ALGILARI VE YARGILARI DEĞİŞMEZ OLANLAR
“Kendinelik” olarak kavramsallaştırabiliriz bunların bu değişmezliklerini. Evet kendinelik… Kendileri kendilerine “yeterlik belgesi” verirler bunlar. Yeterli yaşam deneyimleri, yeterli okumaları, yeterli irdeleme, usavurma yetenekleri ve geleceğe ilişkin öngörüleri vardır.
Böyle ne yazık ki… Peki bu güven bu kesinlik, bunlara nereden geliyor?
Bir: Toplumun düzeysizliğinden, toplumun çoğunluğu da bunlar gibi.
İki: Karşılarına çıkıp çapsızlıklarını, yanlışlarını yüzlerine vuran yok, eleştiren yok.
Üç: Bunların yargıları ya kutsanmış dinsel/ulusal kalıpyargılardır ya da önyargılardır. Başka bir yargı türü tanımazlar, düşünemezler, üretemezler. Aykırılıktan korkarlar bunlar, önyargılarını yeniden düzenlemeye bile cesaretleri yoktur, bir kalıba göre düzenlenmemiş olan algıları yorumlayacak bilinç sığaları da yoktur.
Dört: Medya ve sosyal medya ile oluşur kanı, yargı, algıları. Bunları tartışmasız kesin doğrular olarak görürler, tersini düşünüp açıklayanlara düşman kesilirler, taşa tutarlar.
Beş: Algı operasyonlarının da taşıyıcıları, bulaştırıcılarıdırlar bu gibiler. Komplo teorileri ile karışık algı operasyonlarına bayılırlar, gizli ve özel konuların bilişicisi gibi şişinmek pek hoşlarına gider.
ESMEYEN RÜZGÂRLARDAN HİLE SEZERİM
"Ben bir Köroğlu'yum dağda gezerim,
Esen rüzgarlardan hile sezerim."
Bense esmeyen rüzgarlardan hile sezerim Köroğlu, kim haklı, okuyanlar karar versin.
TAŞLARA DEĞGİN
Taşlar sessiz konuşurlar, yapıları ve yapıtlarıyla konuşurlar anıtlarda, yazıtlarda, temellerde, duvarlarda, sütunlarda, kemerlerde, heykellerde, gömütlerde.
Taşlar insana en yakın, insanın istediği biçime giren, dikkatle kırılıp yontulan, zevkle işlenen, gururla dikilen.
Taşlar uygarlık geliştiren, uygarlık tanıkları.
Taşlar bilimdir bilim. Tarih, arkeoloji, jeoloji, dolaylı olarak sosyoloji, etnoloji. Ve edebiyat...
NARİNLE HAŞİN ARASINDA
Biri diyor çok narinsin, biri diyor çok haşinsin.
Biri sabırsızsın diyor, öteki neden sustuğumu anımsatıyor.
Biri kibirli, öfkeli, bencil diyor, öteki insanları iyi tanıyıp ona göre tepki verdiğimi belirtiyor.
Kimilerinin "moruk, beyni sulanmış" aşağılamasına maruz kalıyorum, kimilerinin de bu yaşta bu enerjiyi nasıl bulduğum, bu belleği nasıl koruyabildiğim iltifatına mazhar oluyorum.
Bu ikilem ve çelişkileri daha da uzatabilirim ama gerek yok. Amacım insanımızın çıkarına, duygularına, tutkularına göre tepki verip pozisyon aldığını vurgulamaktı, onu da yapmış oldum.