“Sıla hasretiyle 17 yılda biriktirdiği eşyaları köy evinde sergiliyor.” Bayburt Postası, 21 Eylül 2022, Öznur Demir’in haberi.
“Geçmişi unutturmamak için baba ocağını müzeye dönüştürdü, 5 binin üzerinde antika parçayı evinde sergiliyor.” Bayburt Postası, 05 Eylül 2024, Öznur Demir’in haberi.
Bu iki haberin kaynağı da Bayburt’un Çayıryolu (Sünür) köyü. İlk haber Eylül 2022’de, ikincisi ise Eylül 2024’te İHA muhabiri Öznur Demir tarafından yapılmış. Birçok gazete ve internet sitesiyle birlikte Bayburt Postası’nda da yayınlanmış.
50-60 yıldan beri Ankara ve İstanbul’da yaşayan iki ayrı hemşehrimiz; köylerini, çocukluk ve gençlik yıllarını unutamıyor, yaz tatillerini her yıl köylerinde geçirerek hasret gideriyorlar. Sonuçta birbirlerinden habersiz olarak, geçmişte evde, mutfakta ve köylerinde günlük üretim ve yaşamda kullanılan eski eşyaları toplayarak “Kişisel Köy Müzesi” kurmaya karar veriyorlar. Ve bu fikirlerini biri baba evinde, diğeri ise yaptırdığı yeni betonarme evinin bir bölümünde hayata geçiriyor.
Önceki yıllarda yine Bayburt Postası’nda benzer haberler okumuştum. Hatta o zaman benden fikir almak üzere arayan ilgiliye, kurduğu kişisel müzesindeki materyali Baksı Müzesi’ne bağışlayarak uzun vadede daha iyi koruyabileceğini ve toplumsal işlevini artırabileceğini söylemiştim; bu kişinin Sakarya’da alan esaslı bir koleksiyon oluşturduğunu hayal-meyal hatırlıyorum. Akıbetini bilmiyorum.
5 Eylül 2024 tarihinde yayınlanan haber üzerine muhabir Öznur Hanım ile telefon görüşmesi yaptım ve Bayburt’ta diğer köylerdeki kişisel müze denemeleri hakkında bilgi almaya çalıştım. Kendisi, Bayburt’un köylerinde beş-altı tane daha etnografik esaslı, kişisel müze özelliği taşıyan ve “kültür evi” de denilebilecek girişimlerin olduğunu söyledi.
Bu girişimlerin ilham kaynağı, Bayburt’un gurur kaynakları ve uluslararası ödül almış olan Baksı Müzesi ve/veya Kenan Yavuz Etnografya Müzesi olabilir; ancak ne girişimcilik açısından ne de işlevsellik açısından yapılanların mukayese edilemeyeceği burada belirtilmelidir.
Haberde ele alınan girişimler kurumsal kimlikleri olmayan kişisel girişimlerdir. Ancak anlamlıdır. Bu konuda sorulması gereken soru ise “bu kişisel müze girişimlerinin sürdürülebilmesi için nasıl omuz verebiliriz?” olmalıdır.
Konu öncelikle ilgili kamu kuruluşları özellikle de üniversitelerin ilgili bölümleri tarafından araştırma ve incelenme konusu yapılabilir. Üniversitelerin uzmanları, köylerdeki kişisel müze gibi girişimlerde toplanan materyalin tasnifinin yapılarak fotoğraflar eşliğinde envanter sayımının yapılmasına katkıda bulunabilirler.
Söz konusu kişisel müzelerin somut eşyalarla toplumsal hafıza oluşturma hareketi/girişimi anlamlı bir kültürel harekettir. Kültürün; düşünmek, yaşanmışlıklarımızın ve şimdi yaşıyor olduklarımızın anlamını kavramak ve yeniliklere yelken açarak kişisel ve dolayısıyla toplumsal kalkınmaya katkıda bulunmak anlamına geldiğini biliyoruz. Bu bağlamda bilimsel çalışmaların belli başlı üç kaynağının müzeler, arşivler ve kütüphaneler olduğunu hatırladığımızda “kişisel müze” gibi girişimlerin anlamını kavrarız. Dolayısıyla müzelerin üniversitelerin ilgi ve çalışma alanına girdiğini görmüş oluruz.
Yapılan söz konusu haberlerde ifade edildiği gibi girişimciler, eski yaşanmışlıkları anmak ve bugünün gençliğine o zamanlar nasıl yaşandığını, hangi araç ve gereçlerin kullanıldığını anlatmak, bugün kullanılanlarla kıyaslanmasını, yaşam ve üretim araçlarındaki farklılıkları göstermek istediklerini söylemişler. Girişimciler ayrıca müzelerinin; toplamak, belgelemek, korumak, sergilemek ve toplumsal eğitime katkıda bulunmak gibi işlevlerini yerine getirmek istiyorlar.
Niyet iyi, düşünce iyi, yapılan somut başarılı çalışmalar da ortada. Öncelikle bu meraklı vatandaşlarımızı kutlamak gerekir. Bundan sonra yapılması gereken, bu çalışmaların kurumsallaşması, toplumsal olarak işlev kazanması ve faydaya dönüşmesidir. Bunun nasıl yapılacağı konusu üniversitelerden başka, çeşitli Türkiye üniversitelerinde öğretim elemanı olarak çalışan meslektaş hemşerilerimizi düşündürmelidir. Bu hemşerilerimizden Söğütlü (Hindi) köyünden Prof. Dr. Turgut BAYRAMOĞLU’nun eski okul binasını kişisel köy müzesine dönüştürme girişimini alkışlıyor ve en kısa zamanda öncelikle o köyün ilgili ve bilinen bilgili kişilerinin Turgut Beye el vermelerini ve müze evine işlev kazandırmalarını bekliyoruz.
Bayburt Üniversitesi Rektörlüğü’nün Bayburt köylerinde kurulmuş bulunan kişisel müzeleri konu alacak kapsamlı bir proje çalışması yaptırabilmesi ise çok anlamlı olacaktır (BAP kaynakları bu proje için elverişli olabilir). Böyle bir proje için Atatürk Üniversitesi’nden müzecilik ve arşivcilik konularında uzman desteği alınması faydalı olacaktır.