Rahmetli Fahri Yılmaztürk'ün kendi hazırladığı ve 1987'de olsa gerek hediye ettiği İrşadi’yi ve eserlerini anlatan hacimli kitap; şehirde yıllar içerisinde dinlediklerimle aşinalığımdan olsa gerek Fetani Battal'ın tarihî romanındaki olaylar, menkıbe ve şiirler hiç yabancı gelmedi.

1048'de Seydi Yakup ve Eşref Bey’in kırk fedaisinin Anadolu’da zalimlere karşı her dinden mazlumları koruyan mücadelesi ile anlatılmaya başlayan olaylar 1865'de İrşadi’nin vefatına kadar akıcı ve ustaca anlatılmış. Zaman zaman İrşâdî’nin çok büyük emekler verdiği Kısas-ı Enbiya’dan örnekler, müşterek dostumuz Güven Purut’un özellikle vurguladığı tasvirler gerçekten mükemmel. Kitap, rahmetli Mahmut Kırtan’ın methettiği kadar var. Hiç duymadığımız hikâye ve menkıbeler de var:

"Allahın sevmediği her şeyi elinin tersiynen reddetmek, Allahın sevdiği her şeyi muamelat haline getürmek, her gişinin kâri degül, er gişinin kâridür. 
Lafınan olmaz bu işler! Laf ile olmaz.

Bağ size bişe annadım.

Geçen sene İşbonnos kövünden Selim Efendi gelmişdi. Behen bişe annatdi, çoğ hoşuma getdi.

Onnarın kövde çocuğluğ arğadaşı iki gişi varmış. Birinin adı Adil, öbürünün adı Bogos’muş.

Adil Müslüman, Bogos Hıristiyan. Bunnar çok yakın arkadaşmışlar. Ömürleri aynı kövde geçmiş. Yaşları kemale gelmiş. Bir gün Bogos çok heste imiş. Ölüm döşşegindeymiş. Adil onu ziyarete getmiş. Muhabbet, eskiler, yeniler derken adamın gözleri birez açılmış. Muhabbetin sonunda Adil demiş ki "Ola Bogos bağ geldin gidirsen etme gel Müslüman ol da öbür dünyaya imanla get’’

Bogos demiş ki "Olmiram Adil can olmiram"

Adil gızmış "Ola gâvur oğlu niye olmirsan" demiş.

Bogos da uzun uzun Adil’in üzüne bakıp demiş ki:

"Adilcan ben bu saatten sonra Pir Efendi gibi Müslüman olamam! Senin gibi Müslüman olmayı da heç istemem’’

İşte mesele bu uşağlar. Mesele Pir Efendi gibi dedürtebilmek. Selim Efendi demişti ki "Bogos un cenazesinde en çok gözyaşı döken Adil olmuşdi."
       
İrşâdî’nin oğullarından dünyaya gelen onbir erkek torununun akîbetleri kitabın sonunda anlatılmış. "Seferberlik Hikâyeleri" adlı çalışmamda vurgulamaya çalıştığım Birinci Dünya Savaşı ile gelişen olaylar sonucu bu topraklarda yaşanan insan kaybından İrşâdî’nin ailesi de nasibini almış. Bu torunlardan Durbaba, Kop Savunmasında şehit olmuş, Yusuf seferberlikte Yozgat'ta vefat etmiş, Eyüp Ruslara esir düşmüş, sekiz yıl sonra köyüne dönmüş, Recep, Ruslara esir düşmüş on dört yıl sonra köyüne dönmüş, Şahan Çavuş; Yedi yıl çeşitli cephelerde savaşıp köyüne döndükten sonra tekrar askere alınıp Kop müdafaasında ağır yaralanmış, köye döndükten sonra vefat etmiş, dedesinin yanına defnedilmiş.. Adil Onbaşı; Kop müdafaasında askere alınıp uzun yıllar Halit Paşa’nın emir erliğini yapıp, bütün cephelerde yanında olmuş. Halil: Kop müdafaasında şehit olmuş.. Kalender: Kop müdafaasında şehit olmuş.
İrşadi: Kop müdafaasına katılmış, dedesinin yazdığı Kısas-ı Enbiya’yı tamamlayan Ağlar Baba diye bilinen torunudur.

Kitapta x ve q harflerinin kullanılması yöresel seslerin hakkını vermek açısından iyi olmuş. Hazır bir sermayeyi romanlaştırmak gibi kolaylığı varsa da başarılı ve özgün bir çalışma olduğunu söylersek bir hakkı teslim etmiş oluruz.