Oyuncağısın saray gölgesinde oynaşanların. Saptırmak üzere öğütlediler seni. Elin hiç gitmedi vicdanına, şerler attın masûmlara, paslar attın yandaş medyaya.
Makarayla çekildin geldiğin o yerlere, hakkın değildi. Aşağı düşmense fena olacak, makaralar boşaldığında. Nefes aldırmadıkların sıkacak boğazını. “Buzu erimez sanmışım, pek gafil aldanmışım” diyeceksin, elini yumruk yapıp kafana vuracaksın.
Layığını bulduğun gündür o gün işte.
***
Arkadan ayarlıdır. Takibi, emeği ve yeteneği yok, hazıra kondururlar onu. Ayağı uğursuz tiplerin güncel biçimlenmesi bir yaratıktır… Korkunçtur yaptıkları; iftira, kışkırtma, hedefe koyma. Ama bitecek ansızın, asıp kestiği günler. Ne yapacak o zaman, görmek isterim…
***
Bir yerlere gelmek mi istiyorsun, sokulgan olacaksın sıkılgan değil, karnın geniş olacak, neyi yemeni söylerlerse yiyeceksin (pislik de olsa.)
***
Birçok yazar gibi benim de düşünsel robot resmim kitaplarımdadır. Onlara bakmadan özüme ve sözüme bakmayınız ne olur.
***
O türküde "Meğer taşa tohum ekilmez imiş" der ya, ben de derim ki "Hüner taşa tohum ekebilmek ya da bunu yapabilme ütopyasına sahip olabilmektir."
***
Zaman zaman soruyorum kendime "İnsanları mı çok seviyorsun, ağaçları mı?" diye. İşte yanıt: Sevdiğim çok insan var, nefret ettiğim de. Ama sevmediğim ağaç hiç yok.
***
Edat (ilgeç) gibisin kardeşim, tek başına anlamın yok, ilişmen gerek bir anlamlıya. Bana ilişme ama e mi?
***
Şiir uzun eşeği oynuyorlar. Hepsinden atlayan yatıyor. Yat ve atla sürgit. Ama hepsi çok büyük mesafeler aldıklarını sanıyorlar.
***
Dilimizi yutmadık, dilimizi yutmaya uğraşıyor birileri.
***
Akşamla akşam olmaktayım, bir de sabahla sabah olabilsem.