Azerbaycan Yazıcılar Birliğinin, 12. Kurultayı’na katılmam için davet aldım. Böylece 1992 yılından beri göremediğim, Odlar Yurdu’nun (ki, bendeniz YÜREK VATAN diye adını yâd ederim.) Payitahtı Bakü’ye, 16 Haziran 2014 günü vâsıl olduk.
Pasaport kontrolü sırasında önümde, hafif sakallı, gözlüklü, levend boylu biri bekliyordu. Hali tavrı hiç yabancı gelmeyen bu zatla aşırı bir merakla ilgilenmeğe başladım. Pasaport kotrolü yapan görevli ile konuşunca sesinden hemen tanıdım ve ’Memmed Mullin nicesen?’ dedim. Döndü ve boynuma sarıldı. “Vay menim gardaşım. Uzaktan gelirken seni gördüm. Bu yabancı değil amma, hele sabredek dedim.” Koltuk numaralarını yan yana aldık ve Azerbaycan Gençlik Jurnalı’nı 350 bin tiraja yükselten, daha sonra Radyo-Televizyon bakanı olan, yönetim değişince Azerbaycan dışına çıkmak zorunda kalan, Çanakkale Üniversitesinde Türk Lehçeleri Profesörü olan, Azerbaycan’daki şair MEMMED’lerin en büyüğü, MEMMD İSMAYIL ile Bakü’ye kadar konuştuk, dertleştik.
Aynı uçakta Ataol Behramoğlu da vardı. Bizimle aynı sıralarda Bakü’ye ulaşan Ankara uçağından da hemşehrim, canım ciğerim, Yahya Akengin ile yazdığı “Göygöl” şiiriyle unutamadığım, ama bir türlü karşılaşamadığım Ali Akbaş yanımıza geldi. Kurultay’a onlar da davetli imişler.
Hep beraber Kafkas Bakü Oteli’ne gittik. Lobide istirahat ederken vefâkâr dostumuz, Hayri Ataş geldi. Sarılıp hasret giderdik. Resim o ânı tesbit etmektedir.
***
17 Haziran sabahı, kahvaltıdan sonra topluca Hiyabana gidildi. 20 Ocak 1990 da Rusların Bakü’de yaptığı katliamda şehid olanların mezarları ziyaret edildi. Vefat eden yazarlarımızın mezaarlarına çiçek konuldu ve Haydar Aliyev’in Türbesi ziyaret edildi.
Yazarlar Birliği toplantı salonunda, başkan Anar Rızayev açılış konuşması yaptı. Daha sonra yirmibir ülkeden gelen ve Azerbaycan Yazarlar Birliği’ni temsil eden ve davet edilen misafirler ülkeleri ve Azerbaycan Edebiyatı ile ilgili olarak konuşma yaptılar. Rusya, Ukrayna ve Estonya temsilcileri konuşmalarını Rusça yaptılar.
Bize aykırı gözüken, Kazakistan ve Kırgız temsilcilerinin de konuşmalarını Rus dilinde yapmaları idi. Kendi lehçeleri ile konuşsalar, üç aşağı beş yukarı meramları anlaşılırdı. Meselâ Özbek Şair, Muhammed Şerif Babahan, fevkalâde ortak Türkçe ile konuşuyordu.
Öğleden sonra yapılan oturumda, Anar Rızayev yeniden Azerbaycan Yazıcıları Başkanı seçildi. Kendisini candan tebrik ediyoruz.
18 Haziran günü, Mugam yarışmalarında Azerbaycan Televizyonu’ndan tanıdığımız merkezin salonunda yapılan Jübileye katıldık.
Burada Azerbaycan Yazarlar Birliğinin kaleme aldığı bir bildiri yayınladı. Okunan bildiride Musul ve Kerkük olayları kınanıyor ve “KERKÜK AZERBAYCAN’IN PARÇASIDIR” vurgusu yapılıyordu. “Yetmiş Milyonluk Türkiye’nin de sessiz kalmasının burukluğu belirtiliyordu. Bu ifade bana 1990’daki Azerbaycan ziyaretimizdeki bir olayı hatırlattı. Sovyet Kızılordusu’nda tek general rütbesine ulaşmış Ebülfz Paşa, o zaman Bakü Komutanıydı ve bir öğle yemeğinde ortak dostumuzun evinde sohbet etmiştik.
Paşa o gün “20 Ocak hadiselerini kasdederek: “Türkiye bize kömek (yardım) eylemedi” demiş, ben de şöyle bir cevap vermiştim: “Paşam, Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Irak ve Suriye’deki Sovyet üslerinde, SS20 füzeleri rampalarında bize dönük olarak yerleştirilmiş. Biz kendimizi savunma endişesindeyken, bir Sovyet Cumhuriyeti olan Azerbaycan’ın yardımına gelseydik, ülkemizi kaybederdik.” dediğimde paşa susmuştu ve hiçbir cevap verememişti.
