KAZANCIN ALLAHLISI, ALLAHSIZI
"Hırsın gözü dönmüş iştihası dünyanın bütün zenginliğine el koydu. ‘Allah’sız kazancın kırbaçladığı tüketim çılgınlığı önüne geleni silip süpürüyor.
Kalabalığın üzerinde bedbinliğin, çöküntünün, çaresizliğin habis eli dolaşıyor."
Bu satırlar öykücü Mustafa Kutlu'nın Yeni Şafak Gazetesi'ndeki bir köşe yazısından...
“Allahsız kazanç…"
Demek kazancın da Allahlısı, Allahsızı var... Kazancın da gâvuru Müslümanı, iman edeni, etmeyeni var… Oysa biz “paranın dini imanı yoktur” diye bilirdik.
Türkiye bağlamı ve ölçeğinde bu konuyu irdelersek: Müsiad üyelerinin kazancına Allahlı, Tüsiad'ınkilere Allahsız kazanç mı diyeceğiz? Sözgelimi Mustafa Kutlu'nun yazdığı gazetenin sahipleri Albayraklar'ın kazancı mı Allahlı? Kazancın Allahlı olmasının ölçütü nedir?
Ve Allahsız kazanç tüketimi kamçılıyormuş. Bak sen… “Allahlı kazanç” neyi kamçılıyor acaba? Neyi kamçıladığını son yirmi yılda gördük de gördük, öyle değil mi?
GARİBÜZZAMAN
Bir eski ülkücü, yargılanmakta olduğu bir davada dediklerine bakılırsa haksız yere tutuklanmış. Bir arkadaşı da facebook sayfasında paylaşmış. Bir dolu yorumlar çoğu da elbette dinsel iletili ve içerikli: "Rabbim tez zamanda kurtarsın" gibilerden…
Nurettin Topçu taifesinden, eski TRT'ci bir yobaz vardır, o da yorum yapmış, diyor ki: "Rabbim en garibüzzamanda helas eylesin."
Garibüzzaman ne ki? Merak ettim, araştırdım. Şu demekmiş: "Zamanın garibi; zamanın şaşırtıcı, hayret verici kişisi. Zamanın garibi, yaşadığı zamanla uyumlu olmayan."
Pek uymamış bu anlama ama, "Olmayacak, beklenmedik bir zamanda, Tanrı kurtarsın" demek istiyor yobaz Efendi. Tabii kurtarma yerine “helas” yazıyor, olmayacak zaman yerine “garibüzzaman” ve Tanrı yerine de “Rab.”
ENİS BATUR, FLANEUR VE RUH YIRTIĞI
"Enis Batur mürekkebinden ne akıtırsa okurum. Birikimiyle dereden tarlalara doğru akan su yolunu genişleten yazarımdır Enis Batur. Ağzının içinde zımparadan çıkmış bir sürü hışırtılı sözcükler öğretir, dünyada olup bitenleri yazdıkça, flaneur halini dayatır bana."
Can Yücel'in "Penis Batur" dediği bu kişinin meğer ne hünerlerini varmış da biz anlamamışız. Yukarıdaki satırları kaleme alan kişiye bakılırsa, Penis Batur'un mürekkebi, softaların okunmuş suyu gibiymiş, ne niyete okursan ona umar olurmuş. Sonra efendim, sözcükleri zımparalayıp ağzından hışırtılı ve haşırtılı olarak çıkarıyormuş ve dünyada olup bitenleri yazdıkça, okurları flaneur eyliyormuş. Ola, flaneur da ne ola? Baktım öğrendim, "aylak kent gezgini" demekmiş. Zımparalanmış haşırtılı sözcüklerle Erzurumluların dediği gibi "Salahana" olmak. İnsanlık halleri içinde bu da varmış demek...
***
"Ruh yırtığı" duymuş muydunuz? Ben de bugün duydum. K.V. adlı yazarın kitapları bu ruh yırtığını dikmek için iğne iplikle koşuyormuş. Ruhunuz yırtıksa siz de o kitaba koşun.