Mahsun Kırmızıgül şarkıcı olarak tanındı. Sonra sinema filmi yapımcılığına yöneldi ve çok başarılı eserler ortaya koydu. Onlardan sonuncusu: MUCİZE
MUCİZE şu anda sinemalarda gösterimde.
Israrla salık veriyorum. Mutlaka görülmeli.
ABD filmlerinin dünyayı ve ülkemizi kasıp kavurduğu bir dönemi yaşıyoruz. Saçma sapan vampirli, hortlaklı, vurdulu, kırdılı, araba yarışlı, araba kazalı, yanan arabalı filmler ya da uydurma süper kahramanlar bütün insanlığı olumsuz etkiliyor. Sonunda da mutlaka akıllarda ABD hayranlığı kalıyor. Zaten onların filmlerinin baş artisti bayrakları… Her filmde fırsat oluşturup bayraklarını insanların gözüne sokuyorlar. Baş konu ise, az istisnalar olmakla birlikte ABD’nin en güçlü, en haklı olduğu düşüncesi…
Sinemanın ve elbette TV’lerde yayınlanan filmlerin etkisini ABD erken keşfetti. Her türlü özendirme yöntemini kullanarak, kendi film sanayini desteklerken başkalarının da önüne geçmek için ne mümkünse yaptılar.
1989-1991 yıllarında Kültür Bakanlığı yaptığımda bu gerçekler doğrultusunda bir takım girişimlerde bulundum. Yerli yapımlara doğrudan kaynak aktararak destek verdim. “Uçurtmayı Vurmasınlar” adlı güzel bir filmi, Bakanlık desteğiyle Oscar adayı yaptım. Örimaj denilen Avrupa Sinema Birliğine üye olup buradan destekler sağladım. O dönemi yaşayan sinemacılar bu çabalarımı hayırla anarlar. Bu arada Sinema Kanununda bir değişiklik yapmak üzere girişimde bulundum. TV’lerde ve sinema salonlarında %25 oranında Türk Filmi gösterimini zorunlu yapmak istedim. Bu oranda yerli yapım bulunamaz, itirazı üzerine diğer Türk Cumhuriyetlerinde üretilen filmlerinde Türk Filmi olarak değerlendirilmesini düzenledim.
Hazırladığım bu yasa tasarısının Bakanlar Kurulundan geçmeyeceğini bildiğimden Gökhan Maraş adındaki Milliyetçi bir Milletvekiline verip, yasa teklifi olarak TBMM’ne gönderttim. Teklif, Kültür Komisyonundan geçip Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiğinde, dönemin Başbakanı T. Özal, ABD’de Başkan Bush’un itirazıyla karşı karşıya geldi. Baba Bush beni “Liberalizme inanmamakla ve ABD filmlerine kota koymakla” suçluyordu. Olayı bana anlatan Hasan Celal Güzel, Özal’ın “ama siz de bizim tekstil ürünlerimize kota koyuyorsunuz” dediğini söylemişti.
Ama olan oldu ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Yusuf Bozkurt Özal ısrarlarıma rağmen teklifi Genel Kurula indirmedi ve sonunda baklayı ağzından çıkardı: “Sizin bu yasa teklifiniz bizim liberalizm ideolojimize aykırıdır, boşuna uğraşmayın...”
Anlaşılan Bush bizim Meclisimize kadar müdahale etmeyi uygun bulmuştu. Çünkü sinema konusu çok önemliydi.
Sinema konusu gerçekten çok önemlidir. Bir milletin kültürünü bu yolla yayması en kestirme yoldur. Kültürünü yayan mallarını da satmak için ortam yaratır, siyasetine de bu yolla destek sağlar. Bunlar Fransa’nın büyük Başkanlarından Charl Dö Gol’ün görüşleridir ve bu görüşler bence de doğrudur.
Türk sinema sanayinin çöktüğü bir dönemde Kültür Bakanı oldum ve alçak gönüllülüğü bir tarafa bırakarak söylüyorum, sektörü ayağa kaldırdım. Sonradan TV kanallarına getirilen belli bir oranda yerli yapım yayınlama zorunluluğu ise sinema sanayimizin bugünkü gelişmiş yerine kadar getirdi. Üniversitelerde açılan Sinemacılık bölümlerinin katkısını da unutmamak lazım.
Bütün bunlardan sonra yine başa dönüp diyorum ki; MUCİZE mutlaka görülmeli. Gülmek, hüzünlenmek, düşünmek ve ağlamak için. Günler boyunca etkisinden kurtulamayacağınız bir film. Güney Doğunun bir Zaza köyünde Batıdan bir öğretmenin gerçekleştirdiği Mucize bu filmde. Görev alan herkes başarılı, herkesi kutluyorum.