1967 yılında Rize Çayeli İlçesinde Kaymakamdım. Bir Pazar günü sarpa doğru geziye çıktım. Sahili görmek istiyordum. Pazar’ı geçince yolda bir yurttaş el kaldırdı arabaya aldım. Yarenliğe başladık. Laz olduğunu söyledi. Ve ekledi:

“Türk’ün hakikisi biziz. Atatürk bir gün Lazcayı merak etmiş ve kelimeleri söyleyince ‘bunlar Köktürkçe’ demiş. Öyle de olsa böyle de olsa biz Türk’üz… Hem de Laz’ız” dedi.

Üç kelimeyi hatırlıyorum:

1-Çığındı: Burun demekmiş ve yüzün çıkıntısı olmaktan gelirmiş.
2- Oci: Kulak demekmiş ve başın ucu olmaktan gelirmiş.
3- Burguli: Dizkapağı demekmiş ve burgulu olmaktan gelirmiş.

Demek istediğim Lazcanın Türkçe kökenli olup olmadığı değil… Yurttaşımızdaki ortak Türklük bilinci. Laz kökenli aydınlarımızın büyük ölçüde yurtsever ve Türk Milliyetçisi olduğunu biliyoruz. Örnekleri çok…

Geçenlerde bir pastanede alışveriş ediyordum. Laz olduğunu söyleyen bir satıcı “Tayyip haklı, Lazlara haksızlık yapıldı. Düzeltmek lazım” dedi. Ne haksızlık yapıldığını sordum ama cevap veremedi. Haksızlık yapıldığını öğrenmişti ama daha ne olduğunu öğrenememişti. Demek ki Başbakanın ısrarlı vurguları bilgisiz ve bilinçsizleri etkilemeye başlamış. Yazık…

Laz dediğimiz bu güzel yetenekli ve çalışkan yurttaşlarımız Türklüğümüzün güzel bir rengidir. Kimsenin aklına da onlara haksızlık yapmak gelmemiştir. Ama ne demiş Hitler’in propagandacısı: “Gerçek yoktur. Çok tekrarlanan görüşler vardır.”

Bu arada gerçek Laz varlığının Çayeli ile Pazar arasında yol üzerindeki Kemerden başladığını hatırlatalım.

***

Bir de “Romanlar vaar” diyor, Başbakan. Evet var. Bunlar Romanya’dan geldiklerinden kendilerine Roman denmiş ve öylece İstanbul’da bu adla anılır olan yurttaşlarımız. Neden eski vatanlarının millet adıyla değil de yeni vatanlarının millet adıyla anılmasınlar? Romanya da ise bu yurttaşlarımızın akrabaları var ve onlara oradaki Türkler “Millet” diyorlar.

Romanya da üç bölüm Türk var. 1- Tatar Türkleri. 2- Osmanlı Türkleri 3- Millet Türkleri…

İşte bizim şimdiler de Roman dediklerimizin geldikleri yerdeki adları böyle… Anadolu da ve birçok yerde bu yurttaşlarımıza “Çingen veya çingene” denilirdi. Çokta güzel anılırlar.

Sözgelimi bir şiir: “Çatalkaram çingenem… Nar tanem nur tanem bir tanem” Daha başkaları da çok…

Bizim taraflarda “Elekçi veya Poşa” denilir. Poşalar üzerine ne değişler vardır. Ne hevesle söylerdik çocukluğumuzda…

Bunların (Romanların veya çingenelerin veya Türkistan da ki adlarıyla Luvilerin) kökeni nedir o ayrı konu… Ama Türk olmanın onurunu herkes gibi taşırken şimdi Başbakan onlara bir etnik kimlik muamelesi yapıyor. Açılım maçılım derken, bu insanlarımızın hayat tarzlarını ve evciklerini ve arsacıklarını “alıp açılım” olduğu ortaya çıktı.

“Ne açılımı ulan…” derdi. Rahmetli Başbuğ sağolsaydı…

Tarihin ve kaderin birleştirdiği ve bir millet haline getirdiği bu güzel Türkiye halkımızı; üç beş teröristin hatırı için etnik gruplara bölmekten vazgeçin…

Türkiye Türklüğünün bir mensubu olmaktan memnun olanları bırakın göğüslerini doldura doldura “NE MUTLU TÜRKÜM…” desinler.