Osmanlılar ile ilgili iki sapkın görüş yaygın… Birilerine göre Osmanlıların her şeyi yanlış… Hatta onlar soyca acem (ne demekse) Edibali'de soyca Moğol…
Baştan aşağı çamur…
Padişah anaları diye roman yazan kapkaranlık birileri var ki evlere şenlik… Böyle âdemoğullarının kitaplarının ciddiye alınıp, satın alınıp, okunup etkisinde kalındığı bir Ülkede Aziz Nesine hak vermez misiniz? Hani halkımızın yüzde altmışı hakkında bir şeyler söylemişti ya… Ben de “Aziz bey halkımızı övmüş; yüzde kırkı akıllı olan başka halk varmı ki?” diye karşılık vermiştim…
Bir diğer sapkın görüş de yine o yüzde altmışın içinde… Osmanlı dönemini dünyada cennetin yaşandığı zaman sayarlar. Padişahlar ise her biri melaike veya evliya…
Niye?
Çünkü onlar “halife”…
Kimin halifesi?
Peygamber efendimizin mi?
Geçiniz…
Geçiniz ve tövbe ediniz…
Osmanlı Padişahları halifedirler doğru ama her biri bir öncekinin halifesi… Osmanlı Padişahlarının hiç günah işlemediğini, söz gelimi içkiye yaklaşmadıklarını sanan safdiller o kadar çok ki…
Gelin bir orta yol bulalım ve onda anlaşalım. Öncelikle belirtelim ki Osmanlılar Türktürler ve Osmanlı Devleti Türk Tarihinin ve Dünya Tarihinin en büyük bahislerinden birisidir. Bugün İstanbul’da, Edirne’de, Bursa’da oturuyorsak bunu onlara borçluyuz. Ertuğrul oğlu Osman’la başlatırsak Devleti; Orhan, 1.Murat, Bayezıd, 1.Mehmet, 2.Murat, 2.Mehmet, 2. Bayezıd ile biten sekiz hükümdar döneminde İslam Türk Tasavvufu Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli Yolu, Mühiddin-i Arabî Görüşü bilim sevgisi, ahlak değerleri, devletin ve halkın ruh kökünü oluşturmuştur.
Yavuz Sultan Selim ile yavuzluk ve yobazlık devletin bünyesine girmiş; halk dönüştürülmüş, bilimden uzaklaşma başlamıştır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde de birçok iyi işin yanına birçok yanlış iş eklenmiş ve çöküşün bütün tohumları atılmıştır.
Necip Fazıl’ın “Abdülhamit çukurda bir dev, Kanuni tepede bir cücedir” sözünü iyi anlamak gerekir. Neler mi olmuştur bu Muhteşem Padişah döneminde? Öncelikle öz oğlunu, kahraman ve akıllı Mustafa’yı, dönüp dönmediği belirsiz olan Hürrem’in etkisine kapılarak öldürmüştür. Mustafa’nın annesi Müslüman Türktür; Kırım Türklerindendir. Hürrem’in oğlu “Sarı Selim” yerine Mustafa padişah olsaydı. Osmanlı’da gelişmeler başka türlü olabilirdi, denilir.
Dönüp dönmediği belli olmayan Sadrazamlardan Rüstem’in etkisiyle Kanuni (?) Osmanlı’da devlet hizmeti makamlarının parayla satılması yöntemini başlatmıştır. Devleti yıkmak için bundan daha kestirme ne yapılırdı? Osmanlının ile sekiz hükümdarı dönemine hâkim olan samimi, ihlâslı Müslümanlık yerine Mısır Memluklü devletini yıkan bağnaz dincilik (dindarlık değil) Kanuniye babası Yavuz (?) tarafından miras bırakılmış ve sonunda Fatih’in düşünce ve bilim temelli Bilgi Merkezlerini (medreseleri) yerini düşünceyi baskılayan ve bilimin gelişmesini önleyen eğitim anlayışı almıştır.
Sözü kestirmeden söylersek ilk sekiz Hakan’ın görkemli birikimini sonraki ikisi doruğa çıkarmış ama çürümenin de tohumlarını atmışlardır. Sonrakiler bu görkemli birikimin mirasyedileri olarak kalmışlardır. Zaman zaman pırıltılı padişahlar da gelip geçmiştir ama nafile… Kimi Türk Devletlerinin başına gelen Osmanlı’nın da başına gelmiş ve Devlet fiilen “Türk Devleti” olmaktan hayli uzaklara düşmüştür.
