Geçenlerde yemeğe davet ettiğim, bu davete icabet ettikleri için çok mutlu olduğum üniversiteden hocam Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve eski Sanayi Bakanı ve yine eski Türkiye Odalar Birliği Başkanı Ali Coşkun şeref verip mekana geldiler.

Ali Coşkun aynı zamanda şair olup pek çok şiir bestelemiştir. Elinde şiirlerini topladığı kitabını da getirdi ve bana hediye etti çok mutlu oldum.

Yemeklerimizi yedik, çaylarımızı yudumlarken de o şiirlerden bir demet ben de kendi şiirlerimden sunumlar yaptık.

Hocam ve Sayın Bakan, benim aynı zamanda yıllarca her sene gittiğimiz ve inşallah kabul göreceğini umduğumuz umre arkadaşlarım. Geçmişten gelen bir dostluk bir arkadaşlık temeli var.

Ali Coşkun ne kadar fıkra biliyorsa bir Bayburtlu özellikle de beni görünce tüm o fıkralar Bayburt fıkrası haline gelir ve etrafını kırar geçirir. Güzel anlatımı, fıkraları karikatürize edişi muhteşemdir.

Evvel Allah ben de ondan aşağı kalmam ve sancak beyliği olduğumuz yıllarda Bayburt’a bağlı Erzincan’ı hemen ileri sürerek ilk etapta gardımı alırım.
Sohbet devam ederken, şiirler okunurken muhteşem hocam da geçmiş hatıralarını tatlı dili, babacan tavırları ile bize aktarıyordu. 

Bu arada ben çiçeklerle ilgili bir şiirimi okudum ki o şiiri aşağıda okuyabilirsiniz. Hocam şaşırdı. Şaşkınlığı o kadar çiçeğin şiire dönüşmesiymiş.

Suat dedi; bu şiiri çoğaltacaksın Türkiye’deki adresini tespit edeceğin tüm çiçekçilere göndereceksin, internet kanalıyla tüm Türkiye’ye bunu yayacaksın. Ben çok çiçekli şiir okudum ve dinledim, böyle muhteşemini görmedim dedi. Bana emir verdi.

Ben de Bayburt Postası ile bu emri yerine getireyim dedim. Beğenileceğini umuyorum. Kadim dostlukların insanlara şevk verdiği, onları cesaretlendirip teşvik ettiğini hocamın bu davranışı ile gördüm. Hem hocam, hem ağabeyim, hem arkadaşım. Bu mutluluk bana yetiyor.

ÇİÇEKLER

Sümbül dedin, Lale dedi, Gül dedin
Papatya – Açelya – Karanfile ne dersin
Leylak dedin – Çiğdem dedin, ful dedin
Karlar yaran Kardelene ne dersin

Hanımeli – Ballıbaba – Begonya
Kartopu – Petonya – Kuşkonmaza ne dersin
Reyhan – Sardunya – Şebboyu da var
Derde deva Hatmiye de ne dersin

Erguvan – Firuze – Defne sırada
Yazın müjdecisi Gelinciğe ne dersin
Şakayık – Yasemin bir de Ortanca
Gecelerin sefasına ne dersin

Deve Tabanıyla, Deve Dikeni
Cemali Güzeli – İnci Çiçeği
Yeni Bahar ile Hüsnü Yusuf’a 
Ateş Çiçeğiyle, Dağ Çayına ne dersin

Ay Çiçeği – Çingülü – Gül defnelendi
İbrişim, Menekşe, Horoz İbiği
Mimoza – Mine – Nergisim de var
Küpe Çiçeğiyle, Zambağıma ne dersin

Kadife – Kaktüs bir de Kamelya
Müge – Zerrin – Nilüfere ne dersin
Ihlamur kokuyor çaylar içinde 
Glayörle, Gül Goncaya ne dersin

Saymakla bitmeyen çiçeklere
Dünyayı saran güzelliklere
Bizlere bunları bahşedenlere
Söyle bakalım ne dersin?
El cevap: 
Allah derim.