Edebiyatımızda unutulmaz şiirler vardır. Hem şâirini, hatta memleketini ebedîleştirir. Bekir Sıtkı Erdoğan’ın “Hancı”, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Otuz Beş Yaş”, Yahya Kemal Beyatlı’ının “Vuslat”, Orhan Şâik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin”, Âşık Veysel’in “Toprak”, Çıldırlı Âşık Şenlik’in “Can sağ iken yurt vermeniz düşmana”, Necip Fâzıl Kısakürek’in “Kaldırımlar” başlıklı şiirleri; her zaman hatırlanır, ezberlenir, okunur. Hatta bestelenir, mûsikî boyutu kazanır.

Edebiyatımızda unutulmaz şiirler vardır. Hem şâirini, hatta memleketini ebedîleştirir. Bekir Sıtkı Erdoğan’ın “Hancı”, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Otuz Beş Yaş”, Yahya Kemal Beyatlı’ının “Vuslat”, Orhan Şâik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin”, Âşık Veysel’in “Toprak”, Çıldırlı Âşık Şenlik’in “Can sağ iken yurt vermeniz düşmana”, Necip Fâzıl Kısakürek’in “Kaldırımlar” başlıklı şiirleri; her zaman hatırlanır, ezberlenir, okunur. Hatta bestelenir, mûsikî boyutu kazanır.

Bu talihli şiirlerden biri de Bayburtlu Zihnî’nin “Vardım ki, yurdundan ayağ göçürmüş, Yavru gitmiş ıssız kalmış Otağı” mısrâlarıyla başlayan meşhur koşmasıdır. Şiir aynı zamanda Bayburt şehrinin de tanıyan-tanımayan herkesin dikkatini ve tecessüsünü üstüne çekmiştir. Nevres Paşa’nın bu mısrâlar üzerine inşâ ettiği Şehnâz Dîvan da Türk Mûsikîsi Toplusunun (repertuar) nâdide eserleri arasına girmiş, günümüze kadar, plâklarda, filmlerde, radyolarda, sahne programlarında sevilerek okunmuş, şiiri üstüne sohbetler anlatımlar yapılmıştır.

Bayburt’un, dolayısıyla Doğu Anadolu’nun Rus işgalleri sırasında çektiği dramatik acıyı, yaşadığı felâketleri, ölümleri, yakılıp - yıkılmaları, her an Şehnaz Divan ve Zihnî’nin Koşması, günümüze kadar canlı tutmuş, unutulmamasını sağlamıştır. Koşma’nın Bayburtluların bildiği ve okuduğu Muhayyer makamında ve Aksaksemaî usûlünde, güzel bir bestesi daha vardır. Zihnî’den söz eden hayli kaynak vardır. Fatin Tezkiresi ve Ârif Bey’in “Başımıza Gelenler” kitapları gibi. Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu’nun eski harflerle kaleme aldığı , “Erzurum Şâirleri” kitabındaki Zihnî bölümü ise ayrı bir hususiyet arzeder.. Fındıkoğlu, daha sonra 1950 yılında, Beyburt Kültür Derneği adına büyük boy “Zihnî” kitabını bastırmıştır. İbnülemin Mahmut Kemal İnal “Son Asır Türk Şairleri” kitabının 4. cildinde ( sayfa 2015-2023) Zihnî hakkında malûmat vermektedir.

***

Sayfamıza koyduğumuz fotokopi, Dostumuz Veysel Gider tarafından facebook sayfalarında yayınlandı. Büyük heyecanla karşıladığımız bu resim, Zihnî Divânından alınmış ve Bayburt’u metheden bir şiirdi. Divan’ın ve Zihnî’nin eserlerinin, İbnülemin Kütüphânesi ile “Yazma Eserler” kütüphânesine intikal ettiğini biliyordum.

Nitekim İbnülemin: “Divanı 160 büyük sahifeden mürekkeb olarak hicrî 1293 (1852-1853) senesinde oğlu Hattat Ahmed Revayı (Efendi) tarafından İstanbul’da, Tavşan Taşında Süleyman Efendi’nin matbaasında bastırılmıştır. Matbû divanının nihayetinde:

Ezel te’lifimin tarihidir ‘Yek nüshai aşkım 1255’
Bu tebyizin dahi oldu tamamı sali ‘Sagarda 1270’ diyor”

***

Gazel daha önce de okunmuş ama, eski divanlar okunurken, aruz ve o günlerin imlâsı ile okumak çok önemlidir., İşte önceki okumalarda bazı aksaklıklar hissettim ve Aziz dostum Udî Osman Nuri Özpekel’den yardım istedim. Ben de bazı kelimeleri çözememiştim. Osman, epey çalıştıktan sonra, son kontrolü Muammer Ülker Hocaya yaptırmış. İşte Zinî’nin Divanındaki “Bayburt” şiirinin son okunuşu:

Zihnî’nin Bayburt Gazeli

Âşinâ-yı hakâyık u mecazdır Bayburd,
Neşr ü tahsilde Mısr u Hicazdır Bayburd.

Sünbülü yok , gülü yok, andelîbi var amma,
Ahd-i gül-geştde şehr-i Şîrâz’dır Bayburd.

İlm ü edyânın olur anda füsûlü icrâ,
Nısfı sermâ ise de nısfda yazdır Bayburd.

Bir kılı kırk yaran Uslu gibi âlim var,
İlm ü tefsiîr ile hilkat-tırâzdır Bayburt.

Ulemâsındaki Zihnî, verâ’ u zühd ü salâh,
Belde-i sâirede azdan azdır Bayburt.

Mart 2011