Gezi olaylarına destek vermeyen tek “il” olduk ya, bir hayli zamandır havamızdan geçilmiyor! Kıymete mi bindik nedir? “Herkes” bizi konuşuyor!

Öyle böyle değil bu “hatırlanış”, başını döndürüyor insanın!

Misal Bayburt Kalesi; alışık değil böyle şeylere, utancından ters dönüp, burçlarının üzerine oturacak! Hele Çoruh, hali hal değil; gidip ne kadar HES varsa elini öpecek diye korkuyorum!

Yerden yere vuran da var, yere göğe sığdıramayan da…
Doğrusu utansak mı, övünsek mi bir türlü karar veremedik!

Aman neyse, bir şekilde hatırladılar bizi ya, sen ona bak!

***

Yazar çizer neyse de, koca koca akademisyenler, sosyologlar konuyla ilgilenmeye başlayınca, ne yalan söyleyeyim hafiften bi tırstım!

Bu satırları da “tırsmış” bir halde, “başıma bir iş almadan bu konudan nasıl sıyrılırım” endişesiyle kaleme alıyorum…

Haddimce açıklıyorum…

-1-

Ben “tırsmış” olabilirim ama Bayburt’un veya Bayburtlu'nun “iktidar baskısından” korktuğu yorumlarına inanmayın! Çünkü öyle bir şey yok… Hatta mümkün değil…

Siyasi noktada; “sevme ve bırakamama”, “mutsuz olsa da boşayamama” sıkıntısı vardır Bayburtlu'nun! -Araştırın, boşanma rakamlarında da Bayburt Türkiye’nin en özel istatistiğine sahiptir! Nüfus oranına göre de gerdeğe sokabilirsiniz rakamları!-

Misal; daha önce Özal’a aşık olmuştu bu şehir…
Bayburt’u hatırlamış, Bayburtlu'ya kulak vermiş ve il yapmıştı Bayburt’u Özal.

Bayburt Postası’nın 62 yıllık tarihinde tek “yalaka”, tek “sırnaşık” manşeti o gün atılmıştı:
“İşte bu el öpülür”

Sen misin “bizi seven, bizi hatırlayan” demiş, apartman yöneticilerini bile ANAP’tan seçer olmuştuk!
-Gerçi, “seçilmiş insan” sorunumuz da vardır bizim ama o konu başka!-


Derken en son AK Parti’ye aşık oldu bu şehir…
Tahmin edeceğiniz gibi “ya benimsin ya da toprağın” cinsinden bir aşk!

Yerel, genel, referandum, stk, muhtar, takım kaptanı, apartman yöneticisi…
Neredeyse, “AK Parti’li olmayana kız vermeyecekler”… O kıvama gelmişti!

O kadar “yapmayın, etmeyin”, “bu kadar kaptırmayın kendinizi” dedik ama laf dinletemedik!

“Kaçan kovalanır” misali; Bayburt AK Parti’yi ne kadar sevdiyse, AK Parti de o kadar kaçtı Bayburt’tan…
Bütün Türkiye, yeniden yapılanırken, Bayburt her geçen gün geriye gitti.

Unuttu Bayburt’u AK Parti.

Ve unuttunuz hepiniz!
Göç, borç, kar, kış, ulaşım derken büküldü de büküldü habire belimiz…

Derken, yine bir “ilk”e imza attık…

Ki onu da çok konuştunuz:
Bir vekilimiz elimizden alınmış, Türkiye’nin tek vekil ile temsil edilen “ili” olmuştuk.
Tam küsecektik ki, sayın başbakanımız çıkıp, “ikinci vekiliniz benim” dedi!
Aşk harmanlandı, alevlendi, yanardağa dönüştü…

Tek vekil ve habire değişen belediye başkanları ile yürüyorduk hep ileriye, ileriye!

Derken; “ikinci vekiliniz benim” diyen başbakanımız, bir kez daha değişen belediye başkanı adayımızı tanıtırken dedi ki; “Düşünebiliyor musunuz? Bayburt’ta Fen Lisesi bile var…”

Hopbalaa!
Kilitlendik, donduk, kaldık!

Oysa; o kadar da değildi!

Hani, sırf Bayburt gelişsin, büyüsün diye muhalefet yapıyorduk ama bunu biz bile diyemezdik! Tamam; Şırnak’a havaalanı yapıp; Bayburt’a duble yol, demiryolu bile çok görülüyor olabilirdi ama gerçekten bu kadar da değildi!

Oysa; o “gafın” yapıldığı günden bir önceki akşam Bayburt Baksı Müzesi, Avrupa Müze Ödülü’nü Türkiye’ye getirmişti…

Ki; ilk defa topraklarımızın gerçek “kaynağı” olan “kültür ve sanat” ile anılmanın mutluluğunu yaşıyorduk.

24 saatlik mutluluk ve gurur bile fazlaydı bize…
Ve öğrenmiştik bir şekilde işte; “Bayburt’ta Fen Lisesi bile var…”

-2-

Şimdi bir kısmınız “Gezi”ye destek vermedik diye kızıyorsunuz bize!
Gırgırınızı geçiyorsunuz…

Şimdi bir kısmınız “Gezi”ye burun kıvırdık diye, göklere çıkarıyorsunuz!
Sırtımıza çıkıp; “helal olsun” derken “içimizi” çıkartıyorsunuz…

Sağolun…
Ama…

Siyasetçisi, akademisyeni, sanatçısı, gazetecisi…
Bırakın yatırımı, istihdamı; hiçbir zaman yanımızda olmadınız ki!

