Türkiye son yıllarda Suriye politikasında attığı yanlış adımların bedelini ödemek zorunda kalarak, sınırlarını açıp milyonlarca Suriyeliyi ülkemize aldı. Sığınmacılar önce kamplara yerleştirildi; buralar dolunca kontrolsüz, başıboş bir şekilde bütün Türkiye şehirlerine yayıldılar. İstilâya uğrayan bazı şehir veya ilçemizin nüfusunun sığınmacı sayısının altında kaldığı görüldü.
Kıyılarımıza vuran cesetleri, sokaklarda dilenen kadın, çocukları ve perişan halleri ile insanlarımızın içini eriten sığınmacıların durumu, Türk toplumunda ekonomiden eğitime, işsizlikten konuta, sağlık sisteminden demografik yapıya kadar bütün dengeleri olumsuz yönde etkiledi. Toplumumuzun kültür dokusunu değiştireceği belli olan bu sığınmacı göçü Türkiye için çok büyük bir güvenlik sorunu haline geldi.
Türkiye'den AB ülkelerine gitmek amacıyla ölüm yolculuklarını göze alan sığınmacılar bütün Avrupa’nın korkulu rüyası oldu. Türkiye’den çok daha az sayıda sığınmacı bu ülkelere girse de, vatandaşlar son seçimlerde bunu bile engellemeyen iktidar partilerine oy vermeyerek cezalandırdı. Halkın baskısıyla zor durumda kalan bu hükümetlere Türkiye can simidi oldu. AB, Türk Hükümeti’ne vize muafiyeti havucunu göstererek sığınmacıları Türkiye’ye geri kabul anlaşmasını imzalattı. Sığınmacılar elimizde kaldı, Avrupa derin bir nefes aldı; vize anlaşması da gerçekleşmedi.
Sığınmacıların yalnız barınma ve beslenme masrafları bile Türkiye’nin kaldıramayacağı bir yük iken, bir müddet önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriyeli sığınmacılara “vatandaşlık imkânı” verileceğini söyledi. Yasalarımıza göre, sığınmacıların vatandaşlığa alınması cumhurbaşkanı veya başbakanın tek başına vereceği bir karar değildir; zira sığınmacıların vatandaşlığa alınması, ilgili Türk vatandaşlığı yasasına göre düzenlenmekte; süre ve Türkçe bilme gibi şartların yerine getirilmesi gerekmektedir.
Zengin ABD ve Avrupa ülkelerinde ise vatandaşlığa alma şöyle gerçekleşiyor:
ABD vatandaşlık verdiklerini genellikle doktor, mühendis gibi akademisyenler ve nitelikli mesleği olanlar arasından seçiyor. Diğer sanayileşmiş ülkeler vatandaşlığa almak için, en az 5 yıl o ülkede oturma ve çalışma izni olmasını, sabıkalı olmamasını şart koşuyor.
Nüfusu yaşlanan, iş gücüne ihtiyaç duyan Almanya’da, Alman vatandaşlığına alınmak için en az 8 yıl Almanya’da yaşamak, geçimini sağlarken hiçbir Alman sosyal kurumundan yardım almamak, Almanca bildiğini sınavla kanıtlamak ve Alman toplumuna uyum sağlayabileceğini göstermek gerekiyor. Almanya, 50 yıl önce bu ülkeye gelip çalışan, bu ülkenin vatandaşı olmuş Türklere çifte vatandaşlık hakkı tanımıyor. Almanya uzun yıllardır bu ülkede yaşayıp çalışan fakat Türk vatandaşlığında kalanlara yerel seçimlerde bile oy kullanma hakkı vermediği gibi, Türkiye’den evlenenler eşlerini bir yıl sonra, ancak dil sınavını başarması durumunda Almanya’ya getirebiliyor.
Görüldüğü üzere her ülke vatandaşlığa almada ince eleyip sık dokuyor. Bize göre; Türkiye’nin vatandaşlık için Suriyeli sığınmacılarda yasal şartlardan başka göz ardı edemeyeceği diğer bir husus ise; ülkemize girenlerin kim olduğunu bilmemiz gerektiğidir. Çünkü geçmişte ülkemize düşmanlık etmiş, zarar vermiş, ihaneti belgelenmiş olan insanları, grupları bilmemiz ulusal güvenliğimiz açısından çok önemlidir. Türkiye’ye girenler arasında; Türk Devleti’ne isyan ettikleri, yabancı devletlerle işbirliği yaptıkları için 1915 yılında tehcir edilip Suriye’nin kuzeyine, Halep ve çevresine yerleştirilen çok sayıda Ermeni vardır. Eğer günümüzde PKK ile birlikte hareket eden Ermeni Taşnaklara Türkiye vatandaşlığı verilirse, Türkiye’nin içine kendi elimizle bir “Truva Atı” sokmuş ve bunların vatanımızda belli bölgelerde nüfus yoğunluğu kazanıp “Demokrasicilik oyunu” oynamalarını sağlamış olacağız. Bu da şer örgütlerine Türkiye’yi ele geçirmek için yarım kalan işlerine devam izni demektir.
Bundan başka sayıları, doğumlarla iki yıl sonra 4 milyona ulaşması beklenen Suriyeli sığınmacılara anayasaya aykırı olarak açılan 600 okulda Arap diliyle eğitim verilmekte, ülke içinde yeni bir azınlık meydana getirilmekte, demografik yapımız esaslı bir biçimde değiştirilmektedir.
Çok sayıda Suriyeli sığınmacıya vatandaşlık verilmesinin diğer olumsuz yanları ise; kendi ülkesinde vatandaşlarının işsizlik, güvenlik ve bunun gibi diğer sorunlarını çözememiş bir yönetimin vatandaşlığa alınacak bu sığınmacıların ihtiyaçlarını nasıl çözeceğidir?
Kendi vatanını düşmana karşı koruyacağı yerde kaçan, Türk vatandaşlığı verilmesi düşünülen Suriyeli sığınmacılar, yarın düşman tehdidine maruz kalmamız halinde ülkemizi de bırakıp kaçacaklardır.
Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesi bir oldubittiye getirilmeyecek önemli bir karardır. Bu yüzden konu enine boyuna tartışılmalı ve sonunda halk oylamasına gidilmelidir.