Katledilen değerli aydınlar sayılırken, solun ağzı açık Kürt yardakçısı olan bölümü, bunların arasına Musa Anter’i de katıyor… Değerli bir aydınmış, derin devlet, yeşil denilen karanlık adama katlettirmiş…
Musa Anter’in “Yön Yayınları” tarafından yayımlanmış hatıraları var, bakalım neler diyor bu “değerli aydın”…
“Ne tuhaftır ki resmi zihniyet hâlâ değişmemiştir. Örneğin, gebertilen köy korucularına şehit ve yine 20 milyon Kürt vatandaşlarının canı, ciğeri olan PKK partizanlarının katline ‘öldürülme’ diyorlar… Belki Türk ve diğer etnik kökenli vatandaşlarımız bu olayı anlamazlar ama Kürt kökenli vatandaşlarımız resmi beyanatın tersine ve daha da haşince ters yüz ediyorlar. Yani korucu ölüsüne ‘gebertildi’, PKK ölüsüne de ‘şehit oldu’ demektedir.”
Peki Bay Anter’in “Kürt yurttaşların canı ciğeri” dediği PKK, bu Anter’e hangi gözle bakmış, hangi muameleyi yapmış, ona da Aksiyon Dergisi’nin 595. sayısına bakarak cevap verelim. Efendim, bu “Kürt halkının canı ciğeri PKK”, bu “Aydın Anter”den o günün parasıyla tam 22 milyon lira haraç istemiş. Anter ağlayıp sızlamış, devreye birçok insanı koydurmuş ve sonunda Abdullah Öcalan, bu aydın arkadaşın haraç borcunu sildirmiş (olayın ayrıntılarını merak edenler, Edebiyatlaşan Vergiler adı kitabıma bakabilirler).

Evet, anılarına dönelim yine bu “aydın kişi”nin.

Şeyh Sait’in mezarının üstüne rakı fabrikası yapılmış güya. Atatürk demiş ki “Onlar bana sarhoş diyor, oraya bir içki fabrikası yapın, kemikleri ebediyen sarhoş olsun…”
Yahu Atatürk bunu demiş ve yapmışsa, gözümde iyice büyür, bugün de bu ülkede mezarının üstüne içki fabrikası yapılacak nice nice hainler var. Onlar var ama Atatürk yok işte…

Ah Atatürk ah!

Anter, bilindiği gibi Marksistti, komünistti… Fakat bakın, sıra Said Nursi’ye gelince neler diyor: “Nitekim son Kürt filozofu ve azizi olan Saidi Kürdi yani Saidi Nursi’nin en layık lakabı Bediüzzaman’dır. Anlamı, devrinin en büyük bilgini demektir.”
Evet, Türk olup da bu Saidi Kürdi’yi yere göğe koymayan saftirikler uyanırlar mı acaba? Sanmam, onların beyni ipotek altındadır. Bakın ben Yeniçağ’da 2011 yılında neler yazdım, şahitli ispatlı, bunların üzerinde düşünmek yerine bu Nurcular, fotoğrafımın yanına gamalı haç koyup hakaretler ettiler. İşte o yazdıklarım, aklı başında insanların iz’anına ve vicdanına sunuyorum:

“Bize yıllardır anlatırlardı Nurcu arkadaşlarımız, efendim, Şeyh Sait, Said-i Nursi’ye haber yollamış isyan çıkarmadan önce, o da demiş ki ‘Ben İslamiyet’e bunca hizmet etmiş Türk kavmine ihanet edemem”.
 
Peki nedir bu işin doğrusu? HDP milletvekili Kürt Nurcu Altan Tan, TİMAŞ yayınları tarafından yayımlanan ‘Kürt Sorunu’ adlı kitabında bakınız neler yazıyor:

‘Şubat 1925’de hazırlıksız, organizasyonsuz ve bazı iddialara göre de devletin bir provokasyonu neticesinde patlayan Şeyh Sait kıyamına katılmaz. Sonraki yıllarda bizzat Şeyh Sait Efendi’nin oğulları Şeyh Ali Rıza Efendi ve Şeyh Selahattin Efendi ile torunu Abdulmelik Fırat’la yaptığı görüşmelerde Şeyh Sait Efendi’den ’Birader-i âzamım’ (büyük ağabeyim) diye hürmetle bahseder. ’Ben birader-i âzamım, ekremim Şeyh Sait Efendi’nin hayfını (öcünü) alacağım, aldım. Kardeşim Şeyh Sait kıyama başladığı zaman Van’da mağarada idim. Kendisine bir mektup yolladım, mektubumun cevabını almadan duydum ki kardeşim Şeyh Sait yakalanmıştır. Düşündüm ki mağaradan çıksam bile bir faydam olmazdı. Sonra beni mağarada yakalayıp sürgüne gönderdiler. Altı yıl süre ile dizlerime vurarak esef çekip memleketimizde fiili olarak yapılan mukaddes cihattan mahrum kaldım. Daha sonra bana denildi ki ‘kardeşin Şeyh Sait üzerine küfr-i mutlak karşısında silahıyla cihat etmek vacip oldu. O silahı ile küfr-i mutlak karşısında cihat etti. Küfr-i mutlakı kaldırdı. Cühl-i mutlak kaldı. Cühl-i mutlakı kaldırmak için kaleminle cihat etmek de senin üzerine vacip oldu.’ Ben de cühl-i mutlak karşısında kalemimle cihat ettim’”

Yaa böyle işte, Musa Anter boşuna övmez kimseyi…

Son olarak Anter’in hatıralarından önemli bir ayrıntıyı yazayım, bu PKK yardakçısı yaratık, şu meşhur Arvasların da damadıymış meğer…