Duvarda asılı idare lambasının sarı loşluğunda gözlerimi araladım. Bugün pazar, okul yok ama alışkanlık bu, her günkü saatte, kümesimizdeki tek horoz henüz işbaşı yapmadan uyandım.
Çok da istemeden yer yatağımdaki yün yorganı üzerimden attım, lambanın fitilini iyice kıstım, küçük pencerenin küçücük perdesini yana çektim. Beyaz, tertemiz bir yeryüzü örtüsü üzerinde "alaca kargaların" kuyruk sallamalarını, "kırkırların" erik ağacının dalları arasında oyun oynar gibi kısa mesafeli zıplayışlarını, dallarda birikmiş küçük kar öbeklerinin salına salına düşüşlerini, Çoruh'un üzerinden akan buz adacıklarını izledim biraz. Lambaya üfledim, yorganımın altına döndüm. Odanın ortasındaki soba yanıyor olsaydı veya en azından yanındaki mangal soğumamış olsaydı belki kalkar giyinirdim. Karşımdaki dolap şekline sokulmuş ağaçtan duvarın, ezberimdeki budaklarını saymaya koyuldum. Hepsi yerli yerindeydi. Sağda "hamam" olarak kullandığımız kapalı bölme, yanında yüklük, onun yanında kitaplığımız var. Bir de büyükçe aynalı konsolumuz var ki çekmecelerinde ve üzerinde sayamayacağım kadar çok şey taşıyor. En önemlisi beyaz kaneviçe bir örtüyle süslenmiş PHILIPS radyo. Ama radyomuzu açıp da türküleri dinleyemiyorum çünkü yanımdaki yatakta küçük kardeşim, makatta küçük ablam uyuyor. Dipteki SİNGER dikiş makinesi maharetini gizleyen cılız bacakları üzerinde bağdaş kurmuş oturuyor sanki, selamlaşıyorum.
***
Toplam 11 yıllık geçmişi olan aklımla gün hakkında olur olmaz planlar kurdum. Hepsi, şehrimizi bürümüş kış üzerine, kar üzerine, haylazlık üzerine. Acaba Helime Abla gilin evin önünden başlayıp Seher Eze gilin evinin önünde biten parkurda naylon ayakkabı ile kaysam mı? Sonunda anamdan dayak yemek var ama risk almadan zevk almak olmuyor. Belki de kalenin önündeki fidanlıktan, patates meydanına kadar "hızek" ile kaymaya giderim. Biraz virajlı ama uzun bir parkur, zevkli olur. Bu konularda karar, mahalle arkadaşlarımla yapacağımız demokratik anlaşmaya bağlı biraz.
***
Annemin sesi geldi odanın dışından, bu bir nevi "kalkın bakalım" duyurusu .Hemen anneciğim dedim içimden. Giyinip fırladım. Mutfak masasının üzerindeki çinkosu atmış tepsiyi kucağıma almadan önce tek parmaklı yün eldivenlerimi, yün "kullugumu", ablamın ördüğü yün çoraplarımı ve lastik çizmelerimi giyindim; hazırdım. Anam tepsiyi özenle ellerime tutuşturdu. İçine büyükçe bi "hıyar" tereyağı, çok sayıda yumurta yerleştirilmişti. Emrah Emi'nin fırınına gidip "yağlı" pide yaptıracaktım. Ben önde, tembihlerin ve sayıların belki beşinci kez tekrarı arkamda çarşıya yöneldim. 40 santime varan kar derinliği ve eksi bilmem kaç derecedeki soğuk nedeniyle sokaklar boş henüz. Bata çıka aşşağı yolun köşesini dönüp "saathahayı" görünce hareketlik seziliyor, fakat Gaduk Gurban Emi'nin bakkalı hariç dükkanlar kapalı.
Meydana vardım, mümkün olduğunca kürenmiş kaldırımları izleyerek, Başağa'ların hırdavat dükkanını, Hayrettin ve Nurettin Evsen'in büyük bakkaliyesini, Bölükoğlu kardeşlerin manifaturacı dükkanını geçtim. Tabelasında "Musa Kızıltan Tecimevi" yazan işyeri ile Zeki Okumuş ticarethanesinin arasındaki, dışarıdan bakınca köhne gibi duran fırına geldim. Kapıyı ayağımla itince yüzüme vuran sıcaklığa minnet duydum. Tepsiyi ustaya uzatıp, bana verilen tembihatı tekrarlayarak kenara çekildim. Tezgahın üzerinde benimkine benziyen bir sürü tepsi ve kağıda sarılmış yine bir sürü pide nevalesi vardı ve ben sıramı beklemek zorundaydım. Ne yapalım, bekleyeceğiz.
Dönüş yolu pidelerin ısıttığı tepsiden dolayı daha iyiymiş gibi görünüyor ama ya ayağım kayar da tepsiyi düşürürsem korkusu yüzünden yolculuğum çok daha kötü, çok daha zorlu koşullarda geçecek biliyorum. Başarı ile eve vasıl oldum. Ev efradını masa başına dizilmiş olarak buldum. Babamın gözlerinden beni takdir ettiğine dair bir ışık aldım. Sevindim ve pidemin başına geçtim. Acaba babam takdirini ufak bir meblağa dönüştürür mü diye umutlanmadım değil. O zaman planlarıma sinemaya gitmek gibi önemli bir etkinliği sokuşturabilirdim. Olmadı maalesef, babam benim melanet işlerimi finanse etmekten usanmıştı, biliyorum.
Bedava olan bütün planlarımı herşeye, herkese inat gerçekleştireceğim bugün. Tek bir endişem var. Eve; vücudum tek parça, kırıksız, çıkıksız ve üstüm başım hasarsız olarak dönemezsem anamın maşası ile muhabbet hiç zevkli olmayacak. Ama aklımdan geçenlere ve deneyimlerime bakılırsa muhtemelen hafta sonu acılı bitecek.