Felsefe nedir sorusunu azıcık düşünebilen herkes sormuştur hem açıktan hem de içinden. Peki ya yanıt? Yanıt ya yoktur doğru dürüst ya da yetersizdir. Nedendir bu yokluk ve yetersizlik, çünkü ya anlatan anlatmak yerine iyice kafaları karıştırmıştır ya da anlamak konumunda olanın yoğun bir çabası olmamıştır.
Son 20 yılda felsefenin daha kolay anlaşılır ve ilgi çekici sunumla kitlelere ya da meraklılarına aktarıldığını gözlemiyoruz. Sözgelimi ben, felsefe korkusu olan nice şair ve yazar dostumun Afşar Timuçin Hoca’nın incecik “Felsefe Bir Sevinçtir” adlı kitabını okuyunca, bu korkuyu yenip başka felsefi okumalara giriştiğini bilirim.
Felsefeyi daha doğru, derinden anlamak yolunda yazılmış yeni bir kitabı yeni bitirdim, bugün o kitaptan söz ederek; bana göre çoklu, derin, bilinçli düşünebilmenin tek yolu olan felsefeyi daha ayrıntılı olarak anlamaya yardımcı olmak istiyorum.
Kitabın yazarı Hasan Şahingöz, Adı: “Felsefe Nedir, Ne Değildir”, yayınevi: Kora. Tam 190 sayfa.
Hasan Şahingöz, “Felsefe 7. Yüzyılda, bugünkü Ege Bölgesi’nde, Anadolu’da doğdu” doğdu diyor ve ekliyor: “Ne var ki felsefe Anadolu’da bugün üzerinde yaşadığımız topraklarda gelişimini sürdürememiş, başladığıyla kalmıştır.” Batı uygarlığı Anadolu’da başlayan felsefenin kalıtına sahip çıkarak, kendisini tüm bilim ve fikir akımlarının çıktığı yer durumuna getirmiştir. Bizimse kendimize özgü bir felsefe ve bilim tarihimiz ne yazık ki yoktur. Yazar, bu saptamalarını ayrıntılıyor kitabında.
Peki felsefe ne kısaca, öz olarak? “Düşünmek ve aklı kullanmak.”
Kısaca böyle ama felsefe öyle kolayca ele avuca sığmaz. Şahingöz, tarih boyunca yapılan tanımları veriyor ve bunları irdeliyor. Sözgelimi kimisi felsefe “Ömür boyu yolda olmaktır” demiş, kimisi “Bilgi ve bilgelik sevgisi”, kimisi de “Gerçeğe duyulan sevgi” demiş.
Filozof kimdir, felsefe neden nasıl ortaya çıkmıştır, nasıl filozof olunur, filozof olanlarla olmayanlar arasındaki fark da son derece ilgi çekici bir biçimde ortaya konuluyor bu kitapta. Bunları bilmenin insana neler kazandırabileceğini ancak bu kitap okunarak anlaşılabilir.
Felsefi düşünme yöntemleri de sayılıyor ve anlatılıyor. Biz de sayalım bunları, ayrıntılarsa kitapta.
Tümevarım, tümdengelim, anoloji (benzeşim), sınıflandırma, karşılaştırma, yapı analizi, düşünce deneyi yapmak, neden-sonuç ilişkisi kurmak, ilişkilere/etkileşime bakma, zıtların birliği ve ilişkisi, soru sormak.
Felsefi düşünme yöntemleri bunlar ama felsefi düşünmenin türleri de var, onlara da bakalım: Bütünlüklü düşünme, tutarlı düşünme, akla uygun düşünme, öznel düşünme, temellendirilmiş düşünce, kuşkucu ve eleştirel düşünce, olan üzerinde olduğu kadar olması gereken üzerinde de düşünme, derin düşünme.
Hasan Şahingöz, “Her şey felsefenin konusu olabilir” diyor ama bu bağlamda yapılan bilimsel sınıflandırmaların sonuçlarını da sayıp ayrıntılı olarak anlatıyor. Bizim yalnızca saymaya yerimiz var. Sayalım felsefenin konularını: Evren Felsefesi, Varlık Felsefesi, Bilgi Felsefesi Etik Felsefesi, Estetik Felsefesi, Mantık Felsefesi, Toplum Felsefesi, Devlet ve Siyasal Felsefe, Din Felsefesi, Dil Felsefesi, Edebiyat Felsefesi, Ekonomi Felsefesi, Eğitim Felsefesi, Hukuk Felsefesi, İletişim Felsefesi, Sanat Felsefesi, İnsan Felsefesi, Aile Felsefesi, Açlık ve Yoksulluk Felsefesi, Savaş ve Barış Felsefesi, İş/Çalışma Felsefesi, Yaşam Felsefesi, Zihin Felsefesi, Çevre Felsefesi, Teknoloji Felsefesi, matematik Felsefesi, Bilim Felsefesi.
Bu kitapta bilimle felsefe arasındaki ilgi ve ilişki de incelenmiş. Ve bana göre son derece önemli bir tartışmaya da ışık tutulmuş. “Din ile felsefe dost mu, düşman mı?” Bu kitap bu bölümü için bile okunmalı bence. Ben şu kadarını söyleyeyim, Afşar Timuçin Hoca “İnancın altını beslemek din adamına, dinbilimciye yakışır ancak. İnancın altını kurcalamak da düşünürün işidir” der, bu kitapta da konu bu eksende ele alınıyor ve “Din felsefeye karşı değildir, din’in felsefeyle bir sorunu yoktur, din ile felsefe bir arada olabilir” gibi yanılgı ve saplantılara da yanıtlar veriliyor.
Feridun Attar “Ben marifetin hakkı için küfrün ke harfini, felsefenin fe harfinden daha çok seviyorum” der, biz de “Ke’yi de fe’yi de sevin, düşünmeyi sevin, sorgulamayı, öğrenmeyi sevin, araştırmayı sevin” diyoruz.