Jübiledeki konuşmaların ardından, düzenlenen konseri takip ettik.
Akşam yemeği, bir veda yemeği idi ve Kale Pazar adlı tarihi kalenin aşhanesinde düzenlendi. Orada Anar Rızayev’in hanımı Zemfira Seferova ile, yeni Azerbaycan Alfabesi ile basılan “Azerbaycan Musikîsi Elmi” kitabı ve Mir Möhsin Nevvab’ın Mûsikî risalesi ve Üzeyir Hacıbeyli hakkında konuştuk.
19 Haziran’da Hazar’a veda ederek, Azerîlerin “Aralık Denizi” dedikleri Marmara’ya ulaştık. İstanbul’a dönmenin, Yahya Kemal Hazzı yanında, YÜREKVATAN AZERBAYCAN’dan ayrılmanın hüznü ile…
17 Haziran sabahı, kahvaltıdan sonra topluca Hiyabana gidildi. 20 Ocak 1990 da Rusların Bakü’de yaptığı katliamda şehid olanların mezarları ziyaret edildi. Vefat eden yazarlarımızın mezaarlarına çiçek konuldu ve Haydar Aliyev’in Türbesi ziyaret edildi.
Yazarlar Birliği toplantı salonunda, başkan Anar Rızayev açılış konuşması yaptı. Daha sonra yirmibir ülkeden gelen ve Azerbaycan Yazarlar Birliği’ni temsil eden ve davet edilen misafirler ülkeleri ve Azerbaycan Edebiyatı ile ilgili olarak konuşma yaptılar. Rusya, Ukrayna ve Estonya temsilcileri konuşmalarını Rusça yaptılar.
Bize aykırı gözüken, Kazakistan ve Kırgız temsilcilerinin de konuşmalarını Rus dilinde yapmaları idi. Kendi lehçeleri ile konuşsalar, üç aşağı beş yukarı meramları anlaşılırdı. Meselâ Özbek Şair, Muhammed Şerif Babahan, fevkalâde ortak Türkçe ile konuşuyordu.
Öğleden sonra yapılan oturumda, Anar Rızayev yeniden Azerbaycan Yazıcıları Başkanı seçildi. Kendisini candan tebrik ediyoruz.
18 Haziran günü, Mugam yarışmalarında Azerbaycan Televizyonu’ndan tanıdığımız merkezin salonunda yapılan Jübileye katıldık.
Burada Azerbaycan Yazarlar Birliğinin kaleme aldığı bir bildiri yayınladı. Okunan bildiride Musul ve Kerkük olayları kınanıyor ve “KERKÜK AZERBAYCAN’IN PARÇASIDIR” vurgusu yapılıyordu. “Yetmiş Milyonluk Türkiye’nin de sessiz kalmasının burukluğu belirtiliyordu. Bu ifade bana 1990’daki Azerbaycan ziyaretimizdeki bir olayı hatırlattı. Sovyet Kızılordusu’nda tek general rütbesine ulaşmış Ebülfz Paşa, o zaman Bakü Komutanıydı ve bir öğle yemeğinde ortak dostumuzun evinde sohbet etmiştik.
Paşa o gün “20 Ocak hadiselerini kasdederek: “Türkiye bize kömek (yardım) eylemedi” demiş, ben de şöyle bir cevap vermiştim: “Paşam, Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Irak ve Suriye’deki Sovyet üslerinde, SS20 füzeleri rampalarında bize dönük olarak yerleştirilmiş. Biz kendimizi savunma endişesindeyken, bir Sovyet Cumhuriyeti olan Azerbaycan’ın yardımına gelseydik, ülkemizi kaybederdik.” dediğimde paşa susmuştu ve hiçbir cevap verememişti.
Jübiledeki konuşmaların ardından, düzenlenen konseri takip ettik.
Akşam yemeği, bir veda yemeği idi ve Kale Pazar adlı tarihi kalenin aşhanesinde düzenlendi. Orada Anar Rızayev’in hanımı Zemfira Seferova ile, yeni Azerbaycan Alfabesi ile basılan “Azerbaycan Musikîsi Elmi” kitabı ve Mir Möhsin Nevvab’ın Mûsikî risalesi ve Üzeyir Hacıbeyli hakkında konuştuk.
19 Haziran’da Hazar’a veda ederek, Azerîlerin “Aralık Denizi” dedikleri Marmara’ya ulaştık. İstanbul’a dönmenin, Yahya Kemal Hazzı yanında, YÜREKVATAN AZERBAYCAN’dan ayrılmanın hüznü ile…