Ordu Komutanı Vehip Paşa gibi düşünen, Mareşal Fevzi Çakmak’ın anılarında “muvaffak olmuş ikinci Plevne” diye zikrettiği; daha çok Kop Savunması olarak bilinen 1916 Bayburt Savunması; Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında cereyan etmiştir. Çanakkale Zaferi’nden iki-üç ay sonra başlayıp, beş  aya yakın bir zaman devam eden ve karşı tarafı ciddi bir şekilde hırpalayan bu direnme ile diğer cephelerdeki birliklerimiz rahat nefes almıştır. Tüm askeri otoritelere göre, o tarihte Rus Ordusu Bayburt’u geçip Sivas’ın doğusuna ulaşsaydı, Erzincan’daki 3. Ordu’nun durumu kötüleşirdi. Bu yüzden Erzincan’a gitmesi gereken 5. Kolordu da Bayburt’a sevk edilmişti.

Bu savunma, tarih kitaplarında ve resmiyette önemi kadar yer bulamadığı gibi yazılı edebiyatımızda da çok az işlenmiştir. Şehitlerin bir kısmı yıllar sonra toprağa verilebilmiş, altmışlı yıllarda ise Bayburt Postası Gazetesi’nde Osman Okutmuş’un neşriyatının etkisiyle Kop Şehitleri Anıtı yapılmıştır. 1990’da Valilikçe gerçekleştirilen çevre düzenlemesi ile anıt bu günkü haline gelebilmiştir. Ayhan Doğan isimli öğretim üyesinin 1991 yılında yüksek lisans tezi olarak seçmesini saymazsak, üniversitelerimiz ve öğretim görevlilerimiz de 1916 Bayburt Savunmasına ilgisiz kalmıştır.

Çoğu, savaşın şiddetlenip Ordu'nun çekildiği günlerde rahmeti rahmana kavuşan savunmanın kahramanları, defnedilemeyip yıllarca açıkta beklemiştir. Yöre insanı; “kemikleri yamaçlarda güneş vurdukça parlardı” diye ifade ediyorlar durumu. Sonradan Kop Köyü’nde uzun zaman imamlık ve muhtarlık yapan Cafer Güçlü’nün de anlattığı gibi bir çoğu yıllar sonra toplu mezarlara konulabilmiştir. Büyük süngü harbinin geçtiği Kuru Göl civarındaki toplu mezarları, adı geçen şahıs bayburtmedya.com internet sitesinde yayınlanan söyleşide yerinde  göstermişti. Yukarı Kop Köyü’nden İsmail Ağbal da Kuru Göl yakınlarında hayvan otlattıkları zamanlarda 20-30 kafayı bir arada çok gördüklerinden bahisle şehitlerin açıkta kaldığını teyit ediyor. Kop ve civar tepelerde hazine arayanların kazdıkları yerlerde şehitlerle karşılaşıp bırakıp gittikleri, siperlerde öylece kalan kahramanların, ilk zamanlar ayaklarından botlarının çıkarıldığı çevrede devamlı anlatılanlardandır. 1990’lı yıllarda bölgede otlayan büyük koyun sürülerinin ortalıkta şehit kemiği bırakmadığı acı gerçeğini de yine bu yörenin insanları anlatıyor. 

1916’da yakınlarının Bayburt’ta şehit olduğunu öğrenip, şehir dışından ziyaret maksadıyla gelenlere, şehitlik veya mezar yeri gösterilemediği de bir başka acı vakıadır.

1970’lere kadar Kop ve diğer tepelerden boş mermi kovanları, şarapnel parçaları toplanarak şehirde hurdacılara satılmasına rağmen, halen siper yerlerinin etrafından başlamak üzere bu malzemeleri ve o günlerden kalan konserve kutusu, patlamamış top mermisi benzeri şeyleri bulmak mümkün. Koplu Halil İbrahim Ağbal 1940’larda babasının tek bir siperde 6 çuval mermi topladığını anlatıyor.

Zamanla içleri toprak dolmuş olsa da çoğu savaş esnasında kazılmış siperler; Kop’ta, Bahtılı Dağı’nda, Masat Kaledere’de, Ortakol Hörme’deki Kabaktepe’de, Yamalı dağında, Soğanlı Demirkapı’da, Çakırbağ ve Yanıkçam’daki tepelerde kolayca görülebiliyor ve o günlere tanıklık ediyor.

Çakmaslılar’ın anlattığı, yazılı kaynaklarda rastlanmayan olayda; köye yakın Çibons mevkiinde mevzilenen Türk Birliği, yerli işbirlikçilerin haber vermesiyle gece baskınına uğrar, topçu ateşi ile birlikten kimse sağ kurtulamaz. Yaralı olarak köye varan Yüzbaşı Hayri Bey birkaç gün sonra şehit olur ve köy mezarlığına defnedilir.

Çamlıkozlu Cemal Aydın da Yanıkçam Köyü'ne girmeden sağa sapılarak çıkılan Ormanlık Kızıltaştepe’de 1916’da Rus ordusuna ait bir alayın Halit Bey tarafından çekilme numarası ile imha edildiğini anlatıyor. Yine onun anlattıklarından Halit Bey’in Yanıkçam, Kop ve Ahbunus’ta birer atı olduğunu, cepheleri devamlı dolaştığını, bölge insanınca bir efsane kahraman gibi görüldüğünü, Ahbunus gibi küçük bir köyde dahi seyisi Mehmet Bayrak, Kop’ta yaralanan oğlunu hava değişimine gönderdiği Mehmet Hoca gibi çok sayıda ahbabının olduğunu öğreniyoruz. Cemal Aydın’ın dedesi ve dedesinin dört kardeşi bu yıllarda cephelerde askerdir ve hiçbiri geri dönmemiştir.

