(Bir önceki makaleden devam)
Böyle bir değerlendirmeyi “Sivil Toplum: Tanım ve Önemli Bazı Yaklaşımlar” ana başlığı altında sayılan kriterler ışında yapmak gerekirse;
a) Devlet Organizasyonu Dışında Yapılanma İlkesi Açısından: BAYPROJE bu kriter açısından hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde sivil toplum niteliğine sahiptir. BAYPROJE’nin kuruluş fikrinde devletle ilgili yakın ve uzak bir amaç yoktur. 10 yıllık faaliyetlerini merak eden, bunlara göz atan herkes, bizim on yıldan buyana tanık olduğumuz şeyi, yani BAYPROJE'nin devlet organizasyonu şu ya da bu şekilde hedefleyen bir amacının olmadığını çok rahat bir şekilde görür. Bayburt’taki etkili siyasi zevatla olan ilişkilerin niteliğinden bile BAYPROJE’nin sivil toplumcu amacında sabitkadem olduğu, zaman içinde siyasi bir oluşuma doğru meyletmeyeceği anlaşılmaktadır.
b) Gönüllülük ve Yatay Bir Organizasyon Şemasının Benimsenmesi İlkesi Açısından: Bay-Proje tamamen gönüllülük esasına göre çalışan bir sivil toplum örgütüdür. Derneğe giriş çıkış isteğe bağlı olduğu gibi, toplantılara katılma da tamamen iradidir. Dernek faaliyetlerinde yer alanların durumu da aynıdır, isteyen gidip derneğin lokomotifi durumundaki Matematik Atölyesinde bu iddiayı bizzat test edebilir. Bir ikisine katılma fırsatı bulduğum matematik atölyesinde gönüllülüğü, öğrencilerin de öğretmenlerin de gözlerindeki pırıltıda görmüştüm. Gönüllülük olmasa, müdavimlerinden hiçbir ücret talep edilmeyen bir atölyeye cumartesi pazar öğrenciler niçin gelsin, gönüllülük olmasa Akın Bayrak ağabey, Rıfat Yıldız hocamız yağmurda yağışta, kışta kıyamette Kayseri’den kalkıp iki de bir Bayburt’a gelsin.
Yatay bir organizasyon şemasının benimsenmesi BAYPROJE'nin o kadar sahici bir niteliğidir ki, organizasyon içinde, dernek başkanı kim, üye kim, öğretmen kim, veli kim anlamanız çok kolay değildir. Katıldığım bir matematik atölyesi programında öğrencilerin laubaliliğe varmayan rahatlıkları, öğrenci öğretmen arasındaki resmi mesafenin gönüllükle nasıl eriyip kıvam bulduğunu göstermesi bakımından bana çok manidar görünmüştü. Bazı şeyleri görünce insanın içinde bazen gayri iradi bir burkuntu oluşuyor. Okul birincisiydim ama öğretmenlerimle ilişkim hep resmi bir duvara çarpıyordu. Benim ve diğer tüm sınıf arkadaşlarımızın. Matematik atölyesi öğrenci öğretmen ilişkisine çağ atlatmış gördüm ve sevindim. Dikey, zecri, yasakçı ilişkiler sisteminde, yani bizim ortaokul, lise yıllarımız resmi yöntemler; öğretmenleri başımıza azman yapmış, bizi de eğitimin paydaşı değil, cüceleri haline getirmiş, hatırladım ve hayıflandım.
