Başbakan
 Erdoğan’ın Almanya ziyareti öncesinde, eski Türkiye’nin sözcüleriyle aynı dili kullanan Alman medyasının saldırıları gerçeği değiştirmedi. Başbakan Almanya’da bu saldırganlığın, düşmanlığın, nefretin ve kinin dayandığı zihniyetin temellerini bir kere daha teşhir etmiştir. Bu bağlamda Başbakan’ın Almanya gezisi nasıl yorumlanabilir? 


Bu soruya verilebilecek çok cevap var. Birçok kimse,Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bu ülkede yaşayan Türklerle buluşarak, bir anlamda “seçim kampanyasını” bu ülkeden başlattığını düşünmektedir. 


Türkler Avrupa’da 


Başbakan Erdoğan
’ın bu gezisinin sadece Almanya değil bütün batıya verilen bir cevap olduğu söylenebilir: Karşınızda artık eski Türkiye yok. Türkiye’de yakın ilişkilerde bulunduğunuz,”işbirliği yaptığınız çevrelerin üzerinden ilişkilerinizi sürdürerek, onların çizdiği Türkiye tablosuyla ne bu ülkeyi anlayabilirsiniz ne de bu ilişkileri devam ettirebilirisiniz” denilmiştir. Bunda ısrar edilmesi halinde yanlış yapılacağı ikaz edilmiştir.

Başbakan Erdoğan’ın, Köln’de binlerce kişiye yaptığı konuşmada ortaya çıkan manzara dışarıdan şöyle tanımlanabilir: Bu tabloda, ülkesine güvenen bir Başbakan, on yılı aşkın bir süredir başarıyla ülkesini farklı bir yere taşımış ve eski Türkiye’yi ve onun dünyayla ilişkilerini değiştirmiş ve değiştirmeye devam etme kararlılığında olan bir siyasetçi; Almanya’da, Köln’de bir araya gelmiş Türklere “artık arkanızda güçlü bir Türkiye var, kendinize ve devletinize güvenin” diyen bir devlet adamı; yeni Türkiye’nin gücünü ve Almanya’nın bunu fark ederek AB’ye katılım sürecine destek olması gerektiğini ortaya koyan bir lider vardır. 

Almanya ile Türkiye münasebetlerinin tarihi, diğer hiçbir Avrupa ülkesiyle kıyaslanamayacak kadar geniş ve derindir. Abdülhamit Han’dan İttihatçılara kadar, imparatorluğun son yüzyılında her konuda işbirliği yapmış iki ülkenin birçok noktada “ortak kaderi paylaştığını” hatırlatmaya gerek yoktur. Dün Berlin- Bağdat demiryolu projesiyle dönemin en büyük yatırım ortaklığına imza atmış iki ülke, bugün de birçok konuda ortak yatırım yapar konuma gelmişlerdir. Türkiye ve Almanya arasında çıkan sorunların aşılması, dünya sisteminde olduğu kadar Avrupa içinde de “yeni stratejik denge” merkezlerinin oluşumunu hazırlayacak potansiyele sahiptir. 

Eski Türkiye ile iş tutmak 


Batı’yla Türkiye arasındaki temel sorunun kaynağı, Almanya içinde geçerlidir. Batı Türkiye ile ilişkilerini eski Türkiye’nin “politik ekonomik güç merkezleri” üzerinden kurmuştur. Bugün bu merkezde yer alan sınıflar, onların, medyadaki uzantıları, aydın grupları arasındaki temsilcileri, bu ilişkiyi uzun bir dönem “bağımlılık düzeyinde” kabul edip, sürdürmüş olan unsurlardır. 

Türkiye’de, bu unsurların dayandığı eski toplumsal yapının değişmesinin sonucu olarak oluşan toplumsal çoğulculuk, yeni sınıflar, yeni ekonomik kurumlar ortaya çıkınca, eski yapının egemen koalisyonunun üzerinden oluşmuş bulunan dış ilişkiler askıda kalmıştır. Türkiye’nin demokratikleşme, ekonomik gelişme, toplumsal dönüşüm sürecinde yaşadıkları bu unsurların tepkisini çekmiş, onlarda oluşan rahatsızlık “eksen kayıyor” , ”Türkiye mezhepçi dış politika uyguluyor” veya “Erdoğan otoriterleşiyor” gibi kampanyalara dönüşmüştür. 

Almanya, Avrupa, kısacası bütün Batı eski Türkiye’nin rahatsızlıklarını yansıtan ifadelerle meşgul olmak yerine, yeni Türkiye’yi anlamaya çalışırsa, Başbakan’ın Köln’deki çağrısına samimi yaklaşırlarsa, bu bütün Avrupa için daha olumlu bir adım atılması anlamına gelecektir. Avrupa’nın, Türkiye’ siz bir geleceğinin olmadığını anlamak gerekir.