Tanımadığınız bir insana “sen” diye hitap etmek “terk-i edep”ten sayılırdı eskiden, “siz” denirdi, demeyenler uyarılırdı, okullarda asgari nezaket kuralı olarak da öğretilirdi.
AKP iktidarı ve dinci zihniyet, birçok değerimizi paramparça ettiği gibi bu nezaket kuralını da yok etti neredeyse. Devlet dairesine gitmişsiniz, o memur bankonun o yanında, siz bu yanındasınız ya, size siz diye hitap etmez, “siz” diye hitap edilenlerin o daireye işlerinin düşmeyeceğini düşünür. “Sen al şu formu doldur” diye emir buyurur. “Buyurun şu formu doldurun Beyefendi/Hanımefendi” asla demez.
Beyefendi, hanımefendi yerine de “amca, dayı” denmektedir artık.
Hastanelerde öyledir, dolmuşlarda öyledir, sokakta, çarşıda, pazarda ve hatta TBMM ve televizyonlarda bile öyledir.
Ve bir yandan da Osmanlıcılık yapılmakta, Osmanlı’nın torunu olmakla övünülmektedir. Osmanlı’nın eleştirilecek çok yanı vardır ama Osmanlı’da nezaket aşırı derecede idi, bu odunlar bunu öğrensinler önce.
Çeşitlemelerim
Zaman zaman özdeyiş niteliğinde edebi ürünler de üretiyoruz, bugün bunlardan bir demet sunalım:
AKP iktidarı ve dinci zihniyet, birçok değerimizi paramparça ettiği gibi bu nezaket kuralını da yok etti neredeyse. Devlet dairesine gitmişsiniz, o memur bankonun o yanında, siz bu yanındasınız ya, size siz diye hitap etmez, “siz” diye hitap edilenlerin o daireye işlerinin düşmeyeceğini düşünür. “Sen al şu formu doldur” diye emir buyurur. “Buyurun şu formu doldurun Beyefendi/Hanımefendi” asla demez.
Beyefendi, hanımefendi yerine de “amca, dayı” denmektedir artık.
Hastanelerde öyledir, dolmuşlarda öyledir, sokakta, çarşıda, pazarda ve hatta TBMM ve televizyonlarda bile öyledir.
Ve bir yandan da Osmanlıcılık yapılmakta, Osmanlı’nın torunu olmakla övünülmektedir. Osmanlı’nın eleştirilecek çok yanı vardır ama Osmanlı’da nezaket aşırı derecede idi, bu odunlar bunu öğrensinler önce.
Çeşitlemelerim
Zaman zaman özdeyiş niteliğinde edebi ürünler de üretiyoruz, bugün bunlardan bir demet sunalım:
Kara gözlüklerin ardı, öyle korkutur ki beni…
Anıbank!... Anılarınızı abartır ve kabartır..
Kurada torpilli, sırada VİP’çe/Hep aynı nakarat söylem tektipçe
En uykusuz şehir seçilen İstanbul’da uyumaktasın horul horul.
Yarattıklarının ömrü kadardır yazarın ömrü
Ben hasret çekiyorum, o haset, farka bakınız…
Tanrısı başarı, çünkü hiç başaramadı
Zekânı ve yaratıcılığı kullan dedim, şeytanlığa başladı
Ben hayatta en çok kendimle konuştum, it ağzı dinlememek için
Siyasetle seyis aynı köktenmiş, tavlayla meclis de mi?
Yaşam koçuymuş… Yaşam koyunuysan buyur yanına…
Sen sırtı kalın adamlarla dostsun, ben sırtı kalın kitaplarla, anlaşamayız.
Ket, set, gurbet... Güçlü üçlü...
Sümerologlar değil, bu ülkede sömürologlar ilgi görüyor… En başta da din sömürologları…
Kalbiniz durmadan kabrinizi düşünüyorsa ya da birilerinin telkini ile bu oluyorsa, vah size…
Sığları sığıra katmak gerek…
Alparslan’mış… Bence “kalp” aslansın…
İstiklal Marşı bile istiklalini kaybetti bunların diline düşeli.
Kimse kimsenin sırtından geçinmemeli, kimse kimsenin sırtına binmemeli, kimse kimseyi kutsallar adına sırtına bindirmemeli.
Düşünceleri saplantıları ve cehaletlerinin denetimi altında bulunanlar için üzgünüm, tedavi olmalılar.
Korkağın kork ağından...
Kimse kimsenin sırtından geçinmemeli, kimse kimsenin sırtına binmemeli, kimse kimseyi kutsallar adına sırtına bindirmemeli.
Düşünceleri saplantıları ve cehaletlerinin denetimi altında bulunanlar için üzgünüm, tedavi olmalılar.
Korkağın kork ağından...