“Bana ilaç yapmayı, eczacı olmayı ilk öğütleyen ve yol gösteren, rahmetli babam Said N. Hacıbeyoğlu’dur. Onun teşviki ile girdiğim Eczacı Mektebini 1949’da bitirip aynı yıl memleketim olan Bayburt’a giderek ‘Merkez Eczanesi’ isimli eczanemi açtım. O yıllar, bütün Anadolu gibi memleketim de yokluk ve yoksulluk içindeydi. Eczane zar zor işliyordu. Bir reçeteyi karşılamak, 5-10 lirayı bulmak için köylü, kentli çok büyük sıkıntı çekiyordu. Bu şartlar içinde hem eczanemi yaşatmak, hem de kafamda öğrencilikten beri birikmiş ‘ilaç yapma’ fikrini gerçekleştirmek üzere Doğu’da ilk laboratuarı 1955’te kurdum. İlaç hazırlamak için ‘nakdim az, vaktim çoktu’. Halk fakirdi. Pahalı ilaç alamıyor, alabildiği da çok şey umuyordu. Benim ilaç imalatım, bu ortamda, bu gibi hayati tesirlerin içinde doğdu. Yani: ‘Ucuz ilaç, kaliteli ilaç ve her şeyi ile bizden olan yerli ilaç…’
İlk ruhsatım, bugün Türkiye’mizde ve yabancı ülkelerde en çok aranan, sorulan, tutulan mide damlamız ‘Gastrogut’tur. Bu ilaç A’dan Z’ye kadar yerli şifalı ot, çiçek ve yapraklardan hazırlanmıştır. Buna siz ‘Lokman Hekim’in şifalı iksiri de diyebilirsiniz. Bundan sonra ‘Moruvit’ (iştah ve kuvvet şurubu), ‘Derivit’ yara ve yanık merhemi, ‘Algo’ ve ‘Algopirin’ gibi ağrı ve romatizma ilaçları, en son ‘Balvit’ kuvvet ve enerji macunu ile müstahzarlarımızın adedi kırkı geçti. Halen İstanbul Bahçelievler semtinde 6500 metrekarelik bir saha içinde hekim, eczacı, kimyager, her türlü modern cihaz, makine ve teknik elemanla birlikte halk sağlığına, Türk hekim ve eczacılığına hizmet etme yolundayız.
(…) Laboratuarlarımızın bir özelliği de halk arasında ve eski hekimlerce uzun yıllar başarıyla insan sağlığında denenmiş, kullanılmış şifalı otları, çiçekleri, kök ve yaprakları modern ilmin ve tıbbın ışığı altında tesirli ve ucuz ilaçlar halinde hazırlamak ve insan sağlığına yararlı hale getirmektir.
(…) Biz yolda ilerlerken ilaçları, yardımcı gıda maddeleri, şifalı ot, çiçek ve bitkileri ve sağlık neşriyatı ile Lokman Hekim’in ölmez ruhunu şad ederken, bizlere her hususta inanmanızı ve güvenmenizi diliyoruz.
Lokman Hekim’in manevi feyz ve bereketi hepimizin üstüne olsun.”
1973’te Ahmet Cemil Akıncı’ya yazdırdığı “Lokman Hekim” adlı kitabın son sayfasına bu satırları eklemiş Tevfik Hacıbeyoğlu.
Ben bu adı çocuk çağlarımda duymuştum. Ziraat Bankası Müdürü olan rahmetli babama her ay hemşerisi Hacıbeyoğlu’nun “Lokman Laboratuarı”ndan çeşitli yayınlar (Lokman Sağlık Yayınları) ve eşantiyon ilaçlar gelirdi. Panason Çayı ve Lokman Çayı’nı bizim evde içmeyen kalmamıştır, İhtiyol Pomad yaralarımızın dermanı olmuştu yıllarca.
Bu yazıyı yazarken internetten baktım, Lokman İlaç Sanayi, Tevfik Hacıbeyoğlu mirasçıları tarafından sürdürülüyor. Dilerim ülkemiz var oldukça Hacıbeyoğlu’nun bu kuruluşu da var olur.
Hacıbeyoğlu, Bayburt kırlarının çiçekleriyle başlamıştı ilaç yapmaya, biz de yazlardan bir yaz gidip o çiçeklerden tekmil aldık, künye takdimi istedik. Yaptılar. Bir şiir doğdu böylece. Onu da paylaşayım:
BAYBURT KIRLARINDA ÇİÇEKLERİN KÜNYE TAKDİMİ
Bu topraktanım ya
İlk ruhsatım, bugün Türkiye’mizde ve yabancı ülkelerde en çok aranan, sorulan, tutulan mide damlamız ‘Gastrogut’tur. Bu ilaç A’dan Z’ye kadar yerli şifalı ot, çiçek ve yapraklardan hazırlanmıştır. Buna siz ‘Lokman Hekim’in şifalı iksiri de diyebilirsiniz. Bundan sonra ‘Moruvit’ (iştah ve kuvvet şurubu), ‘Derivit’ yara ve yanık merhemi, ‘Algo’ ve ‘Algopirin’ gibi ağrı ve romatizma ilaçları, en son ‘Balvit’ kuvvet ve enerji macunu ile müstahzarlarımızın adedi kırkı geçti. Halen İstanbul Bahçelievler semtinde 6500 metrekarelik bir saha içinde hekim, eczacı, kimyager, her türlü modern cihaz, makine ve teknik elemanla birlikte halk sağlığına, Türk hekim ve eczacılığına hizmet etme yolundayız.
