Kimileri ikidebir milliyetçiliği karalayan yazılar yazıp duruyorlar. Geçmişte köktenci Marksist şimdilerde köktenci global kapitalist olanlar bu işi iş edinmiş gibi…
Kimileri ikidebir milliyetçiliği karalayan yazılar yazıp duruyorlar. Geçmişte köktenci Marksist şimdilerde köktenci global kapitalist olanlar bu işi iş edinmiş gibi…
Yanlış yapıyorlar.
“Yanlış Milliyetçiliği” eleştirseler ne diyebilir ki?
Ama ayrım yapmadan saldırıyorlar…
Öyleyse biz de yeniden anlatmalıyız, diyorum.
İşe sondan başlayabiliriz.
*
Bilgi çağı insanlığın ulaştığı en son ve en büyük gelişmedir.
A.B.D, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İsveç… İşte bu çağın en ileri ülkeleri.
Bunların ortak nitelikler, milliyetçiliği temel yaşama ilkesi yapmalarıdır.
Bunlar “milliyetçilik” sözünü çok kullanmazlar.
Çünkü yaşarlar. Devlet “milliyetçiliği” kitlelere yayar. Bütün uygulamaları milliyetçi doğrultudadır. Halkta milliyetçilik bir “yaşama biçimi”dir.
A.B.D. “Amerikan Rüyası” görür, “Amerika’nın Şarkılarını Dinler”, tarihleri yetmezse “geleceğin tarihini” yazarlar ve ülkelerini “evrenin merkezine” yerleştirirler.
Örgülü eğitim, yaygın eğitim, hizmetiçi eğitim, kitle oluşturma araçları… Tamamı A.B.D. milliyetçiliğinin emrindedir.
“Japonya kalkınmasını Japon kültürüne borçludur.” Bu söz Japonya’nın en zengini Akio Morita’nındır. İki büyülü sözden söz eder. “Yamota Damaşi” ve “Mottaynay”… “Japon Ruhu” ve “tutumluluk”
Almanya milliyetçilikten aşırı milliyetçiliğe geçmeğe “her an hazır” durur. Milliyetçilik Alman’ın dini gibidir.
Fransa “Fransızca olmayan kelimeleri kullanmayı yasaklayacak” yasa çıkaracak kadar, bilinçli milliyetçidir.
İngiltere’yi anlatmaya gerek var mı?
İsveç ise sanıldığının aksine “kök değerlerine” değer veren ve onlar üzerinde yükselen bir ülke.
Yani, çağı yakalamanın yolu, kök değerlere sahip çıkmaktır.
Türkiye için de tek yol milliyetçiliktir. Türkiye bütün benliği ile milliyetçi olmalıdır.
Tepeden tırnağa kadar.
Çözüm insani ve manevi değerlere bağlı milliyetçiliktir.
Haziran 2011