Sevgili hemşerilerim, haber aldığıma göre; yeni belediye başkanımız atanmış! Hayırlı olsun.
İş işten geçti ama eğer bana sorsaydınız “görevi biten bu belediye başkanımıza 4 yıl emek verdiniz, eleştirdiniz, eğittiniz, işi tam az biraz öğretmişken daha önce gönderdikleriniz gibi bunu da hadiii sil baştan yapmayın! Çünkü bu başkan; Bayburt’u lunapark gibi ışıklandırmaktan tuhaf köprülere, Çoruh’u su kanalına çeviren duvardan Kırkçeşmeler’e kadar; dekorasyon ile restorasyonun farkını, hatalarından görerek az da olsa öğrenmişti. En azından yeni döneminde belki de bu hataları tekrarlamaz, yine onu seçin” derdim!
Bu arada bir şey daha duydum: Seçeceğiniz atanan bu yeni başkanın görevinin bitiminde, bundan da sıtkınız sıyrılacak ya, o yüzden 4 yıl sonraki dönem için gelecek yepyeni başkan adayınız da belirlenmişmiş! Ama gelecek o başkanınızın da bir kusuru var: O da hiç bir derdinize derman olamayacakmış! Hatta aksine o güzelim memleketimiz daha da içinden çıkılmayacak bir hale gelecekmiş!
Aslında size bir şey söyleyeyim mi; sizin şikayet etmeye hakkınız yok! Çünkü bu durumda hiç kimse aradığınız değil. Tamam, sorun derinde ama suçun asıl büyüğü sizde! Lütfen anlayın artık; seçmenliğiniz göstermelik. Siz adaylar arasından bir aday seçmiyorsunuz, emir kulu gibi sadece tayini Bayburt’a çıkanı seçiyorsunuz o kadar!
Çünkü siz; kim liyakat sahibi, kim bu işi eline yüzüne bulaştırmadan becerir, kim geçmişte gördüğü hizmetleriyle bu işi hak eder, kim eğitim ve donanımı ile bu işe uygun, bakıp, araştırmıyorsunuz ki! Kalıplaşmış değerlerinizle sadece sandığa oy atıyorsunuz!
Yani geçmişte; Adnan Menderes’in “odun koysam seçilir”, Özal’ın “ceketimi koysam seçtiririm” sözleri ve anlayışının daha şeddelisi ile davranıyorsunuz.
Oysa sizin süzgecinizden geçmeden, size bilgisiyle, tecrübesiyle, sorun çözücü tokgözlü kimliğiyle güven vermeden, kentle ilgili geniş öngörü ve projeleri olmadan, bunları tek tek size anlatmadan, yerel yönetimin başına gelecek kişi, özellikleri ne olursa olsun yine aynı hayal kırıklığını yaşatacak. Sizin iradenizle belirlenmiş olsa sorunlarınız; kolay, basit ve doğru çözülür, hem de vesayetten kurtulur, en doğal hakkınıza kavuşmuş olursunuz: Seçme hakkı.
Gerçek ortada! Siz tek tip düşünceye inanmış ve değişime kapılarınızı kapatmışsınız. Sizi bildiğiniz kıstaslardan koparmak ne mümkün? Siz tanırsınız, siz onaylarsınız, sonra da mahvedilmiş bir kenti, ulaşımını ve genel gidişatı eleştirirsiniz. Oysa her seferinde güya sizin seçtiğiniz yerel yöneticiler bu kenti dip dibe 10 katlı binalarla donattı. Şehre sadakatin yok olduğu, insanların mutsuz olduğu, sorunların dağ gibi olduğu yerde umut olmaz. O zaman, 4 yıl sonunda “cık cık, yok canım bu da işi bilmiyor” demenin anlamı da olmaz.
Seçimi; tayin edileni seçmek olarak anlayan sevgili hemşerilerim, lider anlayışının maktulü olduklarını pek fark etmeyen hemşerilerim, demokrasiyi sandığa indirgeyen hemşerilerim, liyakata, tanımaya, insan kişiliğine odaklanmayan hemşerilerim, yanlışları henüz bitiremeyen hemşerilerim; bilin ki bu razı oluşunuzun sonundan hayırlı hiç bir iş çıkmaz. Bunun vebalini de çocuklarınız ve torunlarınız çeker.
Elbet burada kalıp yaşarlarsa!
Önerim: Eleştirin, itiraz edin, susmayın, oyunuz en büyük tepkinizdir, gösterin ve bilgiyi ödüllendirin, kapıkulunu değil! Liyakat arayın, gerçi “hakikat aramakla bulunmaz, ama bulanlar arayanlardır” derler.
Ya kısmet!
Bayburt’ta eskiden düğünlerde delikanlıları bir iki oyunluğuna gelinlik kızlarla beraber oynasınlar diye kısa süreliğine içeri alırlardı. Sevdiği kişi yanına düşmeyen her kimse, bir oyun bitip öteki bara geçilirken “bozulah da yeniden düzüleh” derdi.
Şimdi o hesap! Bence bu oyunda uzun zamandan beri kimsenin istediği eline gelmiyor, bu yüzden “bozulah da yeniden düzüleh!”