Bütün ayrılıklar yamandır . Yuvadan ayrılmak, sevdiklerinden ayrılmak, doğduğun yerden ayrı düşmek… Hele de vatan hasreti? Hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bir memleket dolusu insanı özlemek, koca bir coğrafyanın derdini, gamını, kederini uzakta yaşamak, Yüce Tanrı kimseyi böyle bir acıyla terbiye etmesin.
Bütün ayrılıklar yamandır . Yuvadan ayrılmak, sevdiklerinden ayrılmak, doğduğun yerden ayrı düşmek… Hele de vatan hasreti? Hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bir memleket dolusu insanı özlemek, koca bir coğrafyanın derdini, gamını, kederini uzakta yaşamak, Yüce Tanrı kimseyi böyle bir acıyla terbiye etmesin.
Türk Dünyası, son üçyüz yıldır, vatanlarından ayrılmak zorunda bırakılan insanların öyküleriyle doludur. Bu öyküler çok az sayıda kitabın konusu olmuştur. Bu serencam, ciltler dolusu romanlarla değil, yoğunlaştırılarak manzum şekilde dile getirilmiştir. Az sözle çok şey ifade etmek, dilimizin en çarpıcı özelliğidir. Şiir ve musikî şekline dönüşünce, daha da yoğunlaşır. Koskoca Mesnevî için Yunus:
“Ete kemiğe büründüm ,
Yunus deyû göründüm.”
demiştir. Muazzam vahdet-i vücut anlayışını sadece iki mısraya sığdırmak çok düşündürücüdür .
“Türk dünyası araştırmaları vakfı” tarafından, Raville İdiller imzasıyla yayınlanan “Harbin’den İstanbul’a” isimli kitapta, vatan hasretini bütün boyutlarıyla dile getirebilen bir şiir parçasına rastladım:
Uçar idim kuş bulsam,
Konar idim kül kürsem,
Tuğan İl’im kaytır idim;
Cir astından yul bulsem.
Türkiye Lehçesine çevrimi şöyle:
Uçar idim kuş olsam
Konar idim gül görsem
Doğma El’im döner idim;
Yer altından yol bulsam.
Dünya edebiyatında böyle bir ifade tarzı olabileceğini sanmıyorum. Şair: “Vatanım, mezarımda bile sana ulaşacak yolu bulsam mutlaka dönerim.” diyor. Raville İdiller, Rus İhtilâlinde Kazan’ı terkeden bir ailenin çocuğu. Mançurya’ya, Harbin’e göçmüşler. Oradan İstanbul’a gelmişler.
Doğu Anadoluda, muhacir kelimesi, macir şeklinde telâffuz edilir. Büyüklerimiz hayat dilimlerini, zaman kavramını; “macirlikten evvel, macirlikte, macirlikten sonra, diye bölümlere ayırırlardı. Bizler, o günleri yaşamışçasına zihnimiz, hafızamız, ruhumuz dolu olarak büyüdük. İşte bu kitabı, aynı olayların içinde yaşıyormuşçasına bir duygu yoğunluğu içinde okudum.
Dünyada, Tuna üstüne söylenen türküler kadar, hiçbir akarsuya yakılmış deyiş yoktur. Runeliyi kaybedeli iki asra yakın zaman geçti. Ama halâ menkıbesi yaşamaktadır. Çünkü biz Rumeli’yi de Vatan yapmıştık ve o vatan’ı kaybettik. Onun için sanatkârlarımız, söz ve musikî ile Tuna’yı ebedîleştirmişlerdir.
Akma Tuna akma ben bir dertliyim.
Yâr peşinde gezer koşar kara bahtlıyım
Bir başka türküde:
“Görmedin mi
Ah aslan Alişimi
Tuna boyunda”
Pilevne Savaşlarını konu alan türkümüzde de Tuna ile ilgili mısralar yer almıştır.
Tuna Nehri akmam diyor,
Etrafımı yıkmam diyor,
Şanı büyük Osman Paşa;
Pilevne’den çıkmam diyor
Azerî Kültür dairesinin, baştacı Aras’tır. Vaktiyle Türkiye’den şöyle seslenilmişti:
Aman Aras han Aras,
Bingöl’den kalkan Aras
Al başımdan sevdâyı;
Hazar’da çalkan Aras
Azerbaycan’da binlerce Aras şiiri var. Hele Güney’in Aras yangısı tarife sığmaz. Açıktan söyleyemediklerini Aras’a söyletirler. Buraya alacağımız bayatı hepsinin özeti kabul edilebilir.
Aras geldi yan ahdı,
Dibinde min can ahdı,
Veten sarı bahanda;
Üregimden gan ahdı
Nebi Hezrî ağabegimiz, Tebriz’i bele yada salıp, üregimize od tökübdür.
Tebriz nağılım menim,
Eli çerağlım menim,
Sen ey yolların kimi,
Golları bağlım menim.
Tebriz yada düşünce, Böyük Şâirata Şehriyâr’dan danışmamak olabilmez.
“Göylerin, günün, ayın gizledir,
Ulduz ahdırır, sayın gizledir,
Ohunu atır, yayın gizledir.
Geddimi eden kâman ayrılıg,
Aman ayrılıg, aman ayrılıg…
Süleyman Rüstem, ayrılığın oduyla yanıp tutuşanda bele cevap verir:
Gel Bakı’ya bağım, bahcam gülende,
Birce ovuç torpah getir gelende.
Dostlar gatsın torpağıma ölende;
Onda belki kâma çatam Şehriyar,
Son menzilde rahat yatam Şehriyar.
Kısaca Türk Dünyası dediğimiz -ki aynı zamanda Kopuz Coğrafyası’dır- Eke Vatan Türkistan, Ana Vatan Türkiye, Yavru Vatan Kıbrıs, Bala Vatan Kerkük, Yürek Vatan Azerbaycan’dan oluşur .
Bütün ayrılıklar yamandır…
Nice bayramlara...