Çok sebebi vardır elbette… Ama Osmanlı’nın gerilemesinin ve yıkılmasının birincil sebebi budur: “Dönmemiş dönmelerin ve devşirilmemiş devşirmelerin” Devlet’in sahibi olmaları… Saraya doldurulan ve Türk soylu olmamasına dikkat edilen insanların Müslümanlıkları da kuşkuludur.
Söz gelimi 2. Mahmud’un annesinin ölümüne yakın bir katolik papazı istediği bilinir. Neyse ki ondan sonra saraya kuzey Kafkasya kökenli Müslümanlar alınır olmuştur.
***
Rahmetli Turgut Özal’ın bakanlar kurulunda toplantı başlamadan önce bir bakan arkadaşımın sözünü hatırlıyorum. Demişti ki: “Benim bir tarafım Çerkez, bir tarafım Gürcü… Biz Kafkasyalılar Anadolu halkını biraz küçümseriz. Ama unuturuz ki, bizler Türkmen’in çadırına konuk geldik.”
Bunu diyen, bu bilinçle olan bir insana, nice Türk soylu olup da Türklüğün değerini bilmeyenler kurban olsun, demez misiniz? Evet…
Arkadaşımın sözü doğrudur. Türkiye Devletini Türkmenler kurmuş ve Türklük Töresi üzerinde kurmuşlardır. Hem de üç kere…
Selçuklular Kınık Türkmenleridirler…
Osmanlılar Kayı Türkmenleri…
Atatürk Karaman Yörük Türkmeni…
Kendisini Türk hisseden ve Türk Kültür çizgisinde yaşayan herkesi Türk saymakta Türk Töresinin gereğidir. Atatürk de böyle anlamış ve böyle anlatmıştır Türklüğü… Ama şu kadere bak!!! Selçuklu’yu Türkmenler kurdu. Sonra Devlet başkalarının eline geçti. Selçuklu hakanları Türk olduklarını unuttular. Osmanlı’yı Türkmenler kurdu. Devleti, dönmemiş dönmelerin, devşirilmemiş devşirmelerin elinde çöktü gitti. Ya Türkiye Cumhuriyeti… Türk’ün Ulu Otağı ne durumda… Devlet gerçekten kendisini Türk hissedenlerce mi yönetiliyor? Yoksa yine “dönmemiş dönmelerin devşirilmemiş devşirmelerin” ruhunu taşıyanlarca mı? Ne dersiniz?
Anketlere göre halkımızın % 86'sı kendisini Türk olarak tanımlıyor.
Peki ben size soruyorum!!! Üst kademe yönetimlerde, Türkiye’yi yönetenler ve yönlendirenler arasında “kendisini Türk sayanların” nisbeti ne kadar?
Başbakan’ın dediği gibi “Türk” bu ülkede etnik gruplardan birisi ise; bu etnik grup ülke yönetiminde de ülkedeki oranı nisbetende temsil edilmeyi isterse ne olacak? O zaman bir Türk Açılımı da gündeme gelecek mi? “Yok, canım, kendisini Türk hissedenler böyle bir istekte bulunmazlar” diyor musunuz? Belki de haklısınız. Çünkü Türkiye halkını etnik gruplara bölmek ırkçılık sayılmaz ama Türk’ün hukukunu savunmak için damga hazırdır.
Biz yine yanlışlardan ve yanlışların doğuracağı yeni yanlışlardan uzaklaşarak bir gerçeği hatırlatalım. Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu, Atatürk’dür. Doğru temeller üzerinde kurulmuştur. Ve Türkiye Türklüğünün doğru tanımı şudur:
Binlerce yıllık Türk Tarihinin derinliklerinden ve Osmanlı’m üç kıtaya yayıldıktan sonra Türkiye’ye getirdiği insan ve kültür zenginliğinden oluşan gerçek bir millet… Ana dili ne olursa olsun, Balkanlardan, Kırımdan Kafkaslardan, Ortadoğu’dan ve bu coğrafyanın derinliklerinden gelen ve İstanbul Türkçesinde buluşan insanlar…
Kimse bizim kutlu adımızla uğraşmasın.
Tarih bize Türk adını koydu.
Türklük bizim övünç kaynağımızdır.
Ve kim ne derse desin: NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!