İnsan ömrünün ne kadar kısa olduğu, ellili yaşlara merdiven dayayınca anlaşılıyor. Gençlikteki, gelecekle ilgili düşünceler, tatlı hayaller, beklentiler, toz pembe bir dünya, kırk yaşlarından sonra yerini tamamen geçmişe özleme bırakıyor. Ah gençliğimizde bizi bir görseydin, bundan 30 yıl önce şöyleydi, böyle olmuştu gibi ifadeler sık sık kullanılır hale geliyor. Gençlik resimlerimize baktığımız zaman bir “ah” çekeriz. Yaşlandığımız halde yaşlılığımızı bir türlü kabul etmeyiz. Gençlerle aşık atmaya kalkar, onlarla yarışa çıkarız. Ne kadar kabul etmesek de artık yaşlıyızdır.
İnsan ömrünün ne kadar kısa olduğu, ellili yaşlara merdiven dayayınca anlaşılıyor. Gençlikteki, gelecekle ilgili düşünceler, tatlı hayaller, beklentiler, toz pembe bir dünya, kırk yaşlarından sonra yerini tamamen geçmişe özleme bırakıyor. Ah gençliğimizde bizi bir görseydin, bundan 30 yıl önce şöyleydi, böyle olmuştu gibi ifadeler sık sık kullanılır hale geliyor. Gençlik resimlerimize baktığımız zaman bir “ah” çekeriz. Yaşlandığımız halde yaşlılığımızı bir türlü kabul etmeyiz. Gençlerle aşık atmaya kalkar, onlarla yarışa çıkarız. Ne kadar kabul etmesek de artık yaşlıyızdır.
Bu kez de çocuklarımızda gençliğimizi yaşamak isteriz. Önce, oğlun “hıh” demiş burnundan düşmüş der, kaşı gözü, boyu posu tıpkı babası gibi lafları sık sık kullanırız. Babasının oğlu gibi beylik lafları da peşi sıra ilave etmeyi ihmal etmeyiz.
Geçmişi hatırlamakla gençleşir, hatıraları yad etmekle de geçmişi yaşarız.
Kemal Harputlu’nun Bayburt Ortaokulu kayıtlarından çıkartıp getirdiği resimli belgeler, beni 50 yıl öncesine götürdü. Oturup düşündüm. O günkü sınıf arkadaşlarımdan hayatta kalanlarını aramaya koyuldum. Bulduklarımdan en son resimlerini istedim, elde ettiklerimi değerlendirmeye alıp, Haber 69'da bir dizi yapmaya karar verdim.
Arkadaşlarımdan gerekli bilgileri toplamaya çalıştım. Çoluk çocuğa karışmış, dede olmuş, yurdun dört bir köşesinde görev yapan ve hayatını idame ettiren sevgili sınıf arkadaşlarımı arayıp bulmak benim için ayrı bir zevk olurken, onlardan okul sonrası bilgileri alınca gözlerim tatlı tatlı yaşardı. Geride kalan yıllarda ebediyete intikal etmiş arkadaşlarımı hatırlayınca da bir burukluk içimi kapladı.
***
Sevgili okurlar, yıl 1955-1956…
Bayburt Orta Okulu son sınıf öğrencileriyiz.
O yıl, Bayburt Orta Okulu, Haziran’da mezun ettiği 18 öğrencisiyle bölgede elde ettiği haklı gururu bugüne kadar yaşamıştır.
O ekibin içinde bulunanlardan birisinin de benim oluşum, bana ayrı bir haz vermiştir. 1955-1956 mezunu sınıf arkadaşlarımdan bir kısmı üniversite tahsilini genellikle ekonomik nedenle yarım bırakmış, bir kısmı Ortaokul sonrası gene ekonomik şartlar nedeniyle meslek okullarına yönelme mecburiyetinde kalmış, bazıları da üniversite tahsilini tamamlama imkanını elde ederek, hayata atılmışlardır.
Bu arkadaşlardan bazıları ile irtibatımız kesilmiş olmasına rağmen, belleklerde bulunan tatlı anılarını her zaman yad etmişizdir. Güzel sesi ile temayüz edenler, yakışıklılığı ile anılanlar, fıkraları ile isim yapanlar…
Hepsi tatlı anılarda kaldı.
Konu sınıf arkadaşlarım iken, kapsama alanının Bayburt, İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa olarak genişleyiverdi ve de benden büyük olan, ancak bir ömür boyu beraber olduğumuz ağabey arkadaşlarımı da pota içine almanın yerinde olacağını düşünerek işe koyulmak gereğini duydum.
Haydi hayırlısı.
EDİTÖRÜN NOTU: Suat Müftüoğlu'nun doyulmaz anlatımı eşliğinde Bayburt'tan renkli simalar ve anılar çok yakında...