Bayburt’a kadar gelip, Türkiye’nin en güzel kalesine çıkmaktan erindiniz…
Bayburt’a kadar gelip, dünyanın en güzel nehrini seyretmemek için gözünüzü kaçırdınız…
Bütün Avrasya mezarını konuşurken, Dede Korkut festivalimize teşrif bile etmediniz…

Bayburt’a kadar gelip, “iyisiniz iyisiniz” deyip, hemen gittiniz. 

Şehitlerimizi bile “biz bize” kaldırdık Kop’a…
Kop Şehitliği’ni “resmi şehitlik” olarak bile görmediniz…

Sizler yapmadınız!
Biz “zorla” il yaptırdık kendimizi…

Şu süreçte, mısralarını anmadığınız kalmadı ama bir kez olsun Şair Zihni’den, Celali’den, Hicrani’den mırıldanmadınız…

Türkiye’nin en soğuk şehri olarak, hava durumunda bile olsa “adımızı anımsayarak” içimizi ısıtmayı denemediniz!

HES’e kalkan olmaya kalkıştık, Artvin’i yazdınız!
Habur’a içerledik, Erzurum’a baktınız!
Demiryolu güzergahı; sırf kıyımızdan köşemizden geçsin diye Ankara’ya kadar uzanan “imza” olduk, başka başka iller arandınız!

Dürüst olduk; çalmadık, çırpmadık…
Hep sevdik ülkemizi, hep sevdik hepinizi…

Umurunuzda olmadı!
Yalnız bıraktınız!

İşte sebep bu!

Çok komik değil mi?
Küstük biz!

-3-

İşte bu nedenle, sırf “bizi hatırlayın, bizden de söz edin,” diye, “başka başka şeyler” yapıyoruz “biz”…

Sabah akşam yatıp, dükkanlarımızı öğleye doğru açıyoruz ki; her yıl “Türkiye’nin en fakir ili” seçilelim! 40 kilometreden fazla sürat yapanı, durdurup dövüyoruz ki; “Türkiye’nin ölümlü kaza olmayan tek ili” olalım! Boşanmaya kalkanın anasını ağlatıyoruz ki; “Türkiye’de boşanma oranı en düşük il” çıkalım!

Gerekirse, boşta gördüğümüz kabloyu bile birbirimize bağlıyoruz ki; “Türkiye’nin elektrik kaçağı olmayan tek ili” ünvanını alalım! Her yıl, kurayla 3-5 bin kişi seçip, bir daha dönmesin diye döve döve Bayburt’tan gönderiyoruz ki; “Türkiye’nin en çok göç veren ilk 10 ilinden biri” apoletini kaybetmeyelim!

Asırlar öncesinden “Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti” kurup, “Türkiye’de sokaklarda dilenci göremeyeceğiniz tek il Bayburt’tur” dedirtiyoruz!

Dağın başına müze yapıp, sonra da gidip Avrupa’dan yılın müzesi ödülünü alıp, tüm dünyada “Avrupa’nın en iyi Müzesi Bayburt’ta” haberleri yaptırıyoruz!

Ha, bir de en son “şey” yaptık; bir akademisyen ayarlayarak Bayburt Üniversitesi’ne getirip, “Türk ırkı yoktur” dedirttik! Sonra caydı, “ben öyle bir şey demedim, ırktan da ötedir demek istedim” diye kıvırsa da alacağımızı almıştık!

Ki, kabul ediyoruz, zamanlama kötüydü!
Gezi olayları raporunu, başbakanımızın “Fen Lisesi” çıkışını ve Avrupa Müze Ödülü’nü hesap edememiştik…

Bu kalabalık Bayburt gündeminde boşu boşuna harcamış olduk “o kesilim” açıklamayı!

-4-

İşte, bu nedenden dolayı “böyle böyle” oldu…
Gezi olaylarında da, planımız böyle bir “etki” yapmaktı.

Ama itiraf ediyoruz ki, “çok sıkıcıydı”…
Her birimiz saklanmışız köşeye kuytuya, sus pus…

"Ulan, ne zamandır Bayburt’tan niye ses çıkmıyor” diyeceksiniz diye, bekle Allah bekle…

Saklan ha saklan, sus pus, valla belimiz tutmaz oldu!
Bir daha bu kadar bekletmeyin lütfen…
Ve "garip bir şey” olunca değil, ara sıra bakıverin bir zahmet…

Deli diye "bir yürek", aşk diye "bir kadın";
Eee hadi bi zahmet Bayburt diye “bir şehir” var burada…

-5-

Bu arada Bayburt’ta ismi Gez olan köyümüz vardır…
Önünde ise Gez hanları…
Gelirseniz "gezmeye" oraya götürürüz sizi…

Ha bir de, yolda bir Bayburt türküsü sesleniriz:

“Zay oldum geze geze,
Geldim Şingah’ın düze,
Düğün kalmasın güze…"