Tanburî Cemil Bey’in Hüseynî Makamındaki saz eserinin adıdır bu. Kaf Dağları'nın ötelerinden ses veren, dem çeken, “Berti gel, beri gel” deyu ünlenen Bengisu. Baykara Meclisi’nin adı ile, Dedem Korkut Kopuzu’nun tadı ile, bir yüzü gülende öbür yüzü elemli, düğün görüp oynayan, ölü görende ağlayan, yüreği yufka, bileği sert, ciğeri yanık, hali tavrı mert kıdemli, Kâh Osman Pehlivan, kâh Gazi Giray, Babür veyahut üçüncü Selim.

Tanburî Cemil Bey’in Hüseynî Makamındaki saz eserinin adıdır bu. Kaf Dağları'nın ötelerinden ses veren, dem çeken, “Berti gel, beri gel” deyu ünlenen Bengisu. Baykara Meclisi’nin adı ile, Dedem Korkut Kopuzu’nun tadı ile, bir yüzü gülende öbür yüzü elemli, düğün görüp oynayan, ölü görende ağlayan, yüreği yufka, bileği sert, ciğeri yanık, hali tavrı mert kıdemli, Kâh Osman Pehlivan, kâh Gazi Giray, Babür veyahut üçüncü Selim.

Çeçen Kızı böyle bir mâcerânın özeti. İçinde yer vermedik duygu, düşünce, hayat görüşü, gelecek düşü, “İki kapılı handa” göz açıp kapayıncaya kadar akıp giden, yakıp giden mâceranın örülüşü.

İkibin yıldır derlenip toplanan Türkçe’nin ikizi mûsikîmizin en güçlü şiiri. Tanbûrî Cemil Bey İstanbul çocuğu. Ataları Balkanlı. Kaf Dağları'nın rüyâsını temaşa etmek ve dahi besteleyip destelemek, hangi kudretin ilhamı?

Nâzenin kemençe sesinin, taş plâk hışırtıları arasında dev adımlarıyla günümüze ulaşan, yarınlara şimdiden tâlip ve gâlip eseri! Yarabbî, böyle bir eseri ebediyete akan yolda, Cemil Bey sûretinde hediye ettiğin için binlerce şükür.

**

Geçen hafta Aziz Dost Prof. Dr. Hüsrev Hatemi, internet üzerinden bir nâme gönderdi. Nâmeye bir de CD eklemiş. Ülkemizin yegâne Kemancısı Prof.Cihat Aşkın’ın yaptığı eserler demetini dinleyince, “Muasır Medeniyetin üzerine çıkmak” idealinin şaşaası, gönülleri tutuşturuyor.

Aşkın, son otuz yılda parlayan tek kemancımız. Daha çarpıcı olanı, anlı şanlı batı müziği yapan Türklerin okuduğu konservatuarlardan değil, Türk Müziği Devlet Konservatuarı mezunu! Hem batı müziğini içmiş hem de Türk Mûsikîsini yudumlamış ve dahi sindirmiş. Menuhin’le İngiltere de çalışmış, dünyanın sayılı kemancılarından biri olmuş.

Sık sık acaba onu da batıya kaptırır mıyız düşüncesi ile sıkıntı duyduğumuz Cihat Aşkın, meğerse peteğine memleket çiçeklerinden usâre topluyor ve dağarcığını zenginleştiriyormuş. Türk Kültürü ve Mazlum Musikîmiz adına binlerce teşekkür ve minnet tebriki!

Cihat, gayet rahatlıkla batılıların itirazsız boyun eğeceği bir kişilik. İki dım dım ve üç beş hım hımla kendini sanatkâr zanneden, kabiliyetli fakat ufuk hattı dar, Türk Mûsikîsi sanatkârlarının örnek almaları gereken bir yorumcu ve artist.

CD ye kaydettiği eserler için kendisine ait bir orkestra kurmuş. Çünkü mevcut orkestralarla çaldığı eserler icra edilemezdi. Çünkü bu orkestraların sadece nüfus teskereleri T.C. menşeli. Makamlarımızdan, usullerimizden bîhaber, sıradan çalgıcı toplulukları. Meselâ bu toplulukların hiçbiri ünison (tek sesli) bir eseri icra edemezler. Ne Gâzi Giray’ın Peşrevini, ne de Urfa Divânını çalamazlar. Jorj Enecu’nun “Romen Rapsodisini” de icra edemezler.

Bunun için, Cihat, kendi orkestrasını kurmuş. Yönetimini de bir başka keman ustası ve şef, aynı zamanda okul arkadaşı olan Hakan Şensoy’a emanet etmiş.

CD nin ikinci eseri, yukarıda adını andığımız Çeçen Kızı.

Eserin icrasına iki Türk Musikîsi sazı katılımış. Kanunî Halil Karaduman ve Udî Yurdal Tokcan. Orkestra eşliğinde birer taksim yapıyorlar.

Çeçen Kızı’nı elli yılı aşkın zamandır icra ederiz, dinleriz, asla ve asla doymayız. Ama bu icrâ gibisi şimdiye kadar yapılamadı. Tanbûrî Cemil Bey’in ruhu binlerce defa şâdolmuştur. Eseri yeni baştan ziynetlere garkoldu.

***

1995 te, Üsküdar Mûsikî Derneği’nin bir konserine davet edilmiştim. Saz heyeti Çeçen Kızı’nı icrrâ derken çok duygulanmış ve konser programına şu mısrâları yazmıştım

ÇEÇEN KIZIN NENNİSİ

Çeçen Kızı, gelin olmuş o taya,
Üç altın top bağışlamış dünyaya,
Birisini düşürmüşler deryaya ;
Çeçen Kızı hangi güne uyansın,
İki de kuzusu var, nasıl dayansın ?

Yüreğini, kimselere açamaz,
Kanatlanıp, o dünyaya uçamaz,
Ağız tadı ile yiyip, içemez ;
Çeçen Kızı, kader gülle yazılmaz,
“Karayazı hükmü” derler, bozulmaz.

Boş beşiğe bakıp bakıp ağlama,
Yastığına akça mendil bağlama,
İnkisâr eyleyip, yürek dağlama ;
Çeçen Kızı, bağ bozuldu bekleme,
Bekleyip de derdi derde eşleme.

Fırat, sana nasıl dua edeyim ?
Azizimsin, beddua mı edeyim ?
Ya ben şimdi nerelere gideyim ?
Çeçen Kızı, veren Allah, alırmış,
Sırrı yine kendisinde kalırmış.

5 Haziran 1994
Üsküdar Musikî Cemiyeti

Bu şiiri yayınladıktan altı ay sonra Çeçen Hadiseleri koptu. Halâ bu şiir beni üzer. Sanki “şiiri yazmasam, Kafkas Vatanımızın başına bunlar gelmezdi” duygusu sızı sızı içimin bir köşesini oyar.

***

Cihat Aşkın, destesine Cemil Bey’in Nikriz saz eserini de almış. Bir başka yazımızda da bu eseri konu edeceğim. Yediden yetmişe herkes bu icrâyı dinlemeli. Öğünmeli, yâ ü ağyara, “İşte bu da bizim güzelliklerimiz” diye gururla sunmalı.

Haziran 2011