Mecbure Hanım'ı 'Hanım Bibi' diye bilirlerdi. Evliliğinin ilk yıllarında bir kızları olmuş ama önce kızını sonra eşini kaybetmişti.

Lakin hayatın acıları onu yıldıramamış, ne yapmış etmiş, hayatı bir ucundan sımsıkı kavramıştı. 

Gözlerine "ağ inmiş" olmasına karşın, Karasakal Mahallesi'ndeki  iki gözlü küçük evinde tığ işleri yaparak rızkını temin etmişti. 

Yaşı biraz ilerleyince de en iyi becerdiği işi, HEKAT ANLATICILIĞINI bir meslek gibi içselleştirip, geliştirerek geçimine kolaylık getirmeyi başarmıştı. 

Hiç kimseden, hiç bir şekilde para istememiş, hakkı olanı da reddetmemişti. 

***

Süsüne düşkün, özgüveni üstün, ufak tefek, nazenin bir kadındı. 
Çekemediklerinden mi yoksa tanımakta kolaylık olsun diye mi bilinmez, onu KOR MECBURE diye ananlar da vardı. 

Ömrü boyunca ya KUŞGÖZÜ örnekli beyaz sandal ehram ya da manto-filik ile dolaşır, başına her daim gümüş saçlık takarmış. 

Hamama, başında fildişi tarak, ayağında gümüş nalın, elinde minik çiçekli emaye "meşebe" ile girer, suyunu asla hamam tasından içmez, bu maşrapayı kullanırmış.

***

Mübarek Ramazan ayı, onun HEKAT anlatma ayıydı. Hergün bir eve iftara çağrılır, yemekten kalkınca limonlu çay eşliğinde teravih namazına kadar sohbetler edilirdi. Teravihden sonra yeni demlenmiş çay ikram edilince hekata girizgah başlardı. Hani "deve tellal iken, pire berber iken" faslı var ya, işte o bölüm bile yaklaşık bir saat falan sürerdi. 

..... 
Avarladım gavarladım
Dağdan somun yuvarladım
Somun getti ben ağladım
Hayalımda yediğim
Açlığım dünden 
Dünden değil evvelki günden
Bir buçuk kilo beyaz undan. 

Bizim çırak avara
Dadanmış bostandaki hıyara 
Gelir gider bostanda yatar
Encami tutulur zindanda yatar

Vardım gidem ne görem
Bir yanı sazlık samanlık 
Bir yanı tozluk dumanlık
Demirciler demir döğer denginen
Boyacılar boya boyar
Otuz iki renginen
Ben saparım o sokaktan
Sen saparsın bu sokaktan
Çirkinin gözüne dürtesin o sokakta
Güzelin yüzünü öpesin bu sokakta
...

Sonra hikaye başlar, biz çocukların eline oyuncaklar, "gagalar" verilir, masanın altına sokulurdu. Çünkü hikayede geçen erotik cümleler ancak böyle gizlenirdi.  Hikayenin  bazen sahur vaktine kadar uzadığı olurdu. 

Böyle renkli bir kadın sessiz sedasız göçtü gitti. Allah rahmet eylesin. 

Bu kısa biyografiyi hazırlarken bana katkı sağlayan değerli dostum Bahattin Kumbasar 'a teşekkür ederim. 

***

Hanım Bibi'yi İstanbul'a gitmesi için Trabzon'dan vapura bindirmişler. Güvertede oturmuş denizi seyrederken iki delikanlı biraz eğlenmek için yaklaşmış, gırgır geçercesine sormuşlar:

- Teyze bu deniz kaç batman sudur? 

Hanım Bibi sinirlenmiş, canı sıkılmış, cahille uğraşmak istememiş, bir lahavle çekmiş, bir soruyu düşünmüş, bir çocuklara bakmış:

Gemi gelür haddur huddur
Aşıkların yolu budur
Cahal çocuk bana sormuş
Derya kaç batman sudur?

Ben aşığam artatam
Gahar ağzızi yırtaram
Sen get çuvala doldur
Ben de gelür dartaram.

Gençler hatalarını anlayıp, elini öpüp af dilerler, İstanbul'a kadar hayat dersi alırlar, iki gün de misafir edip, helalleşip ayrılırlar.