Bilim, bilim-kurgu ve uzay filmlerini severim. AVATAR’ı da ilk fırsatta gördüm. "Seni görüyorum AVATAR!" "Seni görüyorum!" Pandora halkının birbirini selamlama cümlesi. Avatar’ı görenleri de görüyorum. Ama Avatar’ı gören herkes Cameron’un ne dediğini, Avatarlarla ne anlattığını görüyor mu?

Bilim, bilim-kurgu ve uzay filmlerini severim. AVATAR’ı da ilk fırsatta gördüm. "Seni görüyorum AVATAR!" "Seni görüyorum!" Pandora halkının birbirini selamlama cümlesi. Avatar’ı görenleri de görüyorum. Ama Avatar’ı gören herkes Cameron’un ne dediğini, Avatarlarla ne anlattığını görüyor mu?

"Keşke Dünya yerine Pandora da yaşasaydım" başlığı ile verilen yorumlara bakılırsa, görülüyor ki “hayır Avatar’a gidenlerden kimileri Cameron’u ne görmüş, ne de anlamış...”

Filmin teknik tarafının üstünlüğüne, sanat değerinin yüksekliğine "söz yok"... Olursa böylesi olur... "Tekrar gideceğim..." diyenlere de katılıyorum. Ben de öyle yapmak istiyorum. Sadece "üç boyutlu" resimleri olsa bile görmeye değer...

Pandora ne güzel hayal... Ama kesinlikle masal değil...
Sinemadan çıkınca “Uzayın bir yerlerinde Pandoralar ve Na’viler neden olmasın” diyorum.

Bilet bulduğunuz ilk gün gidin görün diyorum değerli okuyucum.
Diyorum, ama Cameron’un neyi anlattığını da anlatmadan edemiyorum.

Bazı seyirciler konuyu "çok sıradan" buluyorlar.
Evet çok sıradan... Ama hiç unutmamamız gereken sıradanlıkta...

Ne var konuda?
Kendi çıkarlarından, kârlarından başka hiçbir insani değer’e önem vermeyen "dev şirketler" var...
Dev şirketlerin buyruğu ile tabiatı ve insanı yok etmeyi iş edinen savaş manyakları var.

Dünyada çok fazla dolar getiren Pandora’nın madenlerine göz dikmiş ve bu madenleri çalabilmek için ormanları ve üzerinde yaşayan canlıları ve insanları yok etmeyi amaçlayan şirketler ve onların uşakları askerler var...

Başka ne var?
Bütünleştikleri ormanlarını ve hayatlarını korumak için direndikleri için ‘terörist’ damgası yiyen yerliler var.

Başka?
Yerliler arasına casus olarak gönderilmişken; tabiata ve insana açık olarak saf değiştiren AVATAR var...

Başka?
Ormanlara dev makinelerle girip, yakıp yıkan, insanları öldürürken zevk alan sömürücü saldırganlar var.

Sonra?
Saldırganların tekniği ile Orman sakinlerinin işbirliğinden doğan kurtuluş var...

Peki bütün bunlar; uzayın derinliklerinde Pandora adlı bir hayal gezegende olan işler mi?

"Pandora" yerine "Dünya" deseniz ve Pandora halkı olan Na’viler yerine; Afrikalılar, ABD yerlileri, Uzak Asyalılar, Büyük Ortadoğulular deseniz ne değişecek?..

Ama istilacıların, sömürücü kapitalizmin, global çetelerin işgal edip maden çalmak için yakıp yıktıkları ormanların ağaçları o kadar büyük ve büyülü değil mi dersiniz?

Ya da şehirleri o kadar yaşamaya elverişli değil miydi?
Ya da “Ama onların yerlilerinin derisi mavi, saçları ve kuyrukları o kadar uzun ve değerli değil di” der misiniz?

Ne diyor Cameron filmin sonun da?
“Gök adamları (yani Dünyalılar) kendi ölü gezegenlerine döndüler...”

Niye ölü gezegen Dünya?
Bütün Dünya’yı yutmak isteyen; ormanları ve bütün yeşillikleri ve havayı ve suyu kirletenlerin elinden kurtulmazsa Dünya, birkaç yüz yıl sonra ölü Gezegenden başka ne olabilir; Dünya?...

Ne dersiniz?
“Keşke Dünya yerine Pandora’da yaşasaydık” yerine “Keşke Dünya’mızı Pandora gibi yaşasak?” desek?

10 Ocak / 2010