Müslümanlara daha çocuk yaştan ezberletilen ve adına “Amentü” denilen bir metin var. Burada “Hayrihi ve Şerrihi Minallahu Teala”da deniliyor. Yani hayır da şer de Yüce Allah’tan… Peki, Amentünün kaynağı olan Kuran-ı Kerim ayetlerinde böyle bir ifade var mı? Gelin birlikte okuyalım.
Kuran’ın Bakara Suresinin 177. Ayeti, Amentünün, yani iman esaslarının sayıldığı iki ayetten biridir. Önce yeni harflerle de olsa aslını bir okuyalım: “Amene billahi, velyevminahiri, vemaleiketi, velkitabi, vennebiyyin” Yani “Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve nebilere inanırlar.”
Kuran’ın Nisa Suresinin 136. Ayetinin, konumuzla ilgili ifadeleri: “Ya eyyühellezine amenu! Aminu billahi ve Resulihi vel kitabi llezi nezzele ala Resulihi ala Resulihi vel kitabi illezi enzele min kablu ve men yekfur billahi vemelaiketihi ve kütübihi ve Resulihi vel yevmil ahiri fekad dalle dalalem be’ida.” Yani “Ey iman edenler Allah’a, Resulüne, Elçisine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim, Allah’ı meleklerini, kitaplarını, Peygamberlerini ve Ahiret gününü inkar ederse sapıklığın en koyusuna düşmüş olur.”
Şimdi bu iki Ayete göre iman esaslarını sayalım:
1-Allah’a İman
2-Resulüne ve Resullere İman
3-Kitaba ve Öncekine İman
4-Meleklere İman
5-Ahiret Gününe İman
Peki, Kuran’a göre müminlerin başka iman esasları var mı? Sözgelimi “iyilikler de, kötülükler de Allah’tan gelir” hükmü ve iman esası nereden çıkarılmış. Kuran’ı Kerim’de yok. Kuran’ı Kerim’de olmayan bir iman esası olabilir mi?
Nisa Suresi 79. Ayeti de yeniden okuyalım. Önce aslını: “Ma esabeke min hasanetin feminallahi vema esabeke min seyyietin feminnefsik…” Yani “Sana Allah’tan iyilikler gelir. Nefsin ise sana kötülükler yaptırır.”
Kötülüklerin kaynağı insanın nefsi olduğundan, iyilikler yapan Allah, iyilik yapılmasını buyurup, kötülüğü yasaklar. Aksi halde kötülüklerde Allah’tan olsaydı, bunun hesabı neden insandan sorulacaktı ki?
Bu konu çetin bir konudur. Çözümü kolay değildir. Kavranılması da zordur.
Her şeyi Allah’ın yaratmış olması ayrı bir konudur. Dünya da yaşamanın bir yasası olarak, iyilik ve kötülük var edilmiştir. Ancak, müminlere ve bütün insanlara iyilik yapmak ve kötülükten kaçınmak emredilmiştir.
Tasavvufta bilincin yükselmesinin bir yerinde, Allah’tan başka fail olmadığı söylenir. Ancak bu hakikat aleminin bir gerçeğidir. Bu konu zevk edilir. Ama iman esasları arasına konulmamıştır.
Biz, yaşadığımız boyutta iyiliği iyilik, kötülüğü kötülük olarak bilmek durumundayız. Dolayısıyla söz gelimi son günlerin en önemli konusu olan Soma faciasını hiç kimse “İlahi kader” diyerek geçiştirmek hakkına ve yetkisine sahip değildir. Orada nefsinin kötülüğüne uyarak, yeterli önlemleri almayan herkes, en alttaki yetkiliden en yukarıdaki yöneticiye kadar yani Başbakana ve Cumhurbaşkanına kadar sorumludur. Bu kötülük onların nefislerinin yaptığı bir iştir.
Cumhurbaşkanı niye mi sorumlu? Çünkü onun da Bakanlar Kurulunu toplayıp bu tür konularda alınan önlemleri konuşmak Anayasaya göre görevi ve yetkisi içindedir.