Üniversitelerin kurumsal
yatırım ve cari harcamaları ile öğrencilerinin harcamaları, kuruldukları kentlerde gelir yaratıcı etkide bulunur. Söz konusu etkiler kısa vadede yerel halkın gelir seviyesine olumlu katkıda bulunduğu için, üniversitelerin kurulması ve öğrenci sayılarının hızla artırılması o yörenin halkı tarafından ısrarla talep edilir. Ancak yeni kurulmuş olan bir üniversite, fiziki yapılaşma ve öğrenci sayısı itibariyle optimum noktasına ulaştıktan sonra, hizmet kapasitesini korumak zorunda kalır. Bu nedenle de üniversitelerin harcamaları vasıtasıyla gelir yaratma etkileri, belli bir noktadan sonra sınırlı kalmaktadır.
Bundan dolayıdır ki, üniversitelerin esas işlevleri olan
eğitim-öğretim, araştırma ve toplumsal hizmet üretimleriyle yerel/bölgesel ve ulusal ekonomiye yapabilecekleri sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınma etkileri daha çok önemlidir. Çünkü üniversitelerin fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokullarında verdikleri
eğitim-öğretim hizmetleri sonucu yetişen gençler, nitelikli eleman olarak üretime ve böylece üretimde verimliliğin yükselmesine katkı sağlar. Öğrencilerin bazıları ayrıca eğitim-öğretim sürecinde
yarı zamanlı (part time) çalışarak özellikle yerel ticari işletmelerde eleman ihtiyacının karşılanmasında rol yüklenebilirler. Bu öğrencilerin bazılarının tahsilini tamamladıktan sonra, üniversitenin bulunduğu şehirde kalması,
girişimci olarak ekonomide rol alması da ihtimal dahilindedir. Öte yandan öğrencilerin yerel halk ve yerel sivil toplum kuruluşlarıyla girecekleri iletişimin etkisiyle, önemli sosyal ve sanatsal faaliyetler gerçekleştirilebilir ve böylece
ilgili üniversite kentinin günlük hayatına renklilik ve zenginlik katılabilir. Üniversiteler yukarıda sayılan ve diğer eğitim-öğretim işlevlerinde başarılı oldukça, nitelikli emek zengini olacak kente
diğer kentlerden ve yurtdışından yatırımcıların gelmesi de kolaylaştırılmış olacaktır.
Üniversitelerin
ikinci işlevi olanaraştırma faaliyetleri ise, istihdam ettikleri öğretim elemanlarının marifetleriyle gerçekleştirilir. Öğretim elemanları akademik süreçte lisans eğitiminden sonra, yüksek lisans, doktora, doçentlik ve profesörlük aşamalarını kat edebilmeleri için, çeşitli araştırmalar yapmak zorundadır. Söz konusu araştırmaların öncelikle yerel/bölgesel sorunların tespiti, analizi ve çözümlerine yönelik olması, yöre halkının beklentileriyle uyumlu bir üniversite misyonunun oluşturulduğunu gösterir; yani üniversitelerin üniversal düşünüp yerel uygulamayı tercih etmeleri esas felsefeleri olmalıdır. Bu bağlamda
yüksek lisans ve doktora tez konularının yerel sorunları kapsaması;
üniversite-çevre işbirliğinin doğrudan yerel sorunlara yönelmesi;
araştırma ve uygulama merkezlerinin yerel sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde yapılandırılması tercih edilen uygulamalardır. Üniversiteler, kurdukları
teknopark, teknokent ve teknoloji transfer ofisleri gibi araştırma ve geliştirmeye hizmet eden şirketler ve merkezler, bu kapsamda başat rol yüklenirler. Yüksek lisans ve doktora tezlerinin, diğer bilimsel araştırmaların maddi olarak ve reel bazda desteklenmesinde ve böylece öğretim elemanlarının teşvik edilmesinde, üniversitelerde rektörlüklere bağlı hizmet sunan
Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi (BAP Birimi) çok değerli bir kaynak özelliği taşımaktadır. BAP Birimi’nin kaynakları, üniversite yönetimince amacına uygun olarak değerlendirilerek, tezlerin ve bilimsel araştırma projelerinin yerel/bölgesel konulara yönlendirilmesinde etkin bir araçtır. Ayrıca bilimsel araştırma sürecinde öğretim elemanlarının yakın üniversitelerde çalışan öğretim elemanlarıyla işbirliğine gitmeleri rekabet yeteneklerini artırır. Bu bağlamda disiplinler arası araştırmalar da tercih edilen diğer bir işbirliği türüdür.
