresiyle yetinmek zaruridir. Çarık ihtiyacının temini için her şey yapılmıştır. Müdafaa-i Milliye Vekâleti’ne de yazıldı. Fakat harekâta mâni gibi anlaşılmamalıdır. Taarruza 26 yerine 24 Ağustos 1922’de başlanmasının mümkün olacağını zannediyorum. Geleceğe ait hazırlıklar için fazla endişelenmemenizi rica ederim.
Mustafa Kemal.”
20 Ağustos günü Konya’dan Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta şunu bildirir:
“Bugün 20.8.338 (1922) saat 10 sonra’da Konya’dan hareket eden trenle Akşehir’e geliyorum, Efendim.
Başkumandan Mustafa Kemal.”
21 Ağustos 1922’de Doğu Cephesi Kumandanlığı’na da taarruzun kesin başlama tarihini bildiren şu telgrafı çeker:
“… taarruza Ağustos’un 26. Günü bimennihil kerim* başlanacağı tebliğ olunur, Efendim…
M. Kemal."
Gazetelere ise bir gün sonra, 21 Ağustos tarihinde bir balo düzenleneceği duyurularak, Mustafa Kemal’in Ankara dışında olduğu bilgisi saklı tutulur.
21 Ağustos 1922’de Maliye Bakanlığı’na şifreli gelen telgrafta şunlar yazılıdır: Maliye Vekâleti’ne – Müdafaa-i Milliye Vekâleti’ne:
“İhtiyat erzak bedeline karşılık Batı Cephesi Kumandanlığı’na daha iki yüz bin lira gönderilmesini ve bunun çıkarıldığının bildirilmesini rica ederim.
Başkumandan Mustafa Kemal.”
24 Ağustos’ta Çay’dan 1. Ordu Kumandanlığı’na ve İsmet Paşa’ya şifreli gönderdiği telgrafıyla; “Büyük Millet Meclisi Muhafız Taburu bu gece (24/25) Ağustos) hareket edecek, İsalı’ya gelecek ve 25 Ağustos’ta İsalı’da istirahat edecektir. Taburun iaşesi 1. Ordu’ca temin olunacaktır” bilgisini verdirir.
Konya’da postaneye el koyarak Konya’da olduğu bilgisinin dışarıya gitmesini engeller. 26 Ağustos’ta taarruza geçileceği bilgisini burada yaptığı toplantıda verir.
Yunanlılar hazırlıklardan habersizdir. Hatta 25 Ağustos gecesi Afyon’da komutanları Trikopis’in de katıldığı bir baloda eğlenirler. Yunanlılara dışarıdan destek verilmemesi için Anadolu’nun dış dünyayla tüm iletişimi kesilir. Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 sabahı 04.30’da başlar. Topçu ateşi ve piyade taarruzuyla İngilizlerin “3 ayda aşılamaz” dedikleri hatlar 3 saatte aşılır ve Yunan mevzilerine girilir. Mustafa Kemal Paşa, Türk ordusunun Tınaztepe’ye girişini seyrederken, kendisine sorulan ‘bu tel örgüleri nasıl geçebilirsiniz?’ sorusunu anımsar. Tel örgüleri ayağıyla kaldırarak ‘işte böyle’ der ve geçer. 26-27 Ağustos’ta Yunan ordusu, mevzilerini bırakıp kaçmaya başlar. 29 Ağustos sabahına kadar süren saldırı sonucu Yunan kuvvetleri kuşatılır ve Dumlupınar’ın kuzeyine, Aslıhanlar bölgesine sürülür. 30 Ağustos sabahı, cephede sıkıştırılan Yunan ordusuyla Türk ordusu arasında büyük bir meydan muharebesi başlar. Bu muharebeyi Mustafa Kemal Paşa doğrudan kendisi yönettiği için, buna “Başkomutanlık Meydan Muharebesi’de denir. Düşman ordusu Dumlupınar’da dört bir taraftan sarılarak bozguna uğratılır. Mustafa Kemal Paşa, 31 Ağustos’ta kaçan Yunan kuvvetlerinin İzmir ve civarındaki kuvvetlerle birleşmemesi için, Adalar Denizi’ne yönelik şu tarihi emri verir:
“Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”
Türk ordusu sürekli ve amansız bir takibe başlar. Yunan ordusu silahını, cephanesini bırakıp kaçar. Kaçarken de her yeri yakıp yıkar. Batı Anadolu şehirleri teker teker kurtarılır. Yunan zulmünden dağlara kaçan halk, Türk ordusunu sevinçle karşılar. 31 Ağustos’ta başlayan takip, 9 Eylül’de Türk ordusunun İzmir’e girmesiyle sona erer. Milli ordumuz, 450 kilometrelik yolu, üstelik savaşarak, 10 günde alır. Kaçan Yunanlılar ve Rumlar İzmir Limanı’nda bekleyen İngiliz gemilerine alınmaz. Hatta kayıklarla yanaşıp gemiye binmekte ısrar edenler denize atılır ve gemidekiler tarafından ateş edilerek vurulurlar. 8 Eylül’de karargâhtaki esirler arasında Yunan ordusunun yeni başkumandanı General Trikopis de bulunur. O geceyi Kemalpaşa’da geçiren Mustafa Kemal Paşa, 10 Eylül’de Hükümet Konağı’ndan halkı selamlar. 12 Eylül 1922’de Mustafa Kemal, tüm yurda şu mesajı yayınlar;
“Büyük ve Necip Türk Milleti! Anadolu’nun Kurtuluş Zaferi’ni tebrik ederken, sana İzmir’den, Bursa’dan, Akdeniz ufuklarından ordularının selamını da takdim ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkomutan
Mustafa Kemal”
11 Ekim 1922’de İtilaf Devletleri ile Türkiye arasında Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanır.
*Riyaset: Başkanlık.
Kaynak: İstiklâl Savaşı'nın Mali Kahramanı H.F.A., S.D.