Geçenlerde yazdım. Şimdi biraz daha açmalıyım... “Tabii Türk milliyetçiliği" dedim. "Batı’nın totaliter akımlarının etkilerinden arındırmalıyız" diye ekledim. Türk milliyetçiliği, Türk tarihinden ve Türk irfanından kaynaklanırsa "tabii"dir. Türk tarihinde ve Türk irfanında başkalarını zorla Türkleştirmek ve Müslümanlaştırmak veya mezhep, görüş, yaşama biçimi dayatmak var mı?

Geçenlerde yazdım. Şimdi biraz daha açmalıyım... “Tabii Türk milliyetçiliği" dedim. "Batı’nın totaliter akımlarının etkilerinden arındırmalıyız" diye ekledim. Türk milliyetçiliği, Türk tarihinden ve Türk irfanından kaynaklanırsa "tabii"dir. Türk tarihinde ve Türk irfanında başkalarını zorla Türkleştirmek ve Müslümanlaştırmak veya mezhep, görüş, yaşama biçimi dayatmak var mı?

Ben "yok" diyorum... Olmuşsa "sapma"dır...
Öyleyse Türk milliyetçiliği "ezen" olamaz...
"Baskıcı" olamaz... "Zorlayıcı" olamaz...

Doğru milliyetçilik, Türk milletinin dilini, dinini, din anlayışını, irfan birikimini, töresini, köklerini koruyarak çağlara taşımak ve çağlar üzerinden aşırmak demektir.

Türkçemizi korumak ve geliştirmek... Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Mevlana Celalettin, Yunus Emre çizgisi bizim Hüseyin Mansur’dan gelen doğru din anlayışımızdır. Bunu anlatmak ve çağa söylemek... Ve çağdaş imkanlardan yararlanarak insanlığa taşımak... Ve halkımızın çıkarlarını savunmak...

İşte gerçek ve tabii Türk milliyetçiliği budur.
Biz bunu savunuyoruz.

"Hangi" sorusunu sormadan kimse bizi başkalarıyla karıştırıp "kategorize" etmesin...

Arındırma işlemine gelince...

Totaliter ideolojilerin hastalığı olan, bütün olayları tek sebebe indirgeme işlemini Türk milliyetçiliğine bulaştıranlar olmuştur. "Tarih, milletler mücadelesi tarihinden ibarettir" sözü bunun bir örneğidir. Bu anlamsız ve bilime aykırı hüküm bırakılmalıdır. Milliyetçilikte "millet" önemli bir gerçekliktir, ama insanın milli kimliği yanında daha birçok kimliğinin olması da tabiidir. Dini kimlik, meşrebi kimlik, mezhebi kimlik, hemşehrilik, aile ve fert ve elbette insanilik...

Türk tarihinde herhangi bir millete kökten düşmanlık olmamıştır. Dinimiz ise insanlara farklılıklarından ötürü düşmanlığı yasaklar.

Ahmet Yesevi bu gerçeği şöyle anlatmıştı:
"İnançsız da olsa insanı incitme... Allah kalp kıran katı kalplileri sevmez..."

Moskof adını takarak Rus düşmanlığı, Ermeni veya Yunan düşmanlığı veya Yahudi düşmanlığı veya başka bir millete düşmanlık, Türk’e, başka inanç bağlılarına düşmanlık Müslüman’a yakışmaz.

Bir dönem ve sanırım şimdilerde de çok okunan Hitler’in Yahudi düşmanlığının en küçük bir etkisi bile Türk milliyetçiliğinde bulunmamalıdır. Üstelik Karayimler ve Kırımçaklar gibi Musevi inancındaki Türklerin var oluşu karşısında Yahudi düşmanlığını nereye sığdıracaksınız.

İsrail’in Filistin halkının haklarını vermesine karşı tepki duymak insanlık görevidir. Ama bu yüzden Yahudilerin yaşama haklarını tanımamak ise insanlığa da, İslamlığa da, Türklüğe de aykırıdır.

Nazizm "ırk" temeline dayalı bir toptancı ideolojiydi. Bu ırkçılığı Türk milletine sokmaya kalkışmak Türk milletinin yapısını ve oluşumunu tahrip etmekten başka işe yaramaz. Tarihimize ve İrfanımıza aykırıdır.

Faşizm’in devleti "tek kutsal" yapan anlayışı ve devlet dışındaki değerleri küçümseyen iddiaları da Türk milliyetçiliğiyle bağdaşmaz. Devlet elbette değerlidir, ama milletin değerleri halkın yararları ve bireyin hakları da en az devlet kadar kutsaldır.

Geçmişte Türk milliyetçiliğinin siyasi hareketine bulaştırılmış altı sosyal dilime dayalı ekonomi de faşist programın taklidinden başka bir şey değildir.

Faşizmin ve Nazizm’in kaynaklarının da sanıldığı gibi nasyonalizm değil, sosyalizm olduğunu bu arada hatırlatalım. Hitler, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’yle iktidara doğru yürürken, Almanya´da ayrıca Nasyonalist parti de vardı. Nasyonal Sosyalizm ise adı üstünde "Milli Sosyalizm"ir. Mussolini ise İtalyan sosyalistlerinin ateşli hatibi iken onlardan ayrılıp "faşist destelerini" kurmuştur. Gerçekte bunlar ne sosyalist, ne de nasyonalisttirler. Bu hastalıklı ideolojileriyle insanlığın başına bela olmuşlar ve milyonlarca insanın kanının akmasına sebep olmuşlardır. Stalin, Hitler ve Mussolini ve onların özentileri insanlık düşmanlığında birleşirler.

Batı’nın kapitalist-emperyalist toplumlarının, adını koyarak ve koymadan uyguladıkları ezen millet milliyetçiliği ile de bizim bir ilgimiz yoktur. Onlardan gelen ve gelecek olan her türlü zararlı etkiden sakınmalıyız.

Bize "insanı temel değer alan, özümüz ve öz varlığımızı korumak ve özümüzün güzelliklerini insanlığa ulaştırmak ve elbette halkımızın çıkarlarını korumak" anlamındaki milliyetçilik gereklidir.

Bu anlamda milliyetçiliğe karşı çıkmak, sömürücü emperyalist milletlerin milliyetçiliklerine hizmet etmek anlamı taşır.

Bu da unutulmamalıdır...

10 Ekim 2009