İbn Batuta; 14.yüzyılda Anadolu’yu gezip, ünlü seyahatnâmesinde ülkemizin o yıllardaki yaşayışı hakkında değerli bilgiler veren bir gezgindir. İbn Batuta, 1304’de Tanca’da (Fas) doğmuş, Mısır, Suriye, Arap Yarımadası, Irak, İran, Doğu Afrika, Anadolu, Kuzey Türk illeri, Orta Asya, Hindistan, Çin, Endülüs ve Sudan gibi ülkeleri içine alan gezilerini yapmıştır.
İbn Batuta; 14.yüzyılda Anadolu’yu gezip, ünlü seyahatnâmesinde ülkemizin o yıllardaki yaşayışı hakkında değerli bilgiler veren bir gezgindir. İbn Batuta, 1304’de Tanca’da (Fas) doğmuş, Mısır, Suriye, Arap Yarımadası, Irak, İran, Doğu Afrika, Anadolu, Kuzey Türk illeri, Orta Asya, Hindistan, Çin, Endülüs ve Sudan gibi ülkeleri içine alan gezilerini yapmıştır.
Çeyrek yüzyıl süren bu gezilerde gördüğü ülkelerin ileri gelenlerini, adetlerini, törelerini, yaşayışlarını, yediklerini, içtiklerini, hükümdarların mücadele ve savaşlarını, dini makamları, dini kuruluşları bütün incelikleriyle öğrenmeye çalışmış ve bunları anlatmıştır.
1369 yılında vefat eden Batuta’nın seyahatnâmesi Türkçe'ye daha önceki yıllarda ve son olarak 2004’de çevrilmekle beraber,1971’de, Bin Temel Eser serisinde “İbn Batuta Seyahatnâmesi’nden Seçmeler” adı altında yayınlanmıştır. İsmet Parmaksızoğlu’nun hazırladığı bu eserde İbn Batuta’nın Anadolu, Kuzey Türk illeri ve Güneydoğu Anadolu gezileri yer almaktadır.
***
İbn Batuta’nın 14. yüzyıldaki Anadolu’yu anlattığı seyahatnâmesinde(1) şu tespitleri önemlidir:
*İbn Batuta, Anadolu’ya “Türk ülkesi’’ ve bu ülkenin insanlarına “Türkler, Türkmenler’’ demektedir. Bu satırları okuyunca “Acaba İbn Batuta yanlış bir ülkeye mi geldi?” diye düşündüm.“Neden?” diye sorarsanız; günümüzde bâzı partilerin ileri gelen politikacıları ile onların düşüncelerine yakın sivil toplum kuruluşları ve bâzı kişiler vatanımıza“Türk ülkesi “ ve bu ülkede yaşayanlara “Türkler” demekten ısrarla kaçınmaktadır. Hatta bu kişiler resmi adı Türkiye Cumhuriyeti olan ülkemizde “Türk” “Türk milleti” demenin ırkçılık olduğunu, zaten bu kavramları Atatürk’ün ortaya attığını söylemektedir. Hâlbuki yalnız İbn Batuta değil, daha önce Marco Polo gibi başka gezginlerin ve 12. ile 13. yüzyıllardaki Haçlı Seferleri sırasında bütün batılı kaynakların ülkemizden “Turchia” veya “Turcmenia” ve insanlarından “Türkler” diye bahsettiklerini biliyoruz. Demek ki; ülkemizde Türk Milletinin 1000 yıllık egemenliği tarihi gerçeklere uygundur. Günümüzde sıfırdan “yeni ve sivil anasayasa” yapacağız diye; Anayasadan egemenliğin Türk milletine ait olduğunu gösteren hükümlerin kaldırılarak devletimizin başka etnik grupların ortaklığına uygun bir hale getirilmesi tarihi gerçeklere aykırıdır. İbn Batuta, 14. yüzyılda bütün Anadolu’yu gezmiş ve Anadolu’nun bir Türk ülkesi olduğunu tespit etmiştir. Yüzlerce yıldan beri ve günümüzde bir Türk ülkesi olan vatanımızda Türklerin millet egemenliğini değiştirmek ve başka etnik gruplarla ortaklığa dönüştürmek, “demokratik, siyasi çözüm” gibi hangi kisve altında olursa olsun, kimsenin haddi ve hakkı olmasa gerekir. Bu duruma devletimizin kurucuları olan Türklerin karşı çıkması da hakkı ve ödevidir.
*İbn Batuta Anadolu’da her yerde insanların Türkçe konuştuğuna tanık olmuştur. Türkçe bilmeyen gezgin, insanlarla bir tercüman aracılığı ile anlaşmıştır. Bu durum tespiti de Anadolu’nun Türklüğünü gösterir. Türkçe, o dönemde Yunus Emre, Süleyman Çelebi, Kaygusuz Abdal, Gülşehri, Nesimi, Aşık Paşa gibi şairleri ile büyük bir edebiyat dilidir.
