1990 yılında Bilgi Çağı Açılış Toplantısında yaptığım konuşmayı önceki yazılarımda ilginize sunmuştum.

O günden bugüne zaman akıp geçti, Adem Ankara Bey’in bir günü ile ilgili öngörüler tam olarak gerçekleşmese de teknik olarak mümkün. Unutulmasın ki; o günlerde henüz Bilgi Ağı (internet) yoktu. Biz Bilgi Bankası kurmaktan söz ediyorduk. Kurmuştuk. Dünyada var olan 6 bilgi bankasından 4’ünü birleştirerek. Turgut Özal bu işlere meraklıydı. Nasıl da meraklı incelemişti, bilgi bankamızı…

Doğrusu, tüketici olarak Bilgi Çağı'na girdiğimizi söylemiştik. Ama o konuşmalardaki özlemlerimiz nerede? “Ankara” markalı bilgisayar??? “Bilgi” markalı otomobil???

O konuşmamda yine demiştim ki:

Bilgi çağına girmekte gecikenlerin “kendi gök kubbeleri, dolunayları ve yeşil çayırları” kalmayabilir.

İşte bu konuşmamım bütün özü bu cümlelerdedir.

Bilgi çağına TÜKETİCİ olarak girdiğimiz doğrudur ama nerede ÜRETİM?

Bilgi ve bilgi ağırlıklı üretimde üretici ülkelerle yarışabilecek duruma gelmezsek… Ne mi olur? Üreticilerin oyuncağı oluruz. Ya da aleti… Bugünkü gidişin sonu başka türlü olamaz!

Bilgi üreten ve bilgi satan bir toplum olmalıyız.

Bilgi çağı nesnelerini üretenler arasında olmalıyız.

Biz tarım devrimini gerçekleştirerek binlerce yıl insanlığa öncü olan bir milletiz.

Üçyüz yıllık sanayi çağının ancak tüketicisi olabildik. Ve binlerce yıllık birikimimizi yedik bitirdik.

Şimdi, uyanmalı, silkinmeli, sıçramalı, ayağa kalkmalı ve hemen üretime yönelmeliyiz. Bilim zihniyetine, buluşçuluğa erişmeliyiz. Bilgi çağına ulaşarak ve bilgi çağı imkanlarından yararlanarak MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZÜ dünyaya yaymalıyız. İnsanlığın, Ahmet Yesevi’ye, Hacı Bektaş Veli’ye, Mevlana’ya, Yunus Emreye’ye, Nasrettin Hoca’ya ihtiyacı var. Bizim de bu öncülerimiz yoluyla kendimizi dünyaya anlatmaya… Önce insanlığa borcumuzdur diyerek… Sonra da siyasi ve ticari getirilerini bilerek…

Yapılması gereken en ivedi iş ve atılması gereken ilk adım, bir an önce, artık daha çok gecikmeden BİLGİ ÇAĞI'na girmektir. Bilgi çağını üretmek... Yani bilgi çağının üreticileri arasında olmak ve yarışma içinde olmak... 'Bilimlik Bilgi' üretmek ve 'bilgi-yoğun üretim alanlarında' üretici olmak... En yeni buluşlara anında ulaşmak ve ' buluşlar ' ortaya koyabilmek...

Dünyanın geldiği bu gelişme düzeyinde bu gerçeği anlamamış olanlar çağın gerisinde kalmışlardır. Türkiye'yi yönetenler birinci öncelik olarak bu işi öne almamışlarsa bu ülkeye yararlı olamazlar.

Evet... İşi gücü bırakıp bilgiye, bilgi üretimine, bilim zihniyetine, bilgi teknolojilerine ve bilgi-yoğun üretimlere yönelmeliyiz, diyorum.

Yapılacak iş ne sırdır ne de anlaşılması güç karmaşık işlemler gerektirir.