Nisan yağmuru başlayınca
"istiridyeler denizin üzerine çıkar, açılır ve içine bir kaç nisan yağmuru damlası alır, kapanır ve tekrar denizin derinliklerine çekilirlermiş"…
İşte inci, bu nisan yağmuru damlasından oluşurmuş!
Ne hoş değil mi?
Nisan yağmurlarının tüm yurdu esir aldığı günlerdeyiz.
Nisan yağmuru yağdığında yağmurun toprakla, yağmurun denizle, yağmurun çeşitli nebat ve tenle vuslatını izlemek yahut nisan yağmurunda ıslanmak huzur vermez mi? Yağan yağmurun ardından buğulu cam önünde, bahçede, saçaklar altında sevdiğimiz kişilerle çay içip hem halleşmek, sohbet etmek içimize
"yaşamak" diye sessizce fısıldamaz mı?
Yağmur ve çay!
"Rahmet ve muhabbet"
***
Mevsimlere Ankara'dan bakmak bir başka güzel.
Mevsimlere ve insanlara...
Bu şehir öksüz. Cumhuriyetle birlikte kalkınmış (!) olsa bile şehrin resmiyeti, gri tonlu resmi binaları, gri sokakları ve caddeleri, yeşilin bile griye dönüştüğü parkları, gri tonlu heykelleri, asık yüzlü beyleri, baloya gider gibi süslü hanımlarıyla...
Ankara!
"Şuh bir bahar sabahı, şuh ve kaprisli. Güneş kirli bir leke gibi saklı bulutların ardında, tüyleri ıslak kuşlar heykeli kuşatmış, ıslak kaldırımlar yalnızlık kokuyor, başı önünde bir şey arar gibi yürüyen beyler, baloya gider gibi süslü hanımlar. Simsarlar sesleriyle, kuşlar ezgileriyle birazda olsa sükutunu bozuyor şehrin. Yaşanmışlık katıyor. Kırık dökük ıslak kaldırımlar, kuş yemi satan dede, ellerinde termoslarla seyyar çaycılar. Duraklar insan seli, kalabalık sessizlik, kalabalık yalnızlık, kalabalık korku"...
Ankara güne başlıyor.
Yağmuru birbirine şikayet eden sakinleriyle!
Herkes yağmuru sevecek değil ya? Alışmışız bir kere toplum olarak modern, susuz akvaryumlarda
"aynalı yapılarda" yaşamaya...
-Alış veriş toplumu olduk özetle.-
***
Nisan yağmuru güzeldir...
Yağmur tanelerinin toprakla vuslatı ve çay kokusu.
"Çay üç harflidir, üç'ün olduğu yerde içilir" derler.
Biraz açtığımızda; sen, seni seven, seni yaradan. Çay yağmurun toprakla vuslatından sonra kalbimizi burnumuza getiren yaşamakla "toprak kokusuyla" bir başka sarıyor.
Hayatımızın her anında büyük yeri olan çay nisan yağmuruyla bir başka değer kazanıyor. Rahmet ve muhabbet.
Rahmet diyorum çünkü; ağlayarak temizleyemediğimiz kirli dünyamızı temizliyor. Tomurcuklara hayat verip filizlendiriyor.
Muhabbet diyorum çünkü; hayatımızın her anında bizimle bütünleşmiş günümüzde her şeyin, her kesimin ortak paydası; çay!
Çay hazır, akasyalar çiçek açmış, bahçemiz buram buram bahar kokuyor, aldığımız nefes yüreğimize yaşamak diyor.
Yok mu çay içip hem halleşecek kimse?
Dargın olduğumuz, isteyerek yahut istemeyerek kalbini kırdığımız, gel bir çay içelim demeye utandığımız insanlar vardır elbet!
Vakit kaybetmeyelim!
Yaza ramak kala; yağmur tadında, çay sıcaklığında...