Hikaye meşhurdur. Bıçkının biri İstanbul’da bir Musevi yurttaşı yakalamış, başlamış dövmeye... Musevi “ne oluyor?” deyince, bıçkın hem vuruyor hem de söyleniyormuş: “Siz Hz. İsa’yı niye öldürdünüz?” Musevi can havliyle “O dediğinden bu yana yüzlerce yıl geçti” demiş. Bıçkın, vurmaya devam etmiş: “Bana ne ben şimdi öğrendim”.
 
Bu hikayeler şaka gibi anlatılır. Ama bugünlerde gerçek oldu. “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde Sultan Süleyman’ın oğlu Mustafa’yı haksız yere ve zalimce öldürttüğünü görenler Türbesini doldurmaya başladılar. Ağıtlar yakılıyor. Yakında mevlit de okutulur, helva da dağıtılır.
 
İnsanlarımıza Osmanlı dönemi başından sonuna kadar öylesine yükseltilerek ve yüceltilerek anlatıldı ki, böyle bir hadisenin olabileceğini hatırına bile getirmeyen halkımız derinden sarsıldı. Halbuki, daha neler var neler… Onları geçelim de, konumuza dönelim.
 
TV’lerde de bu konu tartışılıyor. Adının önünde Prof. Dr olan birisi ağzını açıyor, yumuyor gözünü… Osmanlıya toz kondurmuyor. Yaptıkları her şey doğru, ona göre… Bu arada sunucu halkın bu işi nasıl karşıladığını soruyor. Meğerse halk hiç tepki göstermemiş. Zaten Kanuni de Rüstem’i görevden almış, nokta… Ya yalan söylüyor ya da sığ adamın biri…
 
Öncelikle Kanuni halkı yatıştırmak için damadı Rüstem’i görevden aldı, doğru ama kısa zaman sonra da sevgili karısı Hürrem’i ve sevgili kızı Mihrimah’ın baskılarına dayanamamış ve başarılı Vezir Tameşvar Fatihi Kara Ahmet Paşa’yı idam ettirerek yerine Rüstem Paşa’yı getirmiştir. Ölünceye kadar da bu karanlık adam görevde kalmıştır.
 
Kanuninin büyük ve güçlü bir Padişah olduğu doğrudur. Kendisine kadar Osmanlının biriktirdiği büyük kudreti iyi kullanmıştır. Ama döneminde çöküşün bütün tohumları da atılmıştır. Oğullarını, torunlarını, masum Vezirleri, Piri Reis gibi olağanüstü bir bilgin Reisi öldürmesini bir yana bırakalım. Asıl büyük yanlışı Türk Piri Paşa’yı vekarının altında ezildiğinden, onu azledip yerine elini ayağını yıkadığı suyu içecek kadar dalkavuk olan İbrahim Paşa’yı Sadrazam yapmasıdır. Dönmemiş dönmeler, Devşirilmemiş devşirmeler dönemi böyle başlamıştır. Yukarıda adını anmadığımız Prof. Ve benzerlerini sandığı gibi, süslü püslü adlar alan Padişah hanımlarının dönmüşlüğü de çok kuşkuludur. İçlerinde açıkça Aya İrini Kilisesine devam edenler de vardır. 2. Mahmud’un annesi Mihrişah Sultan gibi ölümüne yakın günah çıkartmak için Papaz getirenlerde…
 
Olsun kimsenin dinine imanına karışmak niyetimiz yok. Ama kimse de gerçekleri çarpıtıp Hürrem gibileri evliya mertebesine yükseltmeye kalkışmasın, diyoruz.
 
Halkın Kanuni’ye gösterdiği tepkinin çok büyük olduğunu da söylemek istiyoruz. Bu konuda birçok şiirler yazılmıştır. Söz gelimi kendisi sancakbeyi (tümgeneral) rütbesinde bir asker olan büyük Mesnevi şairi Taşlıcalı Yahya bey, açıkça Rüstem’in idamını isteyen ve Sultan Süleyman’a da dokunan bir mersiye yazmıştı. Bütün ordunun duygularını dile getiren bu şiir okunduğu zaman binlerce kişi hüngür hüngür ağlamıştı.
 
Şair Sami’nin Mersiyesi ise doğrudan Kanuni’yi hedef almıştı. Bu şiirden örnekler vererek, bu yazıyı da bitirelim:
 
İntikaamın alayım demiş iken Sürh-serin (kırmızı başın)/Kastedip canına kıydın ne revadır Püserin (oğlunun)/Bu değil idi garaz kalsa cihanda eserin/Taç ü tahtın kime kaalır. Kime bu mülkü yerin/Bu firak odunu (ayrılık ateşini) duyar nice (nasıl) yanmaz cigerin/Bu eğer erlik ise ancak olaa bu hünerin/Padişehsin tutalım yok mu Huda’dan hazerin (Allah’tan korkmaz mısın)/Mustafa n’oldu hani n’eyledin â Padişehim/Bide bu tac ü kaba bir teni üryan (çıplak beden) olasın/Hayhay ettiğine sonra peşiman olasın/Acıyıp oğluna çok derd ile giryan (ağlayan) olasın/Mustafa n’oldu hani n’eyledin â Padişehim/Ey Şeh-i kânı kerem sende adalet bu mudur/Şeh-i alem olasın sende inayet bu mudur/Padişehler ki ezel ettiği adet bu mudur/Ehli tedbir olana fehm ü kiyaset bu mudur/Sen Muhibbi olasın sende muhabbet bu mudur/Mustafa gibi ciğer-küşene şefkat bu mudur/Âli-ile kıydın ana (çoluk çocuğuyla öldürdün) hani hakikat bu mudur/Yok yere kan edesin yani hilafet bu mudur/Mustafa n’oldu hani n’eyledin â Padişehim
 
Halk şairlerinin Sultan Süleyman’a yazdıkları çok daha ağırdır da bizim yerimiz kalmamıştır. Anlaşılan o günkü Osmanlı insanı daha vicdanlarından soyutlanmış değildi. Bugün prof geçinen vicdansızlar gibi Mustafa’yı da haksız bulan yorumlar yapacak kadar…