Bir sabah ölmüşüm… Cenazemi bizim evin taşlığında, teneşire koymuş yıkıyorlar… Ben de olan biteni, yukarıdan bacadan seyrediyorum. Gelen-giden, ağlayan, ah-vah diyen gırla… Yıkadılar, kefene sardılar, tabuta koyup, musalla taşına yatırdılar…

Bir sabah ölmüşüm… Cenazemi bizim evin taşlığında, teneşire koymuş yıkıyorlar… Ben de olan biteni, yukarıdan bacadan seyrediyorum. Gelen-giden, ağlayan, ah-vah diyen gırla… Yıkadılar, kefene sardılar, tabuta koyup, musalla taşına yatırdılar…

Ne yalan söyleyeyim, hatırı sayılır bir kalabalık vardı… Helallik alındı, er kişi niyetine namazım kılındı… Ardından doğru mezarlık… Defin işleminden sonra Lazoğlu Muratgil’in oturma odasına gelindi. Ben kapının eşiğinde geleni-gideni takip ediyorum… Kim geldi, kim gelmedi? Beni kim seviyor, kim sevmiyor? Hepsini gördüm!

Ertesi gün belediyeye gidiyorum. Semercilik’ten aşağı yürürken, biri; “Selamün aleyküm Fikret Bey” deyince çok canım sıkıldı…

Döndüm arkasından; “Vola hem cenazeme gelme, hem de utanmadan selam ver. Ayıp olmir mi?” diyecektim ki, uykudan uyandım...

*

Hey gidi Galfa Fikret... Rüyan şimdi gerçek oldu! Sen bu rüya ile anlatmak istediğini, birçok insana gülerek-güldürerek çok defa göstermiştin…

***

Bayburt tiyatrocularının ustası Fikret Özeler ile yollarımız iki kez çakışmıştı… Önce sahnelerde, sonra halef-selef olduğumuz Bayburt Belediyesi’nde…

Onu ilk kez ilkokul talebeliği yaptığım yıllarda tanımıştım… Yarım asrı aşan folklor hatıratımda seyrettiğim ilk tiyatro oyununda o vardı… 1954 yılında Ar Sineması'nda kendisini coşkuyla izleyen Bayburt halkına Meşhed-i Kamber rolüyle unutulmaz bir gece yaşatmıştı...

Zaten dönemin meşhur komedileri arasında yer alan ve tüm devlet tiyatrolarında sahnelenen oyunları, Bayburt’un tiyatro sahnelerine aynı zamanlarda taşıyan yine o olmuştu…

O yıllarda, özellikle 21 Şubat gecelerinde kendine has mizacıyla kuşattığı sahneler ve o sahnelerde ağzından dökülen unutulmaz replikler, tiyatro perdesinin kapandığı ertesi gün Bayburt sokaklarında yankılanırdı…

Şimdi ise hayat perdesini kapadığı günlerdeyiz…

***

Evet usta, yolun sonu buraya kadarmış… Seni kaybetmenin acısını yine seni tanımış olmanın verdiği gururla bastırabiliyorum… Sakın bana kızma, cenazene gelemedim diye… Zira uzaktaydım ama ruhen hep yakınında oldum…

Güle güle, güldüren adam…
Güle güle, güldürürken düşündüren adam…
Ben ve dostların, bir an için ağlasak da, hep gülümseyeceğiz ardından…

Ruhun şad, mekânın cennet olsun…

Mart 2012