Kürtlere karşı hiçbir olumsuz duygum ve düşüncem yoktur. Tam tersine Alevî ve Hanefî Kürtleri yakın zamanlarda Kürtleşmiş; Şafiî olanları ise çok önceden dilleri dönüşerek oluşmuş Türk asıllı boylar olarak bilirim. Öteden beri de bunu savunurum.

Kırmanç, Kurmanç, Zaza, Dombali ve sonraları da Kürt adını alan halklar Türk asıllı olup İran devletlerinin Bizans sınırlarına yerleştirdiği insanlardır. Dilleri Farsçanın yoğun etkisiyle başkalaşmıştır.

Ama olan olmuştur. Geçen yüzyıllar içinde dili başka topluluklar oluşmuştur. Ne bu toplulukların özlerine özgü yapılarını ne de konuştukları dillerini küçümserim, yok sayarım ya da yok etmek isterim. Ayrıca yeniden Türkleşen ve Türkçülüğe çok değerli hizmetleri ve katkıları olanlarda başımızın tacıdır derim.

Ancak mesele başkadır. Bölge üzerinde oyunlar oynayanlar Irak’ta, İran’da, Suriye’de ve elbette Türkiye’de “Kürtçülük” fanatizmini kullanarak bölge insanlarına ve son tahlilde Kürtlere de büyük zarar veriyorlar ve verecekler… Büyük Kürdistan hayali aslında ikinci İsrail planıdır.

Bu girişten sonra günümüzün gerçeğine gelelim. Güneydoğu Anadolu’nun bütün şehirleri Cumhuriyetin başında Türkçe konuşan insanlardan oluşurken, (Siirt ve Mardin’de Arapça ağırlık vardı) bugün Kürtçe bilmeyenler dahi kendilerinin Kürt asıllı olduğunu iddia eder hâle gelmişlerdir. Irak’ın kuzeyinde kurulan devletin başkenti olarak kullanılan Erbil gerçekte bir Türk şehri idi. Bugün artık bu durum hatırlanmıyor bile… Sözgelimi Irak Türklerinin övünç kaynağı İhsan Doğramacı bu şehirdendir.
 
Kerkük’e gelince!...
Bir Kerkük hoyratı durumu özetler:
 
Ben bir bağrı kebabem.
Bir hanesi harabem,
Özüm Türk dilim Türkmen
Nice deyim Arabem…

Bu hoyrat Irak diktatörlerinin Kerkük’ü zorla Araplaştırma günlerinden kalmadır. Şimdilerde ise Siyonizmin siyaseti gereğince Kerkük Kürtleştiriliyor.  Hem zorla yerleşmeler hem de Türklere karşı uygulanan soykırım ile bölgenin Türk’ten soyutlanması amaçlanıyor. Üst üste yapılan suikastler sonucunda yüzlerce Türk öldürülmüştür. Daha bu Bayram günlerinde Irak’ta öldürülenlerin sayısı 91 ve yaralıların sayısı da 200’ü geçmiş…

Peki, niye Türkiye Cumhuriyeti bütün bu işlere sessiz ve seyircidir?  Mısırda yandaş partisinin iktidara gelmesini sağlayan darbeye alkış tutan, sonra yandaş parti bir başka darbe ile  uzaklaştırılınca demokrasi ve insanlık öncüsü havalarına giren İktidar, neden Irak Türklerine karşı yapılanlara sesini çıkarmaz?..

Nedeni çok basit!

Türklüğe karşı duydukları anlaşılmaz ilgisizlik bir yana, ama anlaşılır bir gerçek var: Bu iktidarın ABD iktidarının istemediği bir işi yapması, istemediği bir sözü söylemesi mümkün değil…

Bush, Türkiye’ye bir gelişinde üç istek ortaya konulmuştu:

1. Cargill’in (Global Kapitalin Gıda Şirketi) sıkıntılarını çözün.
2. Annan Planını destekleyin.
3. Kerkük’ten söz etmeyin.

Obama iktidara gelince, anlaşılan buyruk geri alınmamış ki Kerkük yok sayılıyor. Peki, diğer partiler, muhalefet partileri, adında Cumhuriyet ve Milliyetçilik olan ya da olmayan partiler onlar ne yapıyorlar?

En acıklı soru da bu soru olsa gerek…