Türkçülük öteki ulusların ulusçuluğundan ayrıdır. Türk ayrıdır, bambaşkadır. Türkçülük de öyle…
Bu konuların ayrıntısını KIZILELMA adlı kitapta yazdım.
Türk olmayanlar da Türkçü olabilir, olmuştur, olacaktır. Sözünü ettiğim “Türk Bilim”ciler değil, Türkçülerdir. Gene D. Matlock gibi Türkçülüğü “Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz” sözünü kitap adı yapmak çizgisine kadar taşıranlar bile var.
Matlock düşünme dili Türkçe olmadığından Türk değildir ama Türkçüdür.
Türk kim midir?
Türkçe düşünen ve Türkçenin bilinç ortamında yaşayan kişiler Türktürler. Binlerce yıldan beri ve binlerce kilometreye yayılmış olarak.
Türkçü, Türklük bilincinde olan, Türk olmanın kıvancını bilen ve Türklüğün Türklüğünü koruyandır. Türklüğünden güç alarak; çağdaşlığı aşan gelişmeler içinde olması için çalışandır.
Türkçülük, Türk için, diriliş yolunu açacaktır. Geçmişte çok kereler olduğu gibi…
Bugün de Türkler için Türkçülük gerekli. Çağın gerçeklerine göre yeniden yorumlanarak.
Bunun için ÇAĞDAŞ TÜRKÇÜLÜK diyoruz. Gökalp’in görüşlerini, Atatürk’ün çizgisini çağa taşıyarak Türkçüler, Türk’ün Dirilişini başaracaklardır.
(T) damgası geçmişin derinliklerinde dirilişin belgisiydi. Bugün de öyle olacaktır.
Bu girişten sonra şimdi “Dinde Türkçülük” konuşulabilir.
Önce belirtelim ki: “Din gerekli olmasa insanlar ve toplumlar dinlere yönelmezdi.”
Bugünkü Türklerin de çoğunluğu İslam Dinine inanır. Yine de Müslüman olmayan milyonlarca Türk’ün varlığı da bir gerçektir.
Çuvaşlar, Gagauzlar. Yakutlar Ortodoksturlar. Tuva’lar, Budacılığın bir kolu olan Burkan Dinine inanırlar. Karay Türklerinin kendilerine özgü bir dinleri var. “Göktanrı İnancı temelinde, Musa’ya, İsa’ya. Hz. Muhammed’e, Tevrad’a, İncil’e, Kuran’a inanıyoruz ama biz Karay Dinindeniz” diyorlar.
Göktanrı İnancı ile Kamlık karışımı inançları olan Altaylar da, Hakaslar da Müslüman değil.
Ayrıca beğensek de beğenmesek de son yıllarda yüz binlerce Türk’ün başka dinlere göçtüğünü de biliyoruz.
Tataristan’da başlayan Kazakistan ve Kırgızistan da yoğunlaşan öteki Türk Devletlerinde de, Türkiye’de de başlayan “Tengrilik İnancına Dönme” akımı da şimdiden yüz binlerle anlatılıyor.
Çağın gerçekleri bunlar. Şimdi biz İslam olmayı Türk olmanın olmazsa olmazı sayarsak nasıl Türk Birliğinden söz edeceğiz.
Müslümanlığın da artık insanları birleştiren değil, bölen bir anlayış olduğu da açıkça ortaya çıkmışken, İslam olmayı Türklüğün temeli sayabilir miyiz? Hele Allahü Ekber diyenlerin, Allahü Ekber diyenleri de öldürdüğü bir dünyada… Hele hele bağlı olduğu din kümesinden başkasını cehenneme gönderen bölünmeler dünyasında…
Gagauz yerinde yaptığımız bir Türk Dünyası Toplantısında bir Gagauz aydını şöyle konuşmuştu: “Siz Türkiye Türkleri, Türklük kadar İslam’dan söz ediyorsunuz. Biz Türk’üz ama elhamdülillah Hıristiyan’ız; biz ne olacağız?” Hıristiyan kardeşimizin bizim çok alışkın olduğumuz “elhamdülillah” sözünü Hıristiyan olduğu için kullanmasına çok gülmüştük ama çok da düşündük.
Aynı durumda Türkistan’da da karşılaştım. Bizim Türk Dünyasından gelen gençlerin de bulunduğu ortamda İslam’a vurgu yapmam karşısında kendisi de bir İslam Bilgini olan Prof. Dosay Gencatay beni uyardı: “Sizi Müslüman olsun olmasın bütün Türk gençleri dinliyor. Ama siz İslam’dan çok söz edince ötekiler incinmez mi?”
İslam’dan yine söz ederiz. Ama Türklük için vazgeçilmez temel sayamayız gerçeğini artık anlamalıyız.
Öte yandan bütün dinlerin kökeninde Türklüğün BİR TANRI inancının olduğunu da göz ardı edemeyiz.
Binlerce yıl önce daha Buda, Üstad Kung Çu (Konfiçyus) Kirişna, Musa, İsa, Hz. Muhammed doğmamışken, Türkler Tanrının bir olduğunu biliyor ve ona yakarıyorlardı; BİR TANRI diyorlardı. BİR TANRI inancı bütün Varlığın BİR ve SONSUZ olduğu inancıydı. Varlığının Bilinen ve Görünmez BİR TANRI’nın dışyüzü (ZAHİR) görünmeyen ve bilinmeyenlerin de BİR TANRI’NIN içyüzü (BATIN) olduğu gerçeği dinin temeliydi.
İnsanlara, Hayvanlara, Bitkilere, Cansız denilen varlıklara iyilik yapmak; kötülük yapmaktan kaçınmak ve kötülük yapanlarla savaşmak bu inancın erdem kurallarının temeliydi.
İnsanların da bir dış bedeni ve iç bedeni vardır. Ölüm durumu iç bedenin, yani ışık varlığın dış bedeni bırakıp çıkmasıdır. İyilikle yaşayanlar ışık bedenlerini parlatarak UÇMAĞA varırlar, kötülük yapanlar ışık bedenlerini karartır ve TAMU’luk olurlar.
BİR TANRI inancında temel kural, İYİ İNSAN olmaktır. İyi insan olmayı öğütleyen bütün inançlara saygı duyulur ve insanlar arasında dinlerine göre ayrım yapılmaz.
Çağdaş Türkçülüğün açısından DİNDE TÜRKÇÜLÜK, Tek Tanrı inancından alınarak çağa aktarılan anlayış olmalıdır.
Yani isteyen inandığı dinin gereklerini yapar; insanlar arasında din ayırımı yapılmaz ve TÜRK DEVLETİ dinler karşısında yansız ve eşit yakınlıkta olur.
Türklerin çoğunluğunun dini olan İslam’ın gereği de budur.
Dinler, insanların TANRI’ya yakın ve iyi insan olmalarıyla ilgilidir.
Hayatta en gerçek yol gösterici ise BİLİMDİR-FEN’DİR.