“DÜNDAR Bey'in söyledikleri Faruk Hoca'yı hayli düşündürmüştü: - Türkçülük ırkçılığı çoktan aşmış bir kavramdır. Ayrıca Türk yurdunda Türklüğün horlanmaya başlanmasıdır ki, bizim hareketimizi bir ihtiyaç haline getirmiştir. Hatırlayın, Mustafa Kemal hareketine kadar Türk'üm demek neredeyse utanılacak bir dereceye düşürülmüştü.

“DÜNDAR Bey'in söyledikleri Faruk Hoca'yı hayli düşündürmüştü: - Türkçülük ırkçılığı çoktan aşmış bir kavramdır. Ayrıca Türk yurdunda Türklüğün horlanmaya başlanmasıdır ki, bizim hareketimizi bir ihtiyaç haline getirmiştir. Hatırlayın, Mustafa Kemal hareketine kadar Türk'üm demek neredeyse utanılacak bir dereceye düşürülmüştü.



İşte o hor görülen unsur bir yeni devlet kurup, adına da Türkiye, Türk yurdu dedi. Bunun aşınmasına sessiz kalmak, Türkiye Cumhuriyeti'ni gözden çıkarmakla eş anlamlıdır... Biz işte bunun siyasetini yapıyoruz...”



Oyun içinde oyun.



“NETİCE olarak şunu tarih önünde ifade etmek istiyorum:



- Her şey Türkiye ve Türk Milleti üzerine oynanan bir büyük oyundan ibaretmiş. Bunları söylerken de, 12 Eylül'ü alkışladığım sanılmasın. Çünkü 12 Eylül de bizlerin eseridir. Kendimizi onaylamadığıma göre,12 Eylül'ü de aklayamam. Ülkemizde sömürünün olmadığı sonucuna vardığım da anlaşılmasın. Eğer bu çizgi solculuksa ben hala solcuyum. Hapishanede diyalog kurabildiğim kadarıyla, ülkücülerin de demokrasi yanlısı, sömürü karşıtı olduğunu gördüm. Ama hepimizin ortak bir oyuna sürüklenmiş olduğumuz gerçeği ortaya çıkmıştır sanırım... Bunu anlayanlar da, hala anlamayanlar da vardır...'



Bahadırdır konuşan



'DOĞU Anadolu ki, ilk Türk fetihlerinin coğrafyasıdır. Orta ve Batı Anadolu henüz elde değilken oralar Türk yurdu olmuştu. Benim gibileri bu milletin dışında sayma zihniyetine isyan ediyorum. Eğer dil ve lehçe farklılığı bir ölçü ise size çok basit bir misal vermekle yetineceğim. Ermeniler'ce terk edilmiş bazı Muş köylerine Erzurum'dan, Gümüşhane'den gelip yerleşmiş aileler vardır. Onların torunlarından bazıları bugün Türkçe'yi konuşamıyorlar. Hepinizin bildiği gibi, Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Karakeçili aşiretinin Urfa'daki torunları da bugün Türkçe bilmiyorlar. Ama bu da benim devletimin bir ayıbıdır. Milletimizi parçalamak isteyen Avrupalılar, özellikle İngilizler, bu fitne tohumlarını yüzelli yıl önce ekmeye başladılar. Bölgeye misyoner orduları gönderdiler. Raporlar hazırlayıp arşivlerine yerleştirdiler. Bazı farklılıklarımızı yumuşak karnımız olarak kullanma stratejileri geliştirdiler. Zaman zaman isyanlar çıkardılar. Şimdi tekrar aynı düğmeye basmış bulunuyorlar.



Ben buradan devletimizi sadece uyarmıyor, yalvarıyorum. Bu yangın büyümeden söndürülsün. Bin yıldır aynı vatanda aynı kıbleye yönelenler gerçeği unutulmasın...'



Ve umut ve hüzün



'YİNE birkaç gün önceydi. Şu sıralarda herkesin ağzında çok dolaşan 200'li yıllar tekerlemesi üzerine bir sohbete dalınmıştı. Gazeteler, dergiler çoğu abuk sabuk yorumlarla doluydu. Sanki rakamlardan mucizeler, kerametler bekleniyordu. Selim, konuşmaların bir yerinde isyan etti:

l İkibinli yılların nasıl olacağını şimdiden kestirmek çok da zor değil... İkibinli yılların kan ve barut kokusunu şimdiden burnumda hissediyorum ben...Yıkılması için ömrümüzü harcadığımız bir süper güç ortadan çekildi. Şimdi tek süper gücün kucağına düşen bir dünya olacaktır ikibinli yıllar..



Namık Bey araya girdi:



l. Türk dünyası gündemini ve bilimi iyi yakalayan Türkiye bu yeni bin yılda yıldızı parlayan bir ülke olur.. sh.126.'



......................



Nelerden mi söz ediyorum?



Yahya Akengin'in son romanından. Bizim romanımızdan... Ülkemizin son on yıllarından... İçe bakan gözle, hüzünün raksından bölümlerdir bunlar...

- - - -