Mesnevideki bu hikayeyi çok seviyorum: Bir Türk, Bir Arap, bir Fars yoldaş olmuşlar. Yolun bir yerinde acıkmışlar. Kese ortak, ne alınacağına da birlikte karar verecekler. Türk demiş ki: “Üzüm alalım” Arap itiraz etmiş. “İneb yiyelim” demiş. Fars ikisini de kabul etmemiş. “Engür” yemekte ısrar etmiş. Anlaşamadıklarından ayrılmışlar. Hepsinin istediği “üzüm”… Ama kelimeler başka…
Irk, Kavim, Millet, Ulus kelimelerine vereceğimiz anlamı baştan kararlaştırırsak belki de bazı anlaşmazlıklara düşmekten kurtuluruz. Belki de bazı keskin anlaşmazlıklarımızın sebebi kelimelere verdiğimiz başka anlamlardan kaynaklanıyor.
Irk, sözünden başlayarak anlatacağımız konuda kullanacağımız kelimelerin anlamlarını tanımlayalım: Hemen “Kubbealtı Lugatı”nı elime alıyorum ve ırk kelimesine bakıyorum. “1. İnsan cinsinin belli başlı çeşitlerinden her biri, nesil, sülale, zürriyet. 2. Canlılarda aynı karakteri taşıyan bireylerin meydana getirdiği cins, nevi, şube. 3. Damar. 4. Kök.
Sözlüğü elimize almışken bir de “Irkçılık” tanımına bakalım: “Kendi ırkını başka ırklardan üstün sayan ve başka ırklarla karışmasından çekinen, ırkı bir milleti meydana getiren temel unsur kabul eden görüş”…
Kavime gelelim… Kubbealtı sözlüğünde tanım şöyle: “Aynı soydan gelen, dil, töre ve kültürleri ortak insan topluluğu, budun”
Bakalım sözlüğümüz “millet” için ne demiş: “Din, şeriat, mezhep; topluluk. Kelime 20. Yüzyıl başlarından itibaren Fransızca “Natıon” karşılığı olarak kullanılmış ve ilk dört anlamı Türkçe de ortaya çıkmıştır. 1. Aynı topraklar üzerinde yaşayan, aynı soydan gelen ve aralarında dil, din, tarih, sanat, töre, dünya görüşü ve ülkü birliği bulunan insanlar topluluğu, ulus. 2. Demokrasiyle yönetilen bir ülkedeki insanların bütünü olarak kabul edilen ve hakimiyetin gerçek sahibi olan hukuki varlık. 3. Düşünce, sanat, menfaat, cins, meslek vb. yönlerden ortak vasıflara, benzer özelliklere sahip topluluk. (Erkek milleti, kadın milleti, esnaf milleti vb. 4. Bir yerde toplanan veya bir yerde bulunan kimselerin tamamı, herkes, kalabalık, ahali.
Sözlüğümüz “Ulus” kelimesini şöyle anlatıyor: “Eski Türkçede uluş (köy, şehir) ulus şeklinde Moğolcaya geçen kelime Moğol akınlarından itibaren Türkçede yaygınlık kazanmaya başlamışsa da daha sonra unutulmuş ve dil inkılabının ardından yeniden canlandırılmıştır. 1. Millet. 2. Aşiret.
Görüldüğü gibi çok değerli ve büyük emek ürünü sözlüğümüzde dahi temel kavramlarımız konusundaki karmaşa sürüp gidiyor. Çünkü günlük dilde kullanımı böyle….
Benzer bir durum “Türk” sözü için de geçerli… Türk deyince kimileri “Türk Irkını”, başkaları “Türk Kavmini”, bir başkaları da “Türk Ulusunu” anlatmak istiyor. Herkes zihnindeki Türk’ü anlatınca da gelsin anlaşmazlıklar, tartışmalar, kapışmalar ve ayrışmalar…
Türk Irkı, binlerce yıl önce oluşmuş ve insanlığın “Avcılık, Toplayıcılık Döneminde” var olan bir gerçekliktir. Elbette bu oluşum da “Soy Birliği” esastır.
Türk Kavmi veya Türk Budunu veya bugün yaygınlaşan kelime ile söylersek Türk Milleti, Tarım Uygarlığını ortaya çıkardıktan sonra gerçekleşmiş olan Büyük Devlet içinde kaynaşıp karışan Türk Irkı temelindeki insan topluluğunun adıdır. Bu topluluğun egemen niteliği Göktanrı’ya inanç ve Türkçe dilidir. On bin yılı aşkın bir süre yeryüzünün “Birincil Kavmi, Budunu, Milleti” Türkler olmuştur.