Ülkemizde kendilerini dinin sahibi sanan ve sayan bir zihniyet vardır öteden beri, bunların geleneğinde sicilinde “En yüksek sanat erbabı peygamber, filozof, halife ve hukuk bilginleridir” diyen Şeyh Cemalettin Efganî’yi bile peygambere hakaretle suçlamak vardır.

Kimdir Şeyh Cemalettin Efgani? Büyük Türkçü bilim insanımız Yusuf Akçura “Türkçülüğün Tarihi” adlı eserinde onu şöyle tanıtıyor: “Şeyh Cemaleddin’e ‘büyük Müslüman’ veya ‘büyük doğulu’ deyip geçebiliriz. Bu büyük doğulunun faaliyet gayesi, hatta hayat gayesi, Doğu İslamiyet’inin gerileme ve çöküş sebepleriyle, bu çöküşün önünü alabilecek çareleri aramak, bulmak ve uygulamaya çalışmaktı”

Efgani’nin bu gayesini İstiklal Marşı şairimiz İslamcı Mehmet Âkif anlamış, ondan ve onun öğrencisi Mısırlı Muhammed Abduh’tan etkilenmiş, ünlü Türkçü şairimiz Mehmet Emin Yurdakul da anlamış ve bu şeyhe mürit olmuş. Ama Osmanlı döneminin üniversitesi olan Darülfünun-i Osmani, “Sen nasıl peygambere sanatkâr dersin, sen nasıl peygamberi; filozof, halife ve hukuk bilginleri ile eş tutarsın?” diyerek, Şeyh Cemalettin Efgani’yi peygambere hakaretle suçlamış ve konferanslarını yasaklamıştır.

Bu olay 1870’de olmuş, Efgani, Osmanlı ülkesini terk etmiş. Aradan 152 yıl geçmiş, aynı kafalar şimdilerde azıcık eleştirel bir yazı ya da şiir kaleme alanları şikâyet edip bir tür “boyun eğdirme hukuku” oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Ah ülkem vah ülkem!

VE SEYF-ÜL MESLUL

Hz. Muhammed’den 600-700 yıl sonra yaşayan ve İslam Tarihinde “Fakih”ler, yani “Hukuk Bilgin”leri olarak adlandırılan bazı kimseler, peygamber döneminde hukuksal bir temeli olup olmadığı belli olmayan peygambere hakaret fiillerini, kendi sübjektif görüşlerince algılamışlar, saymışlar, yorumlamışlar ve böylece bir “peygambere hakaret ceza hukuku” oluşturma gayretine girmişlerdir. Bu fakihlerden ikisi bu konuda oldukça hacimli kitaplar da yazmışlardır. İbn Teymiye (1263-1328), 600 sayfalık kitabının adını “Sarımü’l Meslul” koymuştur, anlamı “kınından çekilmiş kılıç” demektir. Yani kitabın adında bile peygambere hakaret fiillerinin cezasının kılıçla verileceği açıkça ilan edilmektedir. Teymiye’ye göre “Her olumsuz söz, kinaye, teşbih bile sövme sayılır ve cezası ölümdür.”

İmam Subki (1327-1370) ise Teymiye’yi de aşarak 700 sayfalık bir kitap kaleme almış ve kitabının adını da Teymiye’ninkine benzetmiştir: “Seyf’ul Meslul”, yani “din uğruna çekilmiş kılıç.” 

VE NEDEN BUNLARDAN SÖZ EDİYORUM?

Sevgili okurlar, bu yazımda neden peygambere hakaret konusunu işliyorum diye merak ettiniz değil mi? Söyleyeyim hemen, çünkü ben de Cemaleddin Efgani’nin akıbetine uğratıldım. Bir şiirimde Hazreti Muhammed’e hakaret ettiğim gerekçesiyle 7,5 aya mahkûm edildim.

Davanın içerik ve ayrıntısına girmiyorum, istinaf mahkemesine gidecek avukatım, daha yargı yolları tükenmedi. Ben bu bağlamda biraz tarih dersi vermek istedim. Zaten mahkemede de tarih, din ve hukuk dersi verdim. İleride o mahkeme safahatı bir kitabımda yer alacaktır ve okuyanlar da bu ders verme iddiamın doğruluğunu göreceklerdir.