Üniversiteler,
üçüncü işlevi olan toplumsal hizmet kapsamında ise, yerel halka, işletmelere çok çeşitli kurs, konferans, şenlik ve benzer sosyal, sanatsal ve eğitim etkinlikleri organize ederler. Bu çerçevede girişimcilik, işletmelere eleman yetiştirme ve meslek edindirme gibi kurslar düzenlenir; musiki, resim, ebru, hat, jimnastik ve benzeri kurslarla sanatsal ve sportif hizmetler halka sunulur. Söz konusu faaliyetler, her üniversitenin vazgeçilmezi olan ve rektörlüklere bağlı olarak kurulan
Sürekli Eğitim Merkezlerinin marifetiyleyürütülür. Organize edilen kurslar ve etkinlikler için, illaki üniversitenin kendi fiziki ve beşeri kaynaklarına bağımlı kalınmamakta, diğer üniversitelerin ve piyasanın imkânlarından da yararlanma yoluna gidilmektedir. Sürekli eğitim merkezlerinin düzenledikleri kurslar ücretli olmakla beraber, kursların fiyatları halkın ekonomik şartlarını zorlamayacak seviyelerde tutulur. Bu kapsamda üniversite tarafından yürütülecek etkinlikler, halkın doğrudan faydasına yönelik olması nedeniyle üniversite-halk/çevre bütünleşmesine de olumlu etkide bulunur. Sürekli eğitim merkezlerinin faaliyetlerine,
yaşam boyu eğitim düşüncesi esasalınarak, gelişen ve değişen Türkiye ve dünya şartlarına ve toplumun ihtiyaçlarına göre, yeni mesleklerin eğitim kurslarının düzenlenmesi de dahil edilmektedir.
Yukarıda açıklanan üç işlevin dışında üniversiteler, öğrencilerine
Sağlık-Kültür-Spor Dairesi (SKSD) başkanlığıvasıtasıyla mekânsal, organizasyonelolanaklar sunar; Türkiye’nin farklı illerinden gelen ve farklı yeteneklere sahip üniversite öğrencileri SKSD marifetiyle, yöre halkıyla/sivil toplum kuruluşlarıyla karşılıklı etkileşime girerler. Yerel kültürel ve sportif potansiyellerin zenginleştirilerek gelişmesine katkıda bulunurlar. Ayrıca bölgesel ve ulusal yarışmalara katılan öğrenciler, otomatik olarak kentin tanıtımını da yapmış olurlar.
Üniversiteler, yukarıdaki faaliyetlerini yürütürken başarılarının şahıslara bağımlı kalmaması ve süreklilik kazanması için, kurumsallaşma adına yönetmelik/yönerge gibi yazılı usul ve esaslara dayalı olarak çalışmalarını yürütmek durumundadırlar. Aksi takdirde kalkınmanın temelini oluşturan üniversiteler kendi kendini besleyen gelişme dinamiklerinden mahrum kalırlar. Özellikle yeni kurulan üniversiteler, mevcut ve geleceğe yönelik sağlayabilecekleri fiziki, teknik ve akademik imkânlarını dikkate alarak, uzun vadeli ve ayakları yere basan stratejik planlar hazırlamalı ve hangi somut sorunlara hangi somut çözümler geliştirebileceklerini belirlemeli ve ona göre hareket etmelidirler; bu bağlamda üniversitelerin aşağıdaki sorunun cevabını ayrıntılı bir şekilde araştırarak ve tartışarak kuruluş felsefelerini sorgulamalarının yanlış bir yöntem olmayacağı kanaatindeyiz:
Acaba “bilimin evrenselliğini ihmal etmeden yerel/bölgesel kalkınmaya katkıda bulunmaya öncelik vermek” gibi gerçekçi bir “üniversite misyonu” oluşturmak, daha akıllıca olmaz mı?
Yukarıdaki tanım ve açıklamalar, üniversitelerin hem yarattıkları harcamalar ve hem de ürettikleri eğitim-öğretim, araştırma ve toplumsal hizmetlerle bulundukları kentin kalkınmasında belirleyici bir etkiye sahip olduklarını göstermektedir. Bu nedenledir ki, BAYPROJE olarak yeni kurulmuş olan
Bayburt Üniversitesi’nin işlevselliğini çok önemsiyor, düzenlediğimiz toplantılar ve araştırma yazılarımızla bu konunun altını çiziyor ve ülkemizin diğer illerinden uygulama örnekleri göstermeye çalışıyoruz.
Bu bağlamda BAYPROJE olarak, Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ömer Selçuk EMSEN ve ekibine hazırlatmış olduğumuz
“BAYBURT İlinin Gelişme Potansiyelleri ve Bu Potansiyelleri Desteklemede Üniversitenin Muhtemel Rolleri” konulu araştırmayı (www.bayproje.org/yayınlarımız bölümünden ulaşılabilir) ilgilenenlerin okumalarını öneriyoruz.