Ey dünya insanları HEPİNİZ TÜRKSÜNÜZ! (Kayıp Bir Uygarlığın Sırları Dünyayı Nasıl Değiştirebilir)

Bu satırları okuyan kimi dostların ve kimi karşıtlarımın içlerindeki gülümsemeyi seziyorum. “Tamam, sonunda Zeybek bütün insanları Türk yaptı.” diyor olabilirler.

Hayır! Benim böyle bir düşüncem yok. Size bir kitap adı okudum. Üstelik onun görüşlerine katılmıyorum. Kitabın adı şöyle olsa katılırdım: “Ey Dünya İnsanları Hepiniz (Biraz) Türksünüz”…

Önce daha fazla merakta bırakmadan kitabın yazarını yazayım: Gene D. Matlock… Hermes Yayınlarından Türkçesi yayınlanmış. Çeviren: Özgür Umut Hoşafçı… Kim’dir bu Matlock?

Bu Matlock bir ABD vatandaşıdır. Meksika’ya yerleşmiş bir Meksikalı yerli hanım ile evlenmiş… Türklüğe merak duymuş, kaynaklardan okumuş ve sonunda böyle bir karara varmış… Kitabın adında da kararını açıklamış: HEPİNİZ TÜRKSÜNÜZ…

Kitabı okuyunca Bay Matlock’un yanlışı ortaya çıkıyor. Belli başlı milletlerin dilleri ve dinleri üzerindeki TÜRK ETKİSİ onu yanıltmış. Biz şimdi Bay Matlock’u ve kitabı bir yana bırakalım ve önce kendi görüşümüzü; gerekçesiz hükmümüzü bildirelim. Sonraki yazılarda gerekçelerini ortaya koyarız.

Evet, belli başlı bütün milletlerde Türk dilinin etkileri vardır. Evet, belli başlı bütün dinlerde Türklerin eski dini olan “Gök Tanrı” dininin etkileri vardır. Evet, bütün uygar toplumlarda Türklüğün etkileri vardır.

Nasıl olmuştur böyle bir şey?

Gelin işi en baştan konuşalım… Söyleyeceklerime inanacak olanlar sonraki yazılarda ortaya koyacağım belgeleri beklesinler… Söyleyeceklerimi kabul etmeyecek olanlar da öyle… Ama önce bunca yıl okumaların ve düşünmelerin sonucunda vardığım gerçeği topluca ortaya koymalıyım.

On binlerce yıl insanoğulları yeryüzünde toplayıcılık ve avcılıkla hayatlarını sürdürdüler. Bu dönemde Budunlar yani Kavimler yoktur. Boylar, Kılanlar vardır. Onlar da çoğunlukla bir ana babadan türemiş insanlardır.

Barınakları mağaralar, ağaç kovukları veya derme çatma ev benzeri yapılardır. O dönemlerde ormanlar çoktur. Ormanlar da yabani yemişler ve av hayvanları boldur. İnsanlar taşlardan, ağaçlardan silahlar yaparak ateşi yakarak öteki canlılara üstünlük sağlamışlardır. Dünyanın yaşanabilecek her yerinde insanlar böyle yaşarlardı. Birbirleriyle yine savaşırlardı. Ama av ve yemişlerinin alanlarını korumak için ya da genişletmek için…

Buraya kadar bilinen gerçeklerden söz ettim. Ama dikkati çekmek istedim ki daha yeryüzünde kavimler oluşmamıştır.

Bundan binlerce yıl önce yeryüzünün yapısı da bundan ayrıydı. Son buzul çağının sonlarına doğru “Ortalık Asya’da” başka yerlerden farklı bir “su, toprak, iklim dengesi” vardı. Kuzey Kutbunun buzulları daha Güneydeydi.

Tanrı Dağları-Himalaya Dağlar sisteminin buzulları da daha kuzeydeydi. Bunlar eriyorlardı. Büyük ırmaklar ortadaki tatlı su denizine doğru akıyorlardı. Ortada göllerden, ırmaklardan, derelerden ve verimli topraklardan oluşan bir hayat alanı vardı.

İşte burada yaşayan boylar bir araya geldi, birbiriyle karıştı, harmanlandı, çoğaldı ve sonunda TARIM DEVRİMİ ortaya çıktı. Bunlar tohumu toprağa gömüp başında bekleyip ürün elde edip onu depolamayı öğrendiler. Hayvanları evcilleştirdiler. Demiri buldular ve işlediler. Demirden gereçler yaptılar. Saban ucunu, mızrak ucunu, bıçağı ve kılıcı demirden yaptılar. Sonra kızgın demiri işleyip suya sokup çelik yapmayı buldular. Bunlar balçığı pişirip tuğla yapmayı öğrendiler. Kerpiçten, taştan, tuğladan barınaklar yaptılar. Köyler ortaya çıktı. Köyler arası ilişkiler için alışveriş yerleri oluştu. Buralar sabitleşti ve şehirler meydana geldi.

Yasalar yapıldı. Anayasa ortaya çıktı. Adına TÖRE dediler. Kurultaylar topladılar. Kendilerine “KANLAR” seçtiler. Yabgu dediler, Kağan dediler…

Bunlar “Gök Tanrıya” inandılar. Yeri, Göğü ve İnsanı Yaratan Tek Tanrıya…

Onlar Tanrının seçkin kavmiydiler… Onlara biz bugün Ön Türkler diyoruz…

Söz yarım kalmasın diye kısaca belirtip tamamlayalım. Zamanla iklim değişti; sayıları çoğaldı, Dünyaya yayıldılar, gittikleri yerdeki halkları egemenlikleri altına aldılar;  onlara Tarım Uygarlığını öğrettiler ve böylece onları da budunlar, kavimler haline getirdiler. Onlara ad verdiler. Kendileri ise onların içinde eriyip gittiler.

İşte bu yüzden tüm belli başlı kavimlerde Türk etkilerini görüyoruz. Bu yüzden bütün kavimler biraz TÜRK’TÜR…