Hayır, İsviçre’deki halkoylaması sonuçlarına şaşırmadım. Avrupa’nın hangi ülkesinde yapılsa aynı konuda benzer sonuçlar çıkacağını da biliyorum. Nitekim Almanya’da yapılan 100 bin kişinin katıldığı anketin de sonuçları aynı; Halkın yüzde 70’i minareye izin verilmesini istemiyor.
Hayır, İsviçre’deki halkoylaması sonuçlarına şaşırmadım. Avrupa’nın hangi ülkesinde yapılsa aynı konuda benzer sonuçlar çıkacağını da biliyorum. Nitekim Almanya’da yapılan 100 bin kişinin katıldığı anketin de sonuçları aynı; Halkın yüzde 70’i minareye izin verilmesini istemiyor.
K.T. Bakanı ivedi yorum yaparak, "AB üyesi olmadığından..." diye başladı, ama ne yazık ki ilgisiz söz söyledi. AB ülkelerinde de çoğunlukla minare izni verilmez... Yasak değildir, ama öyle ağır şartlara bağlıdır ki "yasaktan beter"dir. Almanya’da, bir minare için 53 bin mark "minare gölgesi vergisi"nin alındığını ve sekiz yıllık uğraştan sonra iznin çıktığını ve minarenin orasını burasını değiştirerek kilise çan kulesine benzer hale getirdiklerini söylersek durum anlaşılır.
Almanya’da tek-tük yapılabilen minarelerin de görünüşten başka bir görevi olmadığını ekleyelim. Ezana izin verilmez. Çevre halkının çoğunun Müslüman olduğu birkaç minarede ise izin verilen ezanın sesi alabildiğine kısıktır.
Peki ne yapalım? Biz de "mukabele-i bilmisil" mi yapalım? Kiliselerin çan kulelerini yıktırıp çan seslerini yasaklayalım mı?
Elbette hayır!..
Öyle yaparsak çoğunluğu hoşgörü kültüründen yoksun bu Avrupa halklarından ne farkımız kalır.
Herkes kendine yakışanı yapmalı... Doğrusu bizim yaptığımızdır. Avrupa halklarına doğruları anlatmak ve onları da bizim hoşgörü düzeyimize getirmek bizim işimiz olmalı...
İşin bir başka yanı Avrupa halklarının İslam dini konusundaki bilgisizliğidir. Onları bilgilendirmek de bizim işimiz değil mi?
Madem ki Avrupa Konseyi üyesiyiz ve mademki sonu belirsiz AB yolunun yolcusu olmuşuz, şimdi bize de bir hak ve görev düşmez mi?
Dışişleri Bakanlığımız, Kültür Bakanlığımız, Diyanet İşleri Başkanlığımız, CEM VAKFI’nın ve diğer Alevi-Bektaşi örgütlerinin bilginlerini de yanına alarak Avrupa ülkelerinde İslam’ı tanıtma toplantıları yapmalı değil mi? Ve bu işin tam da zamanı gelmedi mi?
MEHDİX yazarı Turgay Güler güzel bir öneride bulunuyor: K.T. Bakanlığımız Tanıtma Fonu ile birlikte Türkiye’deki hoşgörü kültürünü, kiliseleri ve çan kulelerini ve çan seslerini, havraları ve diğer ibadet yerlerini gösteren bir görüntü hazırlasa ve Avrupa’da gösterime sunsa etkili olmaz mı?
Ne demiştir Büyük halk dostu: "Hak şerleri hayreyler..."
Diyorum ki gelin bu şerden bir hayır çıkaralım. Dünyaya İslam’ı anlatma seferberliği ilan edelim. Kur´an-ı Kerim’le, hadislerle, Ahmet Yesevi’yle, Hacı Bektaş Veli’yle, Mevlana’yla, Yunus’la, Hacı Bayram’la, Ahi Evran’la...