O konu, bu konu derken muhtelif yazılar yazdım. Eğri büğrü yazılarıma katlandığınız için başta okuyucular olmak üzere bütün hemşehrilerime teşekkür ediyor ve hoşgörünüze sığınarak yeni bir yazıyla karşınıza çıkıyorum.
O konu, bu konu derken muhtelif yazılar yazdım. Eğri büğrü yazılarıma katlandığınız için başta okuyucular olmak üzere bütün hemşehrilerime teşekkür ediyor ve hoşgörünüze sığınarak yeni bir yazıyla karşınıza çıkıyorum.
Bu sefer içimizden birisini yazacağım. Kendisini memleketine adamış, kısıtlı imkânlarıyla kendisini en iyi şekilde yetiştirmiş, basın hayatının payitahtı olan İstanbul’da tutunmayı başarmış, bilgi ve becerisiyle basın hayatını devam ettiren bir kardeşimden bahsedeceğim.
Bu kardeşimiz bizlerin eli, dili, gözü, kulağı olan, kimimizin kızıp küstüğü, kimimizin sevip saydığı, hizmetlerinin yorgunluğunu yüzünün güleçliğiyle geçiştiren, tecrübelerini saçlarının ak telinde yaşayan ve de mütevazi yaşantısıyla pek çok insanımıza örnek olan sayın Remzi Kırık kardeşim.
Çıkartmakta olduğu HABER69 dergisi sadece okuyucuların ve abonelerinin değil, devletimizin kurum ve kuruluşlarının kütüphanelerinde ve arşivlerinde yer alan gurur duyduğumuz, iftihar ettiğimiz bir dergidir.
Aynı zamanda gerek kendi çabaları ve gerekse de Avrupa’da ki hemşehrilerimiz sayesinde uluslararası platformda da Bayburt’umuzun sesidir. Bu durum biz hemşehrileri için ayrı bir övünç kaynağıdır.
Sayın hemşehrilerim, Remzi Bey’e kimimiz kızarız... Bizden bahsetmedi, resmimizi koymadı, gönderdiğimiz yazıları basmadığı için kızarız da kızarız... İyi güzel, kızalım da, hiç düşündünüz mü; bu derginin yıllık kağıt ihtiyacı ne kadardır? Bedeli nedir? Aylığı kaça mal oluyor? Resimlerin baskı maliyeti nedir? Bunları hiç düşünmeyiz. Ve de gönderdiğimiz yazı birilerini incitir mi? Toplumda huzursuzluğa yol açar mı? Dergiye zarar verir mi? Bunları düşünmeden kızarız Remzi Bey’e. Ve bir kere abone olduğumuzda ebediyen dergi bekleriz. Hiç bir gün telefon edipte borcum var mı ya da yok mu diye sormayız. Çevremizden yeni aboneler bulmaya çalışmayız. Bir defalığına olsun reklam vermeyiz.
Ülkemizde büyük sermayeli basın yayın organlarının aldıkları teşvikler ve diğer desteklere rağmen uzun süre yayın hayatlarını sürdüremediği gerçeğine rağmen, yöresel bir yayın organını 23 yıl boyunca kesintisiz olarak yayınlayabilmek, 252. sayıya ulaşmak, ülkemiz genelinde alanında ilk ve tek olmayı başarabilmek için ne tür sıkıntılara katlanıp ne büyük fedakârlıklar yaptığını hiç düşünmeyiz. Bu dergi nasıl ayakta duruyor demeyiz ama hep kızarız.
Aziz hemşehrilerim. Şehir değil, adeta bir devlet olan İstanbul’da, beş yüz bine yakın hemşehrimizin olduğu, bine yakın iş adamı, sanayici, esnaf ve tüccar hemşehrimizin olduğu bilinen bir gerçektir.
Peki kaç tanesi bu dergiye reklam veriyor?
Bakıyorum aynı firmalar ve aynı kişiler. Ya diğerleri... Onlar hiç ama hiç yok. Esasen sadece İstanbul’da beş binin üzerinde abonesi olması lazım ve her birimizin senede bir defa olsun reklam vermemiz gerekir ki bu dergi ayakta kalsın.
Bu dergi siyasi bir dergi değil. Bu dergi mahalli bir dergi. Burada kahraman ve güzel Bayburt’umuza ait haberler, Bayburt’u konu alan makaleler, Bayburt tarihi, kültürü, folkloru ve anekdotlarının yer alacağı bir dergidir. İşte bu durumları göz önünde bulundurarak yazılarınızı gönderin yayınlanır.
Sevgili hemşehrilerim; Bu yazdıklarıma sakın kızmayın. Hepini en iyi şekilde tanıyorum. Kiminizle daima beraberim, kiminizle çay çorba içiyorum, kiminizle uzun yıllara dayanan dostluklarım var. Yani içinizden biriyim.
Elinizden geliyorsa bu derginin tirajını arttıracak çareler, fikirler üretelim ve gelecek kuşaklara kütüphanelerimizde yer alan dergimizi miras bırakalım. Ve de bırakalım da Remzi Bey 8-10 metrekarelik bürosunda (yuvası) Bayburt’umuza hizmet etsin.
Bizlerde iyi ki varsın Remzi Kırık diyelim ve dergimizi okuyalım.
Mart 2012