Devlet memuruna ya da devletin herhangi bir resmi yetkilisine ve çalışanına hakaret etmenin suç olduğunu biliyoruz. Peki ya Devlet Sanatçısı'na hakaret ya da Devlet Sanatçılığı kimliğine yapılan bir aşağılama suç sayılmaz mı? Bir televizyonda izlediğim üstelik ismini de benim koyduğum “şarkı söylemek lazım” isimli bir yarışma programı kanımı dondurdu... Adeta küçük çaplı bir şok geçirdim. Bu yarışmanın jüri koltuğunda, müzikle ilgili çok birikimi ve otoritesi olan, İnci Çayırlı, Erol Büyükburç ve Fuat Güner ile diğerleri vardı... 

Ercan SaatçiDevlet memuruna ya da devletin herhangi bir resmi yetkilisine ve çalışanına hakaret etmenin suç olduğunu biliyoruz. Peki ya Devlet Sanatçısı'na hakaret ya da Devlet Sanatçılığı kimliğine yapılan bir aşağılama suç sayılmaz mı? Bir televizyonda izlediğim üstelik ismini de benim koyduğum “şarkı söylemek lazım” isimli bir yarışma programı kanımı dondurdu... Adeta küçük çaplı bir şok geçirdim. Bu yarışmanın jüri koltuğunda, müzikle ilgili çok birikimi ve otoritesi olan, İnci Çayırlı, Erol Büyükburç ve Fuat Güner ile diğerleri vardı...

 

Diğerleri diyorum çünkü hem kim olduklarını ilk kez o yarışmada öğrendim hem de nasıl bir otorite olduklarını ve müzikle ilgili ahkam kesebilecek birikimleri olup olmadığını da bilmiyordum. İşte o ilk kez gördüğüm jüri üyelerinden Oray Eğin isimli, hafif aksanlı ve “ben çok zekiyim” edasını biran olsun bırakmayan biri vardı ki ne gözlerime ne de kulaklarıma inanabildim. Her konuşması, eleştirisi ve hareketi adeta insanı tahrik ediyor, suça teşvik ediyordu. Belli ki oraya oturtulmasının nedeni de buydu.
 
Hakaretle şöhret olma

Ve bu böyle bir kişi için bulunmaz bir fırsattı. Çünkü ne yazık ki bizim ülkemizde mümkünse çoğunluğun nefretini kazanmak “şöhret” olmak anlamına da geliyor. İnsanların o nefreti bir süre sonra o kişiye şöhret olarak geri dönüyor. İşte, sabun köpüğü bir şöhret peşinde olan bu arkadaşımız, şöhretin merdivenlerini, hakaret ederek, aykırı olarak ve de tahrik ederek çıkmaya başlamış bile. Hadi böyle tiplere de alışığız diyelim. Medyum Memiş’in Keto’ya attığı tokattan tutun da, milli kaynana Semra hanıma kadar ülkem televizyonlarında buna benzer kişileri çok gördük.

Nasıl bir ahlak ve sinir sınavından geçirildik ya da geçiriliyoruz gerçekten bilmiyorum ama Oray Eğin’in İnci Çayırlı'ya yaptığı hakaretler hakikaten akıl alır gibi değildi. Devlet Sanatçılığı’nın bol keseden dağıtılmasından tutun da Devlet Sanatçılığının hiç de matah bir şey olmadığına kadar hakaretleri nefes almadan sıraladı. İnci Hanım her zaman bildiğimiz zerafetini bozmamak için olağanüstü bir gayret sarfetti ve sonunda pes ederek artık bu yarışmada olamayacağını bildirdi.

İnci Hanım benim yaşım kadar bir süredir Devlet Sanatçılığı yapan, İTÜ TMDK’da öğretim üyeliği görevi yapmış ve hala öğretim üyesi olarak bu ülke de sanatçı yetiştirme konusunda çok büyük gayretleri olan Münir Nurettin Selçuk’un öğrenciliğini yapmış bir hanımefendidir. İşte böylesine bir kişiye Oray Eğin art arda hakaret ediyor. Bırakın Devlet Sanatçısı olmasını en azından bir kadın olması nedeniyle ya da annesi yaşında sayılabilecek bir büyüğü olması sebebiyle bile durmuyor.
 
Azerbaycan’da Heykel

Çok uzağa gitmeyin Azerbaycan’da Devlet Sanatçısı olmuş herkesin yüzlerce heykeli dikili. Bizde ise durum ne yazık ki böyle.

Son dönemde hemen her kanalda yer alan bu popstar vari yarışmaların ilkinde ben de jüri üyesiydim. Ama bildiğim bir konuda eleştirmek ve puan vermek içindi bu jüri üyeliği. “Şarkı Söylemek Lazım”ın orjinal versiyonunun ismi “just the two of us”. Bu yarışmada 3 jüri üyesi var. Biri dünyaca ünlü starlara şarkı söyleten, diğeri yüzlerce ünlü şarkının sözlerini yazan, diğeri de çok ünlü bir radyo prodüktörü olan 3 kişiden oluşuyor. Ve aralarındaki diyalog, her türlü fikir ayrılığına rağmen gayet medeni ve zarif. Ama gelin görün ki bu yarışmanın Türkçesi de “şarkı söylemek lazım”daki gibi oluyor maalesef...