Kıymetli hocam, Prof.Dr. Rıfat Yıldız, Temmuz 2021 ayı içinde belirli fasılalarla yaptığımız bir telefon konuşmasında, BAYPROJE'nin kuruluşunun 10. yılında. bu girişimin çeşitli yönlerinin değerlendirilerek kitap haline getirileceği çalışmalara başladıklarını, benim de bu münasebetle çalışmaya katkı vermemi rica etti. Sürekli irtibat halinde olduğumuz BAYPROJE’nin değerleri yöneticileri güzide iki insan, Sn. Akın Bayrak ağabey ve Rıfat Yıldız hocamla olan sık teşrik-i mesaimden ve bu oluşuma karınca kararında verdiğim katkılar nedeniyle BAYPROJE’nin Bayburt ve ülke için kıymeti gün geçtikçe çok daha anlaşılacak olan faaliyetlerin yakın şahitlerinden biriyim. Bu oluşumun, kendi ilgi alanım açısından önemini birazdan değerlendirmeye çalışacağım ama öncelikle BAYPROJE’nin on yıllık serüvenini kitaplaştırmanın önemini vurgulamak isterim.
Sözel bir kültürel geleneğe bağlı olarak maalesef günlük tutma, yazılı bir arşiv biriktirme alışkanlığından mahrumuz. Bu yüzden gelecek kuşaklara doğru dürüst belge bırakamıyoruz. Varsa eğer tarihi bir başarı, bunun ortamı, imkânları, bir süre sonra unutulup gidiyor, sonra da efsanelerle baş başa kalıyoruz, her şey sır perdesi altında kaldığı için, her şeye, her seferinde yeniden başlamak kalıyoruz, ya da aksayan yönler, yanlışlar varsa bunları da tekrar be tekrar yaşayarak boşuna zaman ve emek kaybediyoruz. Mimar Sinan’ın statik hesapları, Yavuz Sultan Selim’in Sina çölünü nasıl geçtiğinin planlarını ve aşamalarını ne yazık ki açık seçik bilmiyoruz, yüzyıl önceki Çanakkale Savaşı’nın mühimmat, erzak, su sevkiyat programını ve lojistik planların özellikle “insani” yani sosyal yönlerini aydınlatan kaç tane belgeyi, kim önümüze koyabilir? Bu yüzden Çanakkale savaşının tam tekmil romanını hiç kimse yazamayacak, bu hadisenin dört başı mamur filmi de hiçbir zaman sahnelenemeyecek.
Yani demem o ki aslında Türkiye’de her alanda önemli çalışmalar oluyor, mesailer sarf ediliyor ama yeterli derecede yazılı kültüre sahip olmayışımızdan, bunların pek azının sahici hikâyesi sonraki zamanlara tevarüs edebiliyor. BAYPROJE çatısı altında yapılanlar kadar, bu teşebbüsün hikâyesini onuncu yılında derleyip toparlama fikri, bu yüzden bana en az projenin kendisi kadar vizyoner bir teşebbüs olarak göründü. Bundan belki de yarım asır sonraki bu konunun ilgilileri, BAYPROJE konusunda fazladan hiç bir kafa karışıklığı yaşamayacaklar. Bu oluşumun faaliyet ve projeleriyle ilgili, ne planlanmış, ne yapılmış, ne zaman yapılmış, kim yapmış? Hepsinin tatminkâr cevabını içeren böylesi bir çalışma; yaşanan olayların, hep siyasi tarih açısından ele alındığı, buna bağlı olarak ister istemez bireyin ve toplumun ihmal edildiği, böyle olduğu için de “sosyal” ya da “sivil” tarih geleneğinin neredeyse yok mesabesinde olduğu kültür dünyasında son derece kıymetlidir. Yani BAYPROJE, münhasıran Bayburt’un ekonomik sorunlarını ve ona yönelik çözüm önerileri sunmayı amaçlasa da bir kültür dönüşümüne ivme kazandırmak gibi ekonomi biliminin jargonuyla ifade etmemiz gerekirse son derece önemli “pozitif bir dışsallık” da üreterek yoluna devam etmektedir.
