1952 yılında sarışın, ufak tefek birisi ile tanışmıştım. Torul’dan yeni gelmiş Bayburt Ortaokulu’ndaki 1. sınıfta yerimi almıştım. İşte orada bu ufak tefek, ancak, kalbi sevgi ve arkadaşlık duygularıyla dolu olan, bugüne kadar kopmadığım ve bundan sonra da ölünceye kadar kopmayacağım arkadaşım Fikri Birdal’dı.
1952 yılında sarışın, ufak tefek birisi ile tanışmıştım. Torul’dan yeni gelmiş Bayburt Ortaokulu’ndaki 1. sınıfta yerimi almıştım. İşte orada bu ufak tefek, ancak, kalbi sevgi ve arkadaşlık duygularıyla dolu olan, bugüne kadar kopmadığım ve bundan sonra da ölünceye kadar kopmayacağım arkadaşım Fikri Birdal’dı.
Aynı mahallenin çocuğu oluşumuz, çalışkanlık yarışında alabildiğince kapıştığımız, ancak, beraber ders çalıştığım gurubun arkadaşı Fikri Birdal.
Başarılı bir ortaokul yarışı ve 1955-1956 ders yılında Doğu Karadeniz Bölgesi Ortaokulları arasında 18 kişilik bir Haziran mezuniyeti ile rekor kırışımız ve bu gurur tablosunda Fikri Birdal’ın da bulunuşu.
1960 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne giriş, başarılı bir hamle, fakat önce annesinin vefatı, daha sonra baba Rasim Birdal’ın ekonomik sıkıntı içine girişi ve Fikri’nin okuma uğraşı yanında çalışma hayatına atılışı. İşte bu çalışma zorunluluğunun baskısı ile Fikri’nin tahsil hayatında teklemeler başlıyor. Tüm çabalara, tüm dürtülere ve tüm baskılara rağmen bu merdiveni çıkamıyor. Dürüst, çalışkan, zeki, fakat buna rağmen basamak çıkamıyor. Ancak, yılmadan yaşam mücadelesine devam ediyor.
Hukuk Fakültesi üçüncü sınıfında tahsile ara veriş ve Gölcük’e yerleşme. Deniz Kuvvetleri Komutanlığında muhasebecilik ve oradan emekliye ayrılış ve serbest çalışma hayatı.
Yıl 1967, evleneceğim. Fikri Birdal’dan 1500 TL, evet bin beş yüz TL borç alarak evleniyorum. 39 yıldır, ben veresiye evlendim derim. Bu yazıyı, okuyacak çocuklara örnek olsun diye yazıyorum. 1500 TL borçla evlenen Suat Müftüoğlu, yedek subaylığını Hopa’da yaparken, bu kez Fikri Birdal’ın benden aldığı 900 TL ile onun evlenişi. Hey gidi günler hey… Koca Fikri Birdal. Yıl 1952, yıl 2009. 54 yıllık dostluk, arkadaşlık, kardeşlik. Bu dostluk o kadar ileri gitmiştir ki, Fikri İstanbul’a geldiğinde ağabeyinde değil, Suat Müftüoğlu’nda kalır, hanım kardeşim Memnune, gelinimiz, yengemiz olarak, çocuklarımın yengesi olarak her zaman itibar ve saygı görür.
Fikri, Memnune kardeşimizle yuva kurmuş, 2 oğlu ile mutlu bir ailenin tablosunu oluşturmuştur. Birisi Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden babası gibi terk, diğeri Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu olan yeğenlerimin başarıları, evlatlarım kadar beni ilgilendirmiştir.
Fikri’nin bana yaptığı tek kötülük Lokman Laboratuarında çalıştığı sıralarda getirdiği Pulo Cura adlı saç ilacı ile saçlarımı dökmek olmuştur.
Saçlarımın katili Fikri! Olsun sen benim saçlarımı kıskanarak döktürdün ama ben senin üç tek sakalına dokunmadım.
Benim sevgili kardeşim, sana sonsuz mutluluk, sağlık diliyorum.