*İbn Batuta Anadolu’ya "Dünyanın en güzel memleketidir. Tanrı güzelliklerini öteki ülkelere ayrı ayrı dağıtırken, burada hepsini bir araya getirmiştir. Burada dünyanın en güzel insanları, en temiz kıyafetli halkı yaşar ve en nefis yemekler pişirilir. Tanrının yaratıkları içinde en şefkatli olanlar bunlardır.’’demektedir. Bu ifadelerden gezginin Türk vatanını güzel ve Türk insanlarını güzel, temiz, şefkatli bularak beğendiğini anlıyoruz.
*İbn Batuta’nın diğer önemli bir izlenimi de Türk kadınlarıyla ilgilidir. “Bu ülkede kadınlar erkeklerden kaçmazlar. Yola çıkacağımız zaman kadınlar akraba ve hane halkındaymışçasına bizimle vedalaşırlar, bu ayrılıktan dolayı üzüntülerini gözyaşlarını dökerek belirtirler.”diyerek kadınların toplumdaki yaşayışa katkılarını övmektedir.
*İbn Batuta, Anadolu’da gezerken, her yerde ahiler tarafından karşılanır. Onların tekkelerinde bedava yer, içer ve konaklar. Ahiler hakkında önemli bilgiler veren Batuta “Ahiler, Anadolu’ya yerleşmiş Türkmenlerin yaşadıkları her yerde şehir ve köylerde bulunmaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde bunların eş ve örneklerine rastlamak mümkün değildir.” Diyerek Ahilerin yüksek ahlâk özelliklerini belirtmektedir. Bugünkü bilgilerimize göre ahilik; ’’Anadolu’da 13.yüzyılda görülmeye başlayan ve hızla gelişen, amacı insânî hasletleri geliştirerek cemiyete yayma, sosyal düzeni kurma ve yardımlaşma olan büyük bir teşkilât( En çok esnaf teşkilâtı arasında yayılan ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük rol oynayan ahilik geleneğinin izlerine esnaf arasında hâlâ rastlanmaktadır. Ahilik tarikat müessesesinin kuvvetle tesîrinde kalmış, düşmanına bile iyilik etmek, hiddetini yenmek, kendi muhtaç iken başkalarına vermek, affetmek gibi esaslara dayanan bir ahlâk anlayışını topluma yerleştirmek, iş sahalarında adam yetiştirmek, istihsali çoğaltmak, çalışma sevgisini aşılamak, misafirperverlik, yoksullara yardım etmek gibi cemiyetin yararına olacak prensipleri benimseyip yaymayı gâye edinmiş, bunun yanında binicilik, silâh kullanma, mûsikî gibi meziyetleri geliştirmeye de ehemmiyet vermiştir.(2)
*İbn Batuta, medrese ve büyük camilerde yüksek seviyede ders okutan bilginlere, öğretmenlere hükümdar ve halk tarafından büyük değer verildiğini, onlara imkânlar sağlandığını anlatmaktadır.
*İbn Batuta Türklerin misafirperverliğinden ve misafirlere gösterdikleri sevgiden övgüyle bahsetmektedir.
*Anadolu‘daki Türkleri yakından tanıyan gezgin; ‘’Türklerin cihad ve gaza ehli yiğitler ‘’ olduğunu söylemektedir.
*Bursa’da Osmanlı Beyliğini ziyaret eden İbn Batuta, Sultan Orhan hakkında; ”Bu hükümdar Anadolu’da Türkmen padişahların en ulusu olduğu kadar, toprak, asker ve varlık bakımından da onların en üstünüdür.”diyerek ileri bir görüşle Osmanlı Beyliğinin geleceğini görmüştür.
***
Sonuç olarak; 14. yüzyılın başlarında Anadolu'ya gelen, zamanının tanığı bir gezginin kaleminden vatanımızda o dönemde dilimiz, toplumsal geleneklerimizin, kısaca kültürümüzün nasıl egemen olduğunu öğreniyoruz. Malazgirt'ten bu yana Anadolu'da Türklerin ve Türk kültürünün oynadığı rolü başka bir millet ve kültür oynasaydı devletin ismi onların olurdu.
Geçmişte bu ülkenin tarihinde Türkler rol oynadı ve Türk kültürü bu ülkede egemendi diye özür dileyecek ve günümüzde birilerine vatanımızı ihsan edecek halimiz yok!
"Nereden geldiklerini bilmeyenler, nereye gideceklerini bilemezler’’ gerçeğinden hareketle, günümüzde bize dayatılmak istenen yanlış dönüşümlere, açılımlara tarihimizden Nizamülmülk’ün Sultan Melikşah’a öğüdü olan şu sözleriyle cevap veriyoruz; ” Bak Sultanım Türk’e dikkat edesin. Devlet yapıcı ve yıkıcı özelliği vardır. Kurduğu devletin kendisine hizmet etmediğini anlarsa, yıkmakta ve yenisini kurmakta tereddüt etmeyecektir.”
Unutulmasın!
Ağustos / 2012
Kaynakça;
1.İbn Batuta Seyahatnâmesi’nden Seçmeler,Haz:İsmet Parmaksızoğlu, MEB, Bin Temel Eser, İstanbul,1971
2.Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İlhan Ayverdi,Kubbealtı Yay.İstanbul, 2010