(…) Laboratuarlarımızın bir özelliği de halk arasında ve eski hekimlerce uzun yıllar başarıyla insan sağlığında denenmiş, kullanılmış şifalı otları, çiçekleri, kök ve yaprakları modern ilmin ve tıbbın ışığı altında tesirli ve ucuz ilaçlar halinde hazırlamak ve insan sağlığına yararlı hale getirmektir.
(…) Biz yolda ilerlerken ilaçları, yardımcı gıda maddeleri, şifalı ot, çiçek ve bitkileri ve sağlık neşriyatı ile Lokman Hekim’in ölmez ruhunu şad ederken, bizlere her hususta inanmanızı ve güvenmenizi diliyoruz.
Lokman Hekim’in manevi feyz ve bereketi hepimizin üstüne olsun.”
1973’te Ahmet Cemil Akıncı’ya yazdırdığı “Lokman Hekim” adlı kitabın son sayfasına bu satırları eklemiş Tevfik Hacıbeyoğlu.
Ben bu adı çocuk çağlarımda duymuştum. Ziraat Bankası Müdürü olan rahmetli babama her ay hemşerisi Hacıbeyoğlu’nun “Lokman Laboratuarı”ndan çeşitli yayınlar (Lokman Sağlık Yayınları) ve eşantiyon ilaçlar gelirdi. Panason Çayı ve Lokman Çayı’nı bizim evde içmeyen kalmamıştır, İhtiyol Pomad yaralarımızın dermanı olmuştu yıllarca.
Bu yazıyı yazarken internetten baktım, Lokman İlaç Sanayi, Tevfik Hacıbeyoğlu mirasçıları tarafından sürdürülüyor. Dilerim ülkemiz var oldukça Hacıbeyoğlu’nun bu kuruluşu da var olur.
Hacıbeyoğlu, Bayburt kırlarının çiçekleriyle başlamıştı ilaç yapmaya, biz de yazlardan bir yaz gidip o çiçeklerden tekmil aldık, künye takdimi istedik. Yaptılar. Bir şiir doğdu böylece. Onu da paylaşayım:
BAYBURT KIRLARINDA ÇİÇEKLERİN KÜNYE TAKDİMİ
Bu topraktanım ya
Uzaktım bunca yıl bu bezeklerden
Bayburt kırlarında çiçek oyası
Kara yeri sarmalayan levin bohçası
“Tekmil!” diyorum
Künye takdimi istiyorum bu olağanüstü güzelliklerden
Salına salına ses sese katıyorlar
Ben “Ölmez Çiçek”
Yaz kış sapsarı salkım leçek
Bağla beni sevdiğinin başına
Kokla da bak vuslat kokuyorumdur
Bendeniz “Dam Koruğu”
Albeni satrancı oynuyorum çapkın gözlerle
Ak yıldızlarıma bak
Al basamaklarımın en tepesindeki
“Dağ Lahanası” çiçekleriyiz biz
Renklerimizin göz alıcılığını başka yerde bulamazsınız
Kentlinin üstüne titrediği nazlı laleler
Sönük kalırlardı yan yana gelebilseydik
“Kirpi Dikeni” diye kötü lakap takmışlar
Bize Fışkıran Çiçek demeliydiler
Ak zarafetimiz övüncümüzdür
Ben Bayburt Erguvanı “Plumbago” diyorlar o kitaplarda
Nazımdan geçemezsiniz
Seyrimin sevabımdan yararlanınız
“Selvia” derler bana
Bir uzun sapa tünemiş güzelliklerim
Bu kır yerlerine büyü ve şifa niyetine
Ne gizler fısıldadım Tanrı tanığım
“Kızıl Gelinciğim” her yerde varım ya
Bu kırlarda daha alımlıyım gibime gelir
Baştan çıkmışım göz göre göre
Bir esrimişim ki sormayın gitsin
Tüm çiçeklere sordum özlemle:
Tüm çiçeklere sordum özlemle:
“Nasılsınız?”
“Bayburt ol!” dediler “Sağ ol” yerine.
“Siz de hep Bayburt kokunuz” dedim
Sözleştik bir yaz yine burada buluşup koklaşmaya