Rüştü Köyü’nden Mehmet Akbudak ise dedesi Abdul Gafur’un Erzurum’da asker iken, aynı birlikte asker olan amcasının oğlu ile Erzurum düştükten sonra Kop’a sevk edildiklerini, amcasının oğlunun yolda şarapnel parçası ile yaralanıp, şehit düştüğünü; dedesinin ise Kop’ta düşman askerlerince kuşatılarak yaralandığını, daha sonra muhacir olarak Çorum’a gidip 1918’de Bayburt’a döndüklerini anlatıyor. Fevzi Çakmak’ın kuzeyde Haldizen’e gelen düşmanın buradaki milislerce kovulduğu gibi anlatıları da bölge halkının savunmaya aktif olarak katıldığını gösteriyor.

Genel Kurmay’ın 1936'da yayınladığı, Mareşal Fevzi Çakmak’ın anılarından oluşan, 'Büyük Harpte şark Cephesi Hareketleri' adlı eserin beş aylık Bayburt Savunması’nı anlatan kısmından birkaç günlüğüne bakmamız bile bu savaşın şiddetini ve önemini anlatmaya yetiyor:

Bu eserden; düşman ordusunun 15 Şubat 1916’da Erzurum’u, 19 Nisan 1916’da Trabzon’u,17 Temmuz’da ise Bayburt’u aldığını öğreniyoruz. Kitaptan seçtiğimiz günlerde şu olaylar cereyan etmiş:

7 Nisan, Kaledere’ye 3 defa taarruz edip yüzlerce maktul bıraktılar. (Ruslar)
8 Nisan, taarruz edip 180 maktul bıraktılar. Çoruh müfrezemiz Mişankas’a çekildi.
9 Nisan, 13. Türkistan alayı ile taarruz edip, 200 maktulle geri çekildiler. Aynı gün 12 taburla savunmadaki 6 taburumuza üstünlük sağladılar.
9, 10, 11 Nisan’da Kaledere’den ilerlemek isteyen düşman yüzlerce ölü vererek çekildi.
12 Nisan, Rusların 4. Türkistan fırkası Kaledere’ye hücum etti. Birliklerimiz üç Rus bölüğünü imha etti. Yüzden çok esir alındı. Çanakkale’den gelen taburlarımız düşmanı yere seriyordu.
13 Nisan, İki hafta devam eden Kaledere muharabesi neticelendi. Düşmanın 5 alayına karşılık 4 Türk alayı mevziini korumuş, Ruslar’a binlerce maktul verdirilerek hücumları püskürtülmüştü.
22 Nisan, Kop’ta 2600 rakımlı tepede Ruslar 500 maktul bırakıyor. Aynı gün Kuzeyde Hortokop ve Çakmas’ta 200 ölü bırakıp çekiliyorlar.
8 Mayıs, Kop geçidinde Rus taburundan 5 zabit ve 250 nefer esir alınıyor. Esirlerden sadece Kop cephesinde 20 Rus taburu olduğu öğreniliyor.
9 Mayıs, Kop cephesinde 9 zabit, 385 nefer, 5 mitralyöz  Ruslar’dan esir alınıyor.
12 Mayıs, Ruslar Kop ve Bahtlı Dağı’nı ele geçiriyor. 95. alayımız 76 esirle onları geri atıyor. Aynı gün bir Rus bölüğü çığ altında kalıyor.

17 Temmuz’da, Bayburt şehri düştükten sonra da ordu Şiran’a kadar savaşarak çekiliyor, Fevzi Çakmak’ın anıları diğer cephelerle devam ediyor…

Son yıllarda duyarlı insanların siper yerlerini, şehitliğin halini, savunmanın büyüklüğünü yazılı basının desteği ile gündeme getirmesi ile bazı gelişmeler olmuştur. Bu gelişmeler; Anıtlar Yüksek Kurulu'nca bir bölgenin korumaya alınması, anıtın yakınına 2010 yılında Valiliğin maddi katkısı ile şehitliği gezenleri aydınlatan bir  kitabe dikilmesi, Dede Korkut Şenlikleri kapsamında siper yerlerinin ve şehitlerin ziyaret edilmesi ve nihayet ilgili Bakanlık ve il müdürlüğünün Kop civarını Milli Park yapmak için çalışması…

Bu arada Kurtuluş törenlerinde Kop Şehitleri Anıtı’nın ziyaret edilmesi de iyi bir gelişme fakat yer ve zaman olarak çok manâlı değil. Çünkü; Kop ve Bayburt Savunması, şehitliğin bulunduğu tepe ve bahsedilen diğer cephelerde 1916’da  Mart -Temmuz aylarındaki zaman diliminde Rus Ordusu’na karşı cereyan etti, kurtuluş ise Rus Ordusu çekildikten sonra Şubat 1918’de şehir civarında gerçekleşen bir hadisedir.

Haziran 2014