Rıfat Hocam düşüncelerini bana açtığında ve benden konu ile ilgili olarak katkı talep ettiğinde, uzmanlık alanım ve az evvel sözünü ettiğim eksiklikleri düşünerek, BAYPROJE’nin sivil toplumcu niteliği üzerine yazmamın anlamlı olacağına kani oldum. Öyle ki, BAYPROJE’nin sivil toplumcu niteliğini öne çıkarmak, aslında günümüz dünyasında hep öneminden dem vurulan sivil toplum anlayışına ve ülkemizdeki uygulamalarına da aynı zamanda bir ayna tutmak anlamına geleceğini düşündüğüm için bana daha da kıymetli göründü. Birazdan açıklayacağım ifadelerden de anlaşılacağı üzere BAYPROJE, aslında yöneticileri belki de hiç bu konuyu gündeme getirmemiş olsalar bile, sivil toplumun gerçek ilkelerine uygun teşkilatlanmış ve bu şekilde yoluna devam eden yani söz de değil özde sayılı sivil toplum teşebbüslerinden birisidir.Tam da bu nokta da “BAYPROJE'nin ilkelerinden, teşkilat yapısı ve faaliyet düzeni okumalarından pekâlâ sivil toplum konulu bir lisansüstü tez çıkabilir” desem abartı etmemiş olurum.
Bu yazımda sivil toplum düşüncesinin günümüzdeki tarifinden ve unsurlarından yola çıkarak, BAYPROJE’yi bu ilkeler mihenginde değerlendirmeye tabi tutacağım.
BAYPROJE’nin sivil toplumcu yönlerini izah etmeye çalışırken elbette ki bir takım referanslara başvurmam gerekecek.
Her şeyden önce, sivil toplum nedir, tanımı nasıl yapılmaktadır? Burada “hangi sivil toplum” kavramını tercih ettiğimi belirteceğim. BAYPROJE’yi bunlardan hangisi açısından değerlendireceğimi ve bunun sebebini açıklayacağım.
İkinci olarak, meseleyi somutlaştırma ve konuyu bağdaştırma imkânı versin diye yani sivil toplumcu yönlerinin okunmasına doğrudan ya da dolaylı imkân sağlayacak BAYPROJE’nin faaliyetlerinden önemli bir kısmını okuyucunun nazar-ı dikkatine sunacağım. Ki bu sayede okuyucu “BAYPROJE nedir, faaliyetleri nelerdir ve nasıl yürütülmektedir” gibi aklına gelecek soruların cevabını uzun ve zahmetli bir araştırmaya gerek olmaksızın önünde hazır bulmuş olacaktır.
Son olarak, BAYPROJE konusuyla ilgi kurmanın anlamlı olduğunu düşündüğüm sivil toplum yaklaşımının muhtelif ilkelerinin her bir ilke açısından BAYPROJE’nin sivil toplumcu niteliğini irdelemek suretiyle yazıma son vereceğim.
SİVİL TOPLUM: TANIM VE ÖNEMLİ BAZI YAKLAŞIMLAR
Sivil kavramı ülkemizde biraz anlam kaymasına uğrayarak lügatimize girmiştir. Batı'da sivil bazı dönemlerde “civic” kökeniyle devleti ifade etse de genel olarak devlet dışındakini ifade eden bir kavramdır. Liberal demokrasi anlayışının güç kazandığı günümüzde sivil, ya da “civic”, kelimeleri, devlet dışında, kendi imkânlarıyla ticaret yapan bir kesimin meydana getirdiği şehirli/medeni kültürü, anlayışı ve pratikleri ifade eden bir anlamı mündemiçtir ve özellikle “sivil toplum” bu içeriği ile liberal demokrasinin başat kavramıdır. Yani ana vatanında sivil toplum, devletçi anlayışlara mesafeli/kaygılı duran, toplumun kendi dinamiklerinin gücüne vurgu yapan bir kavramdır. Hâlbuki Türkçemizde “sivil” kavramının içi devlet bağlamlı değil asker bağlamlı olarak dolmuştur. “Sivil bir adam”la karşılaştım diyen birisi, asker olmayan, üniformalı olmayan birini kastetmektedir. Bu şekliyle sivil toplum bizim dünyamızda devleti değil askeri olanı/alanı akla getirmektedir. Türkiye’de hâkim siyasal kültürde, “askeriye” (daha doğrusu militer yapı) eşittir “devlet” olarak yer ettiği, hatta bunun haklı gerekçelerini her yerde görmek mümkün olduğu için, aslında “askeri” kavramıyla kastedilen şeyin devlet olduğunu söylersek Türkiye’deki sivil toplum konusundaki kafa karışıklığını bir nebze olsun gidermiş oluruz.
Sivil toplum, Batı'da ticaretle zenginleşen şehirli kesimin ideallerini yansıttığı için genel olarak sivil toplum “devlet organizasyonu dışında tamamen gönüllülük esası üzerine inşa edilen, üyelerinin arasında yatay ilişkilerin geçerli olduğu, yürütülen faaliyetlerin finansmanda devlet imkânlarının dışında kalmanın prensip olarak kabul edildiği, iktisadi ve bireysel kazanç gütmeyen her türlü sosyal, toplumsal oluşumu” tariflemektedir. Bu tanımın içerisinde yer alan sivil toplumcu ilkeleri maddeleştirmek gerekirse:
a) Devlet organizasyonu dışında yapılanma
b) Gönüllülük /Dikey değil, yatay bir organizasyon şemasını benimseme
c) Devlet dışında finansman kaynağı oluşturma
d) İktisadi ve siyasi bir çıkar gözetmeme
Üzerinde az çok mutabakat sağlanan bu ilkeler doğrultusunda yapılandığı kabul edilen sivil toplum modelleri, amaçları bakımından ise, a) Çoğulucu, b) Katılımcı, c) Asgari devletçi olmak üzere 3 yaklaşım olarak ele alınıp incelenmektedir.
BAYPROJENİN SERENCAMI: KURULUŞU, AMAÇLARI ve FAALİYETLERİNE DAİR KISA BİR DEĞERLENDİRME
Uzun adı “Bayburt Bilgi Paylaşımı ve Proje Üretim Derneği” olan BAYPROJE’nin hikayesi, kuruluşun internet sitesinden öğrendiğimize göre Ahmet Çağıldak’ın bir yazısından alınan ilham üzere başlamış.
Her ikisi de Bayburtlu ve elan Kayseri'de ikamet eden gayretkeş Rıfat Yıldız hoca ve İş insanı Akın Bayrak beyin girişimleriyle temelleri atılan bu oluşum, yine söz konusu oluşumun sitesindeki bilgilere göre çok geniş istişarelere sırtını dayamış olarak faaliyetlerine start vermiş. Bu girişimi tanıtmak, amaçlarını netleştirmek üzere Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde yapılan toplantıların tutanakları, Bayburt’un kaderiyle yakından ilgili etkili ve yetkili üç yüz kadar insanla paylaşılmış, valilik, belediye, üniversite gibi kamu kurumlarıyla, Ticaret ve Sanayi odası gibi sivil toplum mahiyetindeki kuruluşlarla söz konusu oluşumun farklı yönleri konuşulmuş, müzakere edilmiş ve nihayetinde 19 Temmuz 2011 tarihinde Bayburt Valiliği'ne verilen bir dilekçe ile resmen faaliyetlerine başlamıştır.
BAYPROJE, kuruluşu üzerinden henüz on yıl geçmesine rağmen çok önemli görevler üstlenmiş ve misyonu doğrultusunda hepsini burada sayamayacağımız kadar pek çok önemli faaliyete imza atmıştır.
Üstlendiği misyon doğrultusunda son derece titizlikle stratejik planlarını yaparak yoluna devam eden BAYPROJE resmi sitesinden takip edilebileceği gibi belirli aralıklarla çalışma programları yaparak diri, zinde kalabilmiş ve en önemlisi de Bayburt’un zaman içerisinde farklılaşan beklentilerine cevap verebilecek şekilde güncel kalabilmiştir.
BAYPROJE, Bayburt özeliyle olmak kaydıyla kendisine çok geniş yelpazede misyon yüklemesi yaparak, her bir faaliyet alanında şimdiye kadar hatırı sayılır katkılar sunmuştur. Bayburt tarımının geliştirilmesinden, Bayburt Çoruh Nehri'nin rehabilitasyonuna, Cumhuriyet dönemi Bayburt Bibliyografyası'nın hazırlanmasından, Bayburt şehircilik kongrelerinin yapılmasına kadar, bazılarının içinde benim de bizzat yer aldığım, pek çok kıymetli işe, projeye imza atmış ve atmaya da devam etmektedir. Yazının baş kısmında da belirttiğim gibi bu faaliyetlerin çoğunu rapor ya da kitap haline dönüştürerek BAYPROJE gelecek kuşaklara adata kutsal bir sanduka bırakmıştır.
(devam edecek)