Ne olur başınızda Bayburt havası olursa?

Upuzun özleyişlerden sonra bulmuşsanız o havayı ve yine ayrılacağınızı biliyorsanız, işte o zaman neler olur neler…

O havayı sizinle birlikte alıp götürmek istersiniz, memleket düşünce yâdınıza solumak, koklamak için.
Bayburt havası her başa gelmez ha! Bayburt sınırları içinde hava soluyan herkesin başında da Bayburt havası olmaz. Nelerden ayrıldığınızı, nelere kavuştuğunuzu derinden algılayacaksınız. Esriyeceksiniz o hava ile esinle dolacak içiniz, coşkulara bırakacaksınız kendinizi.

Ben bu betimlediğim halleri pek çok kez yaşadım. Hepsinde neden ayrı idi.

Kimi zaman Bayburt’ta dair objeler ve değerlerdi, şu dizelerimde olduğu gibi:

“Anamın ehramında/Babamın dilindesin/Yavan çorba, haşıl, lor dolmasında/Nenemin cehizlik kilimindesin/Türküler söyler vasf- hâlini/Elim kulağımda türkülerdesin
(…) Köküm kütüğüm Bayburt/Çoruh’la beni bir tut/Göçse de her an gurbet ellere/Gürül gürül akıp giden/Yürekleri yakıp giden/Çoruh Bayburtludur/Tükenmez bir Bayburtlu.”
“İncecik yolunda çift sıra dost /Kavaklar telli uzun./İncecik yolunda kavaklarla birlikte ezgilediğim/Bir türkü vardı ‘şen ol’unu sevdiğim
Yarım asırlık bir müzmin hüzündür o türkü şimdi /Acılarım açılarım oldu olalı/Artçı artçı sarsılırım 
‘Sende nem kaldı’sıyla.”

Bir kilim, bir ehram, bir yemek, bir kavak ve bir türkü… Bayburt havasına sokar adamı… Bunların özlemi içinde değilseniz ya da bunlar sizde heyecan uyandırmıyorsa, Bayburt havası yoktur sizin başınızda, bir arıza vardır o başta…

Bayburt havasına girmenin unutulmaz anları vardır, bunlar şiir olurlar, pek çok Bayburtlu şairin başına gelmiştir bu, benim başıma geldiği gibi.

2012 yılında Bayburt kırlarında gördüğüm kır çiçekleri gibi… O koku, o hava, o renkler; burnumda, belleğimde, gözümde ve tabii ki başımda…

“Dillere Destanlar” adlı şiir kitabıma da aldığım o şiiri paylaşayım sizlerle:

BAYBURT KIRLARINDA ÇİÇEKLERİN KÜNYE TAKDİMİ DESTANI
Bu topraktanım ya/Uzaktım bunca yıl bu bezeklerden/Bayburt kırlarında çiçek oyası/Kara yeri sarmalayan levin bohçası
“Tekmil!” diyorum/Künye takdimi istiyorum bu olağanüstü güzelliklerden/Salına salına ses sese katıyorlar
Ben “Ölmez Çiçek”/Yaz kış sapsarı salkım leçek/Bağla beni sevdiğinin başına/Kokla da bak vuslat kokuyorumdur
Bendeniz “Dam Koruğu”/Albeni satrancı oynuyorum çapkın gözlerle/Ak yıldızlarıma bak/Al basamaklarımın en tepesindeki
“Dağ Lahanası” çiçekleriyiz biz/Renklerimizin göz alıcılığını başka yerde bulamazsınız/Kentlinin üstüne titrediği nazlı laleler/Sönük kalırlardı yan yana gelebilseydik  
“Kirpi Dikeni” diye kötü lakap takmışlar/Bize Fışkıran Çiçek demeliydiler/Ak zarafetimiz ve kibarlığımız övüncümüzdür
Ben Bayburt Erguvanı “Plumbago” diyorlar o kitaplarda/Nazımdan geçemezsiniz/Seyrimin sevabımdan yararlanınız
“Selvia” derler bana/Bir uzun sapa tünemiş güzelliklerim/Bu kır yerlerine büyü ve şifa niyetine/Ne gizler fısıldadım Tanrı tanığım
“Kızıl Gelinciğim” her yerde varım ya/Bu kırlarda daha alımlıyım gibime gelir/Baştan çıkmışım göz göre göre/Bir esrimişim ki sormayın gitsin
Tüm çiçeklere sordum özlemle: “Nasılsınız?”/“Bayburt ol!” dediler “Sağ ol” yerine./“Siz de hep Bayburt kokunuz” dedim/Sözleştik bir yaz yine burada buluşup koklaşmaya

Evet işte böyle, o çiçeklerden tekmil isteyebiliyor musunuz, onlarla hemhal olabiliyor musunuz, hah işte o zaman başınızda o hava eser, soluyun da bakın.

Ben o havayı büyüklerimin mezartaşlarından da alırım sarsılarak:

“İncecik yolunda şimdi yalan/Hayalimde hâlimde bir kızıl elma olduğu/Öyle özgelenmişim ki/Sokakta herkes el/Mezarlık hepten tanış
Can sıkıntım çift yönlü/İçimden dışıma ılgar/Dışımdan içime dörtnal”

Ve Bayburt’a gidip de o havayı başlarda görememek işte yaman koyar adama:

“Anılarıyla ağlayan biri/Eski sözler ve eski yüzler arıyor /Yarenlik bulursa hemen alıyor./Söz üstüne kurulan bu diyardan sözde mi göç eyledi? /Evvel zaman içinde/El üstünde tutulurdu nüktedanlıklar  /Şimdi bu söz bilmezlikler neyin nesidir?”  
Bayburt’un o eski ve ince yolunda/Kavaklar boyu devrilesi/İhbar ihbar esmekte Balhar/Türkülerin ağzı da bir bozulmuş ki sormayın gitsin.”


Ne olur “ihbar ihbar” estirtmeyin ki o balhar’ı, başınızda hep Bayburt havası olsun…  Ve Bayburt hep ufkunuz olsun, ufkundan uzak olsanız da benim gibi:

“Ufkundan uzağım ama ufkumsun
Güldür güldür, çağıl çağıl nutkumsun
Ak alnım, dik başım, övünç tutkumsun
                     Beyrek'li, Korkut'lu, Zihni'li şehir
                     Vadinin içide ninnili şehir”