MHP’yle başladığımız seçim yazılarına bugün iktidar partisi Ak Parti ile devam edeceğiz. Tabi bu noktada söylemekte fayda var; ikiye ikinin ve çay ocaklarının dışında, dedikodu yapmaktan öteye geçip, gerçek bir isim ve köşenin altında bu tarz gözlemler yapmak, birilerinin algısını zorluyor.
MHP’yle başladığımız seçim yazılarına bugün iktidar partisi Ak Parti ile devam edeceğiz. Tabi bu noktada söylemekte fayda var; ikiye ikinin ve çay ocaklarının dışında, dedikodu yapmaktan öteye geçip, gerçek bir isim ve köşenin altında bu tarz gözlemler yapmak, birilerinin algısını zorluyor.
Nüfus oranına göre hesaplandığında Türkiye’de eleştiri yapmayı en çok seven bir şehrin, bu kültürü sadece dedikodu noktasında başarabildiğinin büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum!
Onun için şaşırmaya veya üstesinden gelebilenler için belli bir kültür edinmeye devam…
***
Tüm dünyada siyaset söz konusu olduğunda en çok eleştirilenler doğal olarak iktidar partisi ve onun yöneticileridir. Bu doğal bir sonuçtur.
Çünkü mühür, görev yetkisi, beklentinin odağı “o” çatı altında bulunanlardadır.
***
Bahattin Elçi, Suat Pamukçu, Yavuz Şahin ve sonrasında amblem değişse bile Fetani Battal, Bekir Çetin ve sonrasında H.Ali Polat ile devam eden sürecin (Ülkü Gökalp Güney bu zincirin dışındadır) sonuna gelindi gibi bir “his” var içimde. Yanılabilirim de! Hemen saldırmayın canım; kötü bir şey demedim. Milli Görüş ve sonrasında gömlek değiştirdin/değiştirmedim kargaşasına kulağını tıkayarak öne çıkan isimlerden bahsediyorum.
Bu “his” aslında Bayburt’a özel değil. Tüm dünya, tüm partiler ve teşkilatları gibi AK Parti’de değişime sırtını dönemezdi. Daha önce, isim ve gelenek bazında, değişimi tadında ve kıvamında bırakan AK Parti’nin bu seçimde değişim çıtasını çok yüksek tutacağını söyleyebilirim. Değişimin içinde “asla olmaz” denilen ve kapı sürekli üzerlerine kapatılan eski tüfekler, yani milli görüş davasının çilekeşleri de olacak, eski ülkücüler de…
-Bu arada eski ülkücüler derken; eskimiş, pörsümüş, içi geçmiş ülkücüler mi ifade ediliyor, hiç anlamamışımdır!-
Geçtiğimiz günlerde en yeni eski ülkücü olan hemşerimiz Prof. Dr. Vedat Bilgin’in de konuşmacı olarak katıldığı, Bayburt Vakfı’nda düzenlenen bir yemekli toplantıya katıldım. Biliyorsunuz Prof.Dr.Vedat Bilgin, MHP Genel Başkan Danışmanlığı görevinden, referandum sürecinde parti yönetimi ile ters düşerek ayrılmıştı.
Bilgin; konuşmasında “değişime” yer verdi ve Türkiye’nin her anlamda uçuşa geçtiğini anlattı. Konuşmasında azıcık eleştirip, çokça iktidarı öven, bir başka deyişle hakkını veren Bilgin; “Türkiye, başta ekonomi olmak üzere her alanda uçuşa geçmiştir” dedikçe, yanımda ki “cin” hemşerim dayanamayıp, “Kürşat kardeş, Vedat Bey, 5 ay öncesine kadar sürekli ‘Türkiye uçurumun kenarındadır’ demiyor muydu? Ne oldu bu 5 ayda, bir şeyler oldu da, ben mi kaçırdım?” demez mi!..
“Aslında, Vedat Bey hala doğruyu söylüyor” dedim, “uçurumun kenarına gelen Türkiye, uçmayacaktı da, kim uçacaktı!”
“İlahi Vedat Bey” diye mırıldandı hemşerim ve olan biteni hazmetmek için tırnaklı üzerine kesilmiş 1,5 Bayburt dönerine döndü yüzünü!
***
Aynı toplantıda bulunan Bayburt Vakfı Başkanı Dr. Şahap Kavcıoğlu, biliyorsunuz Ak Parti Bayburt Milletvekili Aday Adayı. Ak Parti Aday Adayları arasında şu an en çok konuşulan, hatta hakkında en çok çalışma yapılan (!) bir isim. Bu çalışmalar kendi aralarında pozitif ve negatif olarak ikiye ayrılıyor!
Mevcut Milletvekili Fetani Battal ve eski İl Başkanı Bünyamin Özbek’in katılmadığı teşkilat yoklamasında silip süpüren Kavcıoğlu, bir çok aday adayının seçim çalışmalarını yarıda bırakarak pes etmesine vesile oldu! (Kimler mi onlar, bilmiyor musunuz gerçekten!)
Eski İl Başkan Yardımcısının 33, BAYSİAD Başkanının 29, tanıtım malzemelerini çok etkili kullanan Mehmet Arslan’ın 19 oy aldığı yoklamadan Kavcıoğlu’nun 207 oyla çıkması, şu an AK Parti İl Yönetiminin en büyük sıkıntısı gibi görünüyor.
Temayül yoklamasına Muğla’dan katılan misafir milletvekilinin “yoklamada birinci çıkacak arkadaşımıza kesin milletvekili gözüyle bakarsanız kesinlikle hata olur, ilerde sükutu hayale uğrarsınız” sözü, bir kesimi ferahlatsa dahi, endişeli rüyaları engelleyemedi.
Farkındayım, fena dedikodu yaptım!
Ama merak ettiğim bir şey var: Aynı yoklamaya Battal, Özbek ve hatta Güney’in de katılması durumunda sonuç nasıl olurdu?
Bu sorunun cevabını düşüne duralım, hafta sonu tekrar görüşeceğiz.
Selam ile...