c) Devlet dışında finansman kaynağı oluşturma ilkesi açısından: Sivil toplum kuruluşlarının belki de en yumuşak karnı finansman problemidir. Sivil toplum niyetiyle yola çıkan çoğu teşebbüslerin bir yerden sonra finansman problemleriyle karşılaşması gayet doğaldır. Türkiye'de maalesef sivil toplumcu dinamiklerle başlayan derneklerin kısmı ekserisi bir süre sonra devlet yardımlarına ve desteğine teşne hale gelir. Doğrudan ya da dolaylı devlet desteği almak, sivil toplumun ruhunu öldürür. Çünkü artık bu kurumların adı sivil olsa bile finans aldıkları yerden emir de alırlar talimat da. Devletin himayesine girerek devletin bir uzantısı haline gelirler. Yanlış anlaşılmasın bu tespitle devletin varlığı sorgulamıyoruz elbet, sivil toplumun devletin parçası haline geldiğini resmetmiş oluyoruz. Sıcak bir sobanın üzerine konulan buz artık sudur, buz değildir. Bunun gibi finansman konusunda devlete yaslanan sivil toplum artık sivilliğini kaybetmiştir.
BAYPROJE’nin bu konuda sivil toplumcu niteliğinden bir gram taviz verdiğini düşünmüyorum. Matematik Atölyesinin yerinin satın alınmasında Sn. Rıfat hocamızın tutumu devlet dışında finansman oluşturmanın en çarpıcı örneğidir. Üniversite emeklilik maaşını, el dokunmadan Rıfat Hoca matematik atölyesinin yapıldığı mekânı satın alınmasına harcamıştır. Atölyenin fiziki altyapı maliyetlerinde Sn. Akın Bayrak ağabeyin ve yakın akraba çevresininim katkılarını bilenler zaten bilir. Finansman meselesinin 40- 50 civarında olduğunu düşündüğüm hayırsever bir grup insanın gayretlerine bağlı olduğunu, bunun da çok şeffaf bir uygulamaya tabi olduğunu bizzat biliyorum. Sembolik nitelikteki öğretmen maaşları da yine bu bütçeden karşılanmaktadır.
d) İktisadi ve Siyasi Bir Çıkar Gözetmeme İlkesi Açısından: Bu kriter sivil toplumculuğun turnusol testi sayılabilir. Sivil toplumculuk niteliğini bir de sonuçlara çıktılara bakarak test etmek mümkündür. “Benzer ağaçları meyvelerinden tanınır” hükmü gereğince bir kuruluşun derneğin sivilliğinin en somut göstergesi iktisadi ve siyasi çıkar gözetmemektir. On yıllık süre zarfında derneğin yönetiminde yer alanların bundan herhangi bir maddi çıkar elde ettiğini kimse söyleyemez. Hatta tabir caiz ise dernek yöneticileri ceplerinden yemişlerdir. Bayburt’ta küçükbaş hayvancılığının iyi örneğini ortaya koymak için Akın Bayrak ağabeyin katlandığı mali külfeti biliyorum. Matematik atölyesi maliyetlerinin finansmanından sonra Gez köyünde model bir “organik tarım” işletmeciliği için Rıfat Yıldız hocamızın yeni ilave maliyetler yüklenmekte olduğunun da herkes tarafından bilinmesini isterim.
Keza BAYPROJE yönetiminde yer alanlar, başlangıçtaki niyetlerinden hiç kopmadılar ve amaçlarını siyasi yöne çevirmediler. On yıllık sürede herhangi bir partiden aday olduklarını gören de yok, duyan da. BAYPROJE’nin yakın zamanda ses getiren projelerinden birisi olan Çoruh Nehri Platformunda yer alan biri olarak diyebilirim ki bu derneğin siyasetle ilişkisi bir çıkar ilişkisi değildir. Bayburt’la ilgili dernek faaliyetlerinin bilgilendirilmesi, raporlanması, haberdar edilmesinden ibarettir.
Bir cümle ile BAYPROJE, gerek kuruluş ilkeleri gerek çalışma prensipleri ve uygulamaları bakımından siyaset bilimi literatüründe tanımlanan “sivil toplum” kavramının en güzel örneklerinden birisidir. Bu günkü Bayburtlular, 1913'te kurulan “Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti”ni hayırla yâd ettikleri gibi, herhalde 2121 yılındaki Bayburtlular da bu günkü BAYPROJE'yi elbette hatırlayacaklardır. Hem de sivil toplumcu niteliğinin ondan kat be kat üstün olduğunun tam